A'râf Sûresi 178. Ayet

مَنْ يَهْدِ اللّٰهُ فَهُوَ الْمُهْتَد۪يۚ وَمَنْ يُضْلِلْ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ  ...

Allah, kimi doğru yola iletirse, odur doğru yolu bulan. Kimleri de saptırırsa, işte onlar, ziyana uğrayanların ta kendileridir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 مَنْ kime
2 يَهْدِ yol gösterirse ه د ي
3 اللَّهُ Allah
4 فَهُوَ işte odur
5 الْمُهْتَدِي yolu bulan ه د ي
6 وَمَنْ ve kimi de
7 يُضْلِلْ saptırırsa ض ل ل
8 فَأُولَٰئِكَ işte
9 هُمُ onlardır
10 الْخَاسِرُونَ ziyana uğrayanlar خ س ر
 

Allah dileseydi o kişiyi âyetlerinden yararlandırarak yüceltirdi. Fakat o bunu istemedi, bulunduğu yere saplanıp kaldı, kendini dünyaya kaptırdı, yükselmeyi değil dünyaya çakılıp kalmayı tercih etti. Fıtratındaki yüksek ruhî ve zihnî melekeler onu imana çağırırken o nefsânî tutkularının peşinden gitti. Bu durumda gerçek anlamda insanlık değerini ve ayrıcalığını da yitirdiği için 176. âyette böyle bir insanın psikolojik durumu, sıcaktan veya başka herhangi bir sıkıntıdan dolayı dilini sarkıtıp devamlı soluyan, kovulsa da kendi haline bırakılsa da durumunu değiştirmeyen köpeğin haline benzetilmiştir. Bunca işaretlere ve kanıtlara rağmen o gibi insanlar da durum ve tutumlarını değiştirmemektedir. 177. âyette de bu tip insanların böyle bir aşağılık duruma düşmelerinin, yüce Allah’ın âyetlerini yalanlamaktan, onları hiçe saymaktan başka bir sebebinin bulunmadığı, yani insanın içine düştüğü kötülüğün sebebinin yine onun kendisi olduğu ifade buyurulmuştur. Ama –178. âyette de işaret edildiği gibi– en geniş planda hidayet de dalâlet de Allah’ın takdirine bağlıdır. Onun için insan daima Allah’a yönelmeli, her zaman O’nun yardım ve desteğine muhtaç olduğu bilincini korumalıdır.

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 628

 

مَنْ يَهْدِ اللّٰهُ فَهُوَ الْمُهْتَد۪يۚ

 

مَنْ  şart ismi iki fiili cezm eder. Mukaddem mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.

يَهْدِ  şart fiili olup illet harfinin hazfıyla meczum muzari fiildir.

 اللّٰهُ  lafza-i celâli, fail olup lafzen merfûdur.

فَ  şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir. Munfasıl zamir  هُوَ  mübteda olarak mahallen merfûdur.  الْمُهْتَد۪ي  haber olup  ی  üzere mukadder damme ile merfûdur.

الْمُهْتَد۪ي  sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan iftiâl babının ism-i failidir.

İsm-i fail: Eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)


  وَمَنْ يُضْلِلْ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ

 

وَ  atıf harfidir.  مَنْ  şart ismi iki fiili cezm eder. Mukaddem mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.

يُضْلِلْ  şart fiili olup meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هُو ’dir.

فَ  şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir. İsim cümlesidir.  اُو۬لٰٓئِكَ  ism-i işareti mübteda olarak mahallen merfûdur.

هُمُ  fasıl zamiridir.  الْخَاسِرُونَ  mübtedanın haberi olup ref alameti  وَ ’dır. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanır.

Veya munfasıl zamir  هُمُ  ikinci mübteda olarak mahallen merfûdur.  الْخَاسِرُونَ  ise haberidir.  هُمُ الْخَاسِرُونَ  isim cümlesi  اُو۬لٰٓئِكَ  ism-i işaretinin haberi olarak mahallen merfûdur.

الْخَاسِرُونَ  kelimesi sülâsî mücerred olan  خسر  fiilinin ism-i failidir.

İsm-i fail: Eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

مَنْ يَهْدِ اللّٰهُ فَهُوَ الْمُهْتَد۪يۚ

 

Cümle müstenefedir.  مَنْ  şart ismidir. Cümle şart üslubunda haberî isnaddır. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan  يَهْدِ اللّٰهُ  cümlesi  مَنْ ’in haberidir.

الْمُهْتَد۪يۚ  [hidayete eren kimse] kelimesinin tekil olması, hidayet yolunun bir, dalalet yollarının ise çok olduğunu bildirmek içindir. (Ebüssuûd)

Müsnedün ileyhin, bütün kemâl sıfatlara şamil lafza-i celâlle gelmesi telezzüz, teberrük ve kalplerde haşyet uyandırmak amacına matuftur.

فَ  karînesiyle gelen cevap cümlesi  هُوَ الْمُهْتَد۪يۚ, sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil şart üslubundaki terkip, faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Cümlede mütekellimin Allah Teâlâ olması hasebiyle, ayetteki lafza-i celâlde tecrîd sanatı vardır.

Cümlede muzari sıygada gelen  يَهْدِ  fiili hudûs, teceddüt, istimrar ifade eder. Ayrıca muzari fiildeki tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesi etkilenir.

فَهُوَ الْمُهْتَد۪يۚ cümlesinde cüzlerin ikisinin de marife gelişi; sahibinin vefatına kadar devam edecek ihtidanın devamı ve kemâli itibarıyla hakiki, iddiâî kasrdır. (Âşûr)

يَهْدِ - الْمُهْتَد۪يۚ  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

مَنْ يَهْدِ اللّٰهُ فَهُوَ الْمُهْتَد۪يۚ  cümlesi ile  وَمَنْ يُضْلِلْ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ  cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.

الْمُهْتَد۪يۚ -  يُضْلِلْ  kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.

فَهُوَ الْمُهْتَد۪يۚ  buyurulmuş,  فَهُوَ الْمَهْد۪يۚ  buyurulmamıştır. Fiil iftial babında gelmiş, aşama aşama gerçekleşen, güçlükle ortaya çıkan bir süreci ifade etmiştir. Hidayete ermek için uğraşacağız. Doğru yolda olmayı devam ettirebilmek için o yolda gayret edeceğiz. Bu babda istek anlamı da var. Yani isteyeceğiz.

هُوَ  zamiri tekil gelmiştir, hidayete erenlerin az olduğuna işaret eder. Dalalette olanlar ise çoktur.

Hidayet ve dalalet, Allah'tandır. Öğütler ve uyarılar ancak birer vasıtadır. Bu vasıtaların, Allah’ın diğer fiilleri gibi yaratmanın (halkın), zahiren onlara bağlı olduğunu ve kulun iradesini o yönde kullandığını gösteren zahirî sebepler olmak dışında bir etkisi yoktur. Şu halde burada hidayetten murad, hidayeti mûcib olabilecek sebeplerdir. Ancak bu sebepler, kesinlikle matluba ulaştırmaz, fakat matluba giden yolu gösteren kâmil birer unsur olabilirler. (Ebüssuûd)

Bu cümle, kıssa, mesel ve peşi sıra gelen müşriklerin durumunu anlatan tezyîl cümlesidir. (Âşûr)

 

 وَمَنْ يُضْلِلْ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ

 

وَ ’la gelen cümle, önceki şart cümlesine matuftur. Atıf sebebi tezattır. 

Cümle şart üslubunda haberî isnaddır. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan  يُضْلِلْ  cümlesi  مَنْ ’in haberidir.

فَ  karînesiyle gelen cevap cümlesi  فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ , sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.

Cümle fasıl zamiri  هُمُ  ile tekid edilmiştir.

Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil şart üslubundaki terkip, faide-i haber inkârî kelamdır. 

الْخَاسِرُونَ - يُضْلِلْ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

فَهُوَ الْمُهْتَد۪يۚ  [Hidayete eren odur] ifadesi lafza,  فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ  [bunlardır işte hüsrana uğrayacaklar!] ifadesi ise manaya hamledilmiştir.  مَنْ , lafzen tekil, anlam bakımından çoğuldur. (Keşşâf)