A'râf Sûresi 151. Ayet

قَالَ رَبِّ اغْفِرْ ل۪ي وَلِاَخ۪ي وَاَدْخِلْنَا ف۪ي رَحْمَتِكَۘ وَاَنْتَ اَرْحَمُ الرَّاحِم۪ينَ۟  ...

(Mûsâ), “Ey Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla. Bizi kendi rahmetine sok. Sen, merhametlilerin en merhametlisisin” dedi.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قَالَ (Musa) dedi ق و ل
2 رَبِّ Rabbim ر ب ب
3 اغْفِرْ bağışla غ ف ر
4 لِي beni
5 وَلِأَخِي ve kardeşimi ا خ و
6 وَأَدْخِلْنَا ve bizi sok د خ ل
7 فِي içine
8 رَحْمَتِكَ rahmetinin ر ح م
9 وَأَنْتَ ve sensin
10 أَرْحَمُ en merhametlisi ر ح م
11 الرَّاحِمِينَ merhametlilerin ر ح م
 

Hârûn’un duygusal bir üslûpla yaptığı bu açıklamalardan etkilenerek sakinleşen Mûsâ, muhtemelen kendi öfkeli tavrından, ne yaptığını bilmeyerek Tevrat levhalarını yere atmasından ve ayrıca Hârûn’un olabilecek bazı kusurlarından dolayı hem kendisi hem de kardeşi için Allah’tan af ve mağfiret diledi.

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 596

 

قَالَ رَبِّ اغْفِرْ ل۪ي وَلِاَخ۪ي وَاَدْخِلْنَا ف۪ي رَحْمَتِكَۘ 

 

Fiil cümlesidir.  قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هو ’dir.

Mekulü’l-kavli,  رَبِّ’dir.  قَالَ  fiilinin mef‘ûlün bihi olarak mahallen mansubtur.

Nida harfi ve muzâfun ileyh mahzuftur.  رَبِّ  kelimesinin sonundaki esre, mütekellim zamirinden ivazdır.

Münada alem ise veya mütekellim  ي ’sına muzâfsa yahut nida edilen, nida edenin yakınında bulunursa nida harfi hazf edilebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

Nidanın cevabı  اغْفِرْ ل۪ي’dir.  اغْفِرْ  sükun üzere mebni emir fiildir. Fail ise müstetir zamir  أنت ‘dir.

ل۪ي  car mecruru  اغْفِرْ  fiiline müteallıktır.

وَ  atıf harfidir.  لِاَخ۪ي  car mecruru  اغْفِرْ  fiiline müteallıktır. Mütekellim zamiri  ی  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

وَ  atıf harfidir.  اَدْخِلْنَا  sükun üzere mebni emir fiildir. Fail ise müstetir zamir  أنت ‘dir.

Mütekellim zamiri  نَا  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.

ف۪ي رَحْمَتِكَۘ  car mecruru  اَدْخِلْنَا  fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir  كَۘ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

اَدْخِلْنَا  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.

İf’al babındandır. Sülâsîsi  دخل ’dir.

İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak), mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder. 


  وَاَنْتَ اَرْحَمُ الرَّاحِم۪ينَ۟

 

İsim cümlesidir.  وَ  haliyyedir. Hal, cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal, “nasıl” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zül-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l-hal marife olur. Hal mansubtur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde, iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l-hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hal’i sahibu’l-hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazfedilmiş) olarak gelir.

Hal sahibu’l-hale ya و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır: 1. Müfred olan hal (Müştak veya camid), 2. Cümle olan hal (İsim veya fiil), 3. Şibh-i cümle olan hal (Harf-i cerli veya zarflı isim).

Burada hal isim cümlesi olarak gelmiştir. Hal müspet (olumlu) isim cümlesi olarak geldiğinde umumiyetle başına “و  ve zamir” veya yalnız “و ” gelir. Bazen “و ” gelmediği de olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

Munfasıl zamir  اَنْتَ  mübteda olarak mahallen merfûdur.

اَرْحَمُ  haber olup lafzen merfûdur.

الرَّاحِم۪ينَ۟  muzâfun ileyh olup  cer alameti  ى  harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.

الرَّاحِم۪ينَ۟  kelimesi sülâsî mücerred olan  رحم  fiilinin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

قَالَ رَبِّ اغْفِرْ ل۪ي وَلِاَخ۪ي وَاَدْخِلْنَا ف۪ي رَحْمَتِكَۘ وَاَنْتَ اَرْحَمُ الرَّاحِم۪ينَ۟

 

İstînâfiyye olarak fasılla gelen ... قَالَ  cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Fiilin mekulü’l-kavli, nida üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Nidanın cevap cümlesi olan  …اغْفِرْ ل۪ي  ise emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

رَبِّ  izafeti, muzâfun ileyh için şeref ifade eder.

Kur’an-ı Kerim ayetlerinde çoğunlukla  رَبّ  kelimesinden önce nida harfi hazf olur. Lafza-i celalden önceki nida harfi ise  م’e dönüşür. (Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meâni İlmi)

رَبِّ  [Ey Rabbim!]; merhamet dileme ifadesidir. Duadan önce kullanılması, mübalağa ile icabet dilemek içindir. (Ebüssuûd)

Cümle emir üslubunda gelse de vaz edildiği emir anlamından çıkarak dua manası taşıdığı için mecâz-ı mürsel mürekkebtir.

Aynı üslupta gelen  وَاَدْخِلْنَا ف۪ي رَحْمَتِكَۘ  cümlesi, nidanın cevabına matuftur.

رَحْمَتِكَۘ  izafeti, veciz ifade amacının yanında Allah Teâlâ’ya ait zamire muzaf olan  رَحْمَتِ ‘ye şan ve şeref kazandırmıştır.

ف۪ي رَحْمَتِكَۘ  ifadesinde  ف۪ي  harfinde istiare-i tebeiyye vardır.  ف۪ي  harfindeki zarfiyet manası dolayısıyla Allah’ın rahmeti, içine girilebilen maddi bir şeye benzetilmiştir. Burada  ف۪ي  harfi kendi manasında kullanılmamıştır. Çünkü rahmet hakiki manada zarfiyeye yani içine girilmeye müsait değildir. Ancak Allah'ın emrine uymanın önemini ifade etmek üzere bu harf kullanılmıştır. Câmi’, her ikisindeki mutlak irtibattır.

Rahmet; bağışlama veya cennet manasında gelmiştir.

Hal  وَ ’ıyla gelen  وَاَنْتَ اَرْحَمُ الرَّاحِم۪ينَ۟  cümlesi, lazım-ı faide-i haber inkârî kelam olan isim cümlesidir. Kasr üslubuyla tekid edilmiştir.

İsnadın Allah Teâlâ’ya olması karînesiyle, müsnedin izafetle marife olması kasr ifade eder.

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meâni İlmi)

Ayeti kerime’de üç  رَحْمَتِ, bir  اغْفِرْ  ve bir de  رَبِّ  ismi geçmiştir. Bu kelimeler arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır. Çok mübalağalı bir affetme üslubu söz konusudur.

رَحْمَتِكَۘ - اَرْحَمُ - الرَّاحِم۪ينَ۟  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

149. ayette önce rahmet sonra mağfiret zikredilmiştir. O takdimin sebebi önce maksadı bildirmek ya da rahmet ile mutlak hayır kastedildiği ve bu da mağfiretten daha umumi olduğu içindir. Burada ise olması gerektiği sırada bu kelimeler zikredilmiştir.