وَلَمَّا سُقِطَ ف۪ٓي اَيْد۪يهِمْ وَرَاَوْا اَنَّهُمْ قَدْ ضَلُّواۙ قَالُوا لَئِنْ لَمْ يَرْحَمْنَا رَبُّنَا وَيَغْفِرْ لَنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَلَمَّا | ne zaman ki |
|
2 | سُقِطَ | düşürüldü |
|
3 | فِي | arasına |
|
4 | أَيْدِيهِمْ | (başları) ellerinin |
|
5 | وَرَأَوْا | ve gör(üp anla)dılar |
|
6 | أَنَّهُمْ | kendilerinin |
|
7 | قَدْ | gerçekten |
|
8 | ضَلُّوا | sapmış olduklarını |
|
9 | قَالُوا | dediler ki |
|
10 | لَئِنْ | eğer |
|
11 | لَمْ |
|
|
12 | يَرْحَمْنَا | bize acımazsa |
|
13 | رَبُّنَا | Rabbimiz |
|
14 | وَيَغْفِرْ | ve bağışlamazsa |
|
15 | لَنَا | bizi |
|
16 | لَنَكُونَنَّ | elbette oluruz |
|
17 | مِنَ | -dan |
|
18 | الْخَاسِرِينَ | ziyana uğrayanlar- |
|
Hz. Mûsâ Tûr’dan dönüp de kavminin bu tutumlarıyla dinden saptıklarını kendilerine bildirdikten sonra, onları azarlayıp buzağı heykelini ateşe attığında, kavmi yaptıklarına pişman olarak, Allah’ın merhametinden başka kurtuluş imkânları olmadığını anladılar.
Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 595
وَلَمَّا سُقِطَ ف۪ٓي اَيْد۪يهِمْ وَرَاَوْا اَنَّهُمْ قَدْ ضَلُّواۙ
وَ atıf harfidir. لَمَّا kelimesi حين (...dığı zaman) manasında şart anlamı taşıyan zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur.
سُقِطَ ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
سُقِطَ fetha üzere meçhul mebni mazi fiildir. ف۪ٓي اَيْد۪يهِمْ car mecruru naib-i fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir هِمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
وَ atıf harfidir. رَاَوْا mahzuf elif üzere mukadder damme ile mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
اَنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.
اَنَّ ve masdar-ı müevvel, رَاَوْا fiilinin iki mef’ûlun bihi yerinde olarak mahallen mansubtur.
هُمْ muttasıl zamiri إِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubtur.
قَدْ ضَلُّوا cümlesi إِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. قَدْ tahkik harfidir. Tekid ifade eder.
ضَلُّوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
قَالُوا لَئِنْ لَمْ يَرْحَمْنَا رَبُّنَا وَيَغْفِرْ لَنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ
Fiil cümlesidir. قَالُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
لَ harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir. إِنْ şart harfi iki muzari fiili cezm eder.
لَمْ muzariyi cezm ederek manasını olumsuz maziye çeviren harftir. يَرْحَمْنَا şart fiili olup meczum muzari fiildir.
Mütekellim zamiri نَا mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.
رَبُّنَا fail olup lafzen merfûdur. Mütekellim zamiri نَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
يَغْفِرْ لَنَا cümlesi atıf harfi وَ ’la يَرْحَمْنَا ‘ya matuftur. يَغْفِرْ meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir.
لَ harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir. نَكُونَنَّ fiilinin sonundaki نَّ, tekid ifade eden nûn-u sakiledir. كان ’nin ismi müstetir olup takdiri نحن ’dur.
نَكُونَنَّ fetha üzere mebni nakıs muzari fiildir.
Tekid nunları bitiştikleri fiile istikbal manası kazandıran bir edatın veya durumun bulunması halinde muzari fiilin sonuna gelirler. (Soru, arz, tekid lâmı, ummak, teşvik, nehiy, temenni ve yemin gibi.)
مِنَ الْخَاسِر۪ينَ car mecruru تَكُونَنَّ fiilinin mahzuf haberine müteallıktır. Cer alameti ى harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.
Şartın cevabı kasemin cevabının delaletiyle mahzuftur.
الْخَاسِر۪ينَ kelimesi, sülâsî mücerred olan خسر fiilinin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَلَمَّا سُقِطَ ف۪ٓي اَيْد۪يهِمْ وَرَاَوْا اَنَّهُمْ قَدْ ضَلُّواۙ قَالُوا لَئِنْ لَمْ يَرْحَمْنَا رَبُّنَا وَيَغْفِرْ لَنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ
وَ atıf harfidir. Cümle, şart üslubunda haberî isnaddır. Muzâfun ileyh olan şart cümlesi ...سُقِطَ, müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Aynı üsluptaki وَرَاَوْا cümlesi, سُقِطَ cümlesine matuftur.
Şart için mazi fiil kullanılışı, oluşa ve oluşun devamının istikrarına işaret eder. (Vakafat, 114)
Nahivcilere göre şart fiili olarak kullanılan mazi fiil gelecek zaman ifade eder. (Fâdıl Sâlih es-Sâmerrâî, Beyâni Tefsir Yolu, c. 2, s. 88)
Masdar ve tekid harfi اَنَّ ve müteakip isim cümlesi اَنَّهُمْ قَدْ ضَلُّواۙ, faide-i haber inkârî kelamdır. Masdar-ı müevvel, رَاَوْا fiilinin iki mef’ûlü yerindedir.
اَنَّ ’nin haberi قَدْ ’la tekid edilmiş mazi fiil cümlesi şeklinde gelerek sebat, temekkün ve istikrar ifade etmiştir. Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler, اِنَّ ve isim cümlesi ve isnadın tekrar etmesi sebebiyle üç katlı bir tekit ve yerine göre de tahsis ifade eden çok muhkem/sağlam cümlelerdir. (Elmalılı Kadr, 1)
Cevap cümlesi ...قَالُوا۟, faide-i haber ibtidaî kelam olan fiil cümlesidir. قَالُوا۟ fiilinin mekulü’l-kavli ise kasem üslubunda gelmiştir.
لَ mahzuf kasem fiili için gelen lam-ı muvattıe, إنْ şart harfidir. Kasem fiilinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır. Şart cümlesi olan لَمْ يَرْحَمْنَا رَبُّنَا, menfi mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Rabb isminin müsnedün ileyh olması, mütekellimin Allah Teâlâ’nın rububiyet vasfına sığınma isteğine işaret eder. رَبُّنَا izafeti, muzâfun ileyhi şereflendirmek içindir.
Aynı üsluptaki وَيَغْفِرْ لَنَا cümlesi لَمْ يَرْحَمْنَا رَبُّنَا cümlesine matuftur.
Tekid nunu ve kasem lamı ile tekid edilmiş لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ cümlesi, kasemin cevabıdır. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Car-mecrur كَان ’nin mahzuf haberine müteallıktır.
كَان ’nin haberi isminin içine karışır ve adeta onun mahiyetinden bir cüz olur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Duhan, s. 124)
Şartın cevabı, kasemin cevabının delaletiyle mahzuftur.
Mahzuf kasem ve cevabından oluşan terkip, kasem üslubunda gayr-ı talebî inşâî isnaddır.
Şart ve mahzuf cevap cümlelerinden müteşekkil terkip şart üslubunda faide-i haber inkârî kelamdır.
Kasem fiilinin ve şartın cevabının hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.
يَرْحَمْنَا - الْخَاسِر۪ينَ kelimeleri arasında tıbâk-ı hafî sanatı vardır.
يَرْحَمْنَا - يَغْفِرْ لَنَا kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
وَلَمَّا سُقِطَ ف۪ٓي اَيْد۪يهِمْ [Elleri üzerine düşürüldükleri vakit] ifadesi, aşırı derecedeki pişmanlıktan kinayedir. (Sâbûnî)
Bu ibare hakikatı görmelerinden sonra olduğu halde takdim edilmiş, böylece pişmanlıklarının ne kadar süratle gerçekleştiği ifade edilmiştir.
Burada da buzağıya taptıkları için duydukları pişmanlık, ellerini ısırmak için başlarının öne düşmesiyle ifade edilmiştir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Beyan İlmi)