A'râf Sûresi 162. Ayet

فَبَدَّلَ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مِنْهُمْ قَوْلاً غَيْرَ الَّذ۪ي ق۪يلَ لَهُمْ فَاَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِجْزاً مِنَ السَّمَٓاءِ بِمَا كَانُوا يَظْلِمُونَ۟  ...

Onlardan zulmedenler hemen sözü, kendilerine söylenenden başka şekle soktular. Biz de zulmetmelerine karşılık üzerlerine gökten bir azab gönderdik.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَبَدَّلَ değiştirdiler ب د ل
2 الَّذِينَ kimseler
3 ظَلَمُوا zulmeden(ler) ظ ل م
4 مِنْهُمْ içlerinden
5 قَوْلًا sözü ق و ل
6 غَيْرَ başkasıyla غ ي ر
7 الَّذِي
8 قِيلَ söylenenden ق و ل
9 لَهُمْ kendilerine
10 فَأَرْسَلْنَا biz de gönderdik ر س ل
11 عَلَيْهِمْ üzerlerine
12 رِجْزًا bir azab ر ج ز
13 مِنَ -ten
14 السَّمَاءِ gök- س م و
15 بِمَا dolayı
16 كَانُوا ettiklerinden ك و ن
17 يَظْلِمُونَ haksızlık ظ ل م
 

Ilk âyetin metnindeki esbât kelimesi “torun” anlamindaki sibt kelimesinin çogulu olup burada Hz. Yakub’un on iki oglundan gelen nesilleri ifade etmek üzere “boy, oymak” mânasinda kullanilmistir. Tevrat’ta verilen bilgilere göre (Tekvîn, 32/28; 35/9-15) Yakub, Isrâil adiyla da anilmis; onun soyundan gelen bu on iki kusaga Isrâilogullari denildigi gibi, Yakub’un on iki oglundan dördüncüsü olan Yuda veya Yahuda’nin ismine nisbetle yahudi de denilmistir. 161. âyetteki sehirden maksat da Kudüs’tür. 

Âyetlerde, Mûsâ Isrâilogullari’ni kendilerine vaad edilen topraklara götürürken kirk yil boyunca dolastiklari Sînâ çölünde çektikleri sikintilarindan, Allah’in onlara verdigi bazi nimetlerden söz edilmekte; onlarin bu nimetlere sükür mahiyetinde iyilik etmeleri gerekirken içlerinden bir kisminin haksizlik ve nankörlük yolunu tutup sözü degistirdiklerine yani Allah’in buyruklarini bozmaya kalkisarak kendilerine söylenenlerin tersini yaptiklarina, sonuçta zulüm ve günahkârliklari yüzünden agir bir musibetle cezalandirildiklarina isaret edilmektedir (genis bilgi için bk. Bakara 2/57-61).

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 611

 
رجز Raceze: رِجْزٌ , bu kelimenin asıl anlamı sallanmak ve titremektir. Recez vezni de cüzlerinin birbirine yakın olması ve okunurken dilin titremesi sebebiyle bu sözcükten türetilmiştir. (Müfredat) Kuran’ı Kerim’de 10 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan türevi recez (şiir türü) dir.(Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
 

فَبَدَّلَ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مِنْهُمْ قَوْلاً غَيْرَ الَّذ۪ي ق۪يلَ لَهُمْ

 

 

Fiil cümlesidir.  فَ  atıf harfidir.  بَدَّلَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Cemi müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ, fail olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası  ظَلَمُوا مِنْهُمْ’dur. Îrabtan mahalli yoktur.

ظَلَمُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

مِنْهُمْ  car mecruru  ظَلَمُوا’daki failin mahzuf haline müteallıktır.

قَوْلاً  mef‘ûlun bih olup fetha ile mansubtur.  غَيْرَ  kelimesi  قَوْلًا  kelimesinin sıfatıdır.

Müfred müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ي  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. İsm-i mevsûlun sılası  ق۪يلَ لَهُمْ ‘dur. Îrabtan mahalli yoktur.

ق۪يلَ  meçhul mebni mazi fiildir. Naib-i faili müstetir olup takdiri  هو ’dir.  لَهُمْ  car mecruru  ق۪يلَ  fiiline müteallıktır.

بَدَّلَ  fiili, herhangi bir edat olmaksızın tek mef‘ûl alır, yani bir mef‘ûle müteaddidir. İkinci bir mef‘ûlü ise ancak  بِ  cer edatıyla alabilir. Burada  بِ  edatıyla alacağı mef‘ûl terk olunmuştur.  بِ  harfi olmaksızın aldığı mef‘ûl ise mevcuttur. Yani İsrailoğulları burada  حطّة  yerine bir başka söz (ifade) koydular demektir. (Nesefî, Medâriku’t Tenzîl ve Hakâîku’t Te’vîl)

بَدَّلَ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi  بدل ’dir.

Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef‘ûlu herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.


فَاَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِجْزاً مِنَ السَّمَٓاءِ بِمَا كَانُوا يَظْلِمُونَ۟

 

Fiil cümlesidir.  فَ  atıf harfidir.  اَرْسَلْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri  نَا  fail olarak mahallen merfûdur.

عَلَيْهِمْ  car mecruru  اَرْسَلْنَا  fiiline müteallıktır.  رِجْزاً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.

مِنَ السَّمَٓاءِ  car mecruru  رِجْزاً ‘in mahzuf  sıfatına müteallıktır.

مَا  müşterek ism-i mevsûlu,  بِ  harf-i ceriyle birlikte  اَرْسَلْنَا  fiiline müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası  كَانُوا يَظْلِمُونَ۟ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.

بِ  harf-i ceri mecruruna ilsak, sebep, musahabe, zaid, karşılık-bedel, istiane, zaman-mekân zarfı gibi manalar kazandırabilir. Burada sebep manasındadır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

كَانُوا  damme üzere mebni nakıs fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.

كَانُوا ’nun ismi, cemi müzekker olan  و  muttasıl zamir olarak mahallen merfûdur.

يَظْلِمُونَ۟  fiili  كَانُوا ’nun haberi olarak mahallen mansubtur.

يَظْلِمُونَ۟  fiili  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

اَرْسَلْنَا  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.

İf’al babındandır. Sülâsîsi  رسل ‘dir.

İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.

 

فَبَدَّلَ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مِنْهُمْ قَوْلاً غَيْرَ الَّذ۪ي ق۪يلَ لَهُمْ

 

فَ  atıf harfidir. Ayet, takdiri  أمروا  [Emrolundular] olan mahzuf istînâfa matuftur. 

Ayetin, müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelam olan ilk cümlesinde  müsnedün ileyhin ism-i mevsûlle marife olması, bahsi geçenleri tahkir amacına matuftur.

Sıla cümlesi olan …ظَلَمُوا مِنْهُمْ قَوْلاً , müspet mazi fiil sıygasında gelerek sübut ve istikrara işaret etmiştir.

بَدَّلَ  fiilinin takdiri  بالذي قيل لهم [Onlara söylenen şey] olan ikinci mef’ûlü mahzuftur. 

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara delalet eder. (Vakafat, s. 107)

Muzâfun ileyh konumundaki has ism-i mevsûl  الَّذ۪ي ‘nin sılası  … ق۪يلَ لَهُمْ , mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Mevsûllerde, müphem yapıları nedeniyle tevcih sanatı vardır.

Mef’ûle dikkat çekmek için  ق۪يلَ  fiili, meçhul bina edilmiştir.

رِجْزاً , titremek demektir. Şiirde recez vezni vardır. Mısralar kısa kısadır. Devenin ayakları kısa kısa adımlar attığı zaman titrer ve bu kelime ile ifade edilir.

ظَلَمُوا  kelimesinde irsâd sanatı vardır.


فَاَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِجْزاً مِنَ السَّمَٓاءِ بِمَا كَانُوا يَظْلِمُونَ۟

 

فَاَرْسَلْنَا  kelimesindeki  نَا  azamet zamiri ve  رِجْزًا  kelimesinin nekre olarak gelmesi korkutma ve azabın büyüklüğünü ifade etmek içindir. (Zuhaylî, Safvetu’t Tefasir, Tefsiru’l Munir)

Mecrur mahaldeki masdar harfi  مَا ’yı müteakip gelen  كَانُوا يَظْلِمُونَ۟  cümlesi,  كَان ‘nin dahil olduğu isim cümlesi formunda, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Sübut ifade eden cümlede müsnedin muzari fiil olarak gelmesi, hükmü takviye, hudûs ve teceddüt anlamı katmıştır. Ayrıca muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlamıştır.

Masdar-ı müevvel  بِ  harfiyle birlikte  اَرْسَلْنَا  fiiline müteallıktır.

الَّذ۪ينَ - الَّذ۪ي  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

ظَلَمُوا - يَظْلِمُونَ۟  ve  قَوْلاً- ق۪يلَ  kelime grupları arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz vardır.