A'râf Sûresi 177. Ayet

سَٓاءَ مَثَلاًۨ الْقَوْمُ الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا وَاَنْفُسَهُمْ كَانُوا يَظْلِمُونَ  ...

Âyetlerimizi yalan sayan ve ancak kendilerine zulmeden bir kavmin durumu ne kötüdür!
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 سَاءَ ne kötüdür س و ا
2 مَثَلًا durumu م ث ل
3 الْقَوْمُ topluluğun ق و م
4 الَّذِينَ
5 كَذَّبُوا yalanlayan ك ذ ب
6 بِايَاتِنَا ayetlerimizi ا ي ي
7 وَأَنْفُسَهُمْ ve kendilerine ن ف س
8 كَانُوا olan ك و ن
9 يَظْلِمُونَ zulmediyor ظ ل م
 

Allah dileseydi o kişiyi âyetlerinden yararlandırarak yüceltirdi. Fakat o bunu istemedi, bulunduğu yere saplanıp kaldı, kendini dünyaya kaptırdı, yükselmeyi değil dünyaya çakılıp kalmayı tercih etti. Fıtratındaki yüksek ruhî ve zihnî melekeler onu imana çağırırken o nefsânî tutkularının peşinden gitti. Bu durumda gerçek anlamda insanlık değerini ve ayrıcalığını da yitirdiği için 176. âyette böyle bir insanın psikolojik durumu, sıcaktan veya başka herhangi bir sıkıntıdan dolayı dilini sarkıtıp devamlı soluyan, kovulsa da kendi haline bırakılsa da durumunu değiştirmeyen köpeğin haline benzetilmiştir. Bunca işaretlere ve kanıtlara rağmen o gibi insanlar da durum ve tutumlarını değiştirmemektedir. 177. âyette de bu tip insanların böyle bir aşağılık duruma düşmelerinin, yüce Allah’ın âyetlerini yalanlamaktan, onları hiçe saymaktan başka bir sebebinin bulunmadığı, yani insanın içine düştüğü kötülüğün sebebinin yine onun kendisi olduğu ifade buyurulmuştur. Ama –178. âyette de işaret edildiği gibi– en geniş planda hidayet de dalâlet de Allah’ın takdirine bağlıdır. Onun için insan daima Allah’a yönelmeli, her zaman O’nun yardım ve desteğine muhtaç olduğu bilincini korumalıdır.

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 628

 

سَٓاءَ مَثَلاًۨ الْقَوْمُ الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا وَاَنْفُسَهُمْ كَانُوا يَظْلِمُونَ

 

Fiil cümlesidir.  سَٓاءَ  zem anlamı taşıyan camid mazi fildir. Faili müstetir olup takdiri  هو ’dir.  مَثَلاًۨ  temyiz olup lafzen mansubtur.

سَٓاءَ  zem fiilidir. Bir şahsı veya nesneyi yermek maksadıyla kurulan cümlelerde olur. Cümleye kattığı genel anlam hayret ve mübalağa ifadesidir. Zem fiili ile kurulan cümlelerde fail; marife veya gizli zamir olur, ondan sonra da mahsus gelir. Fail zamir ise temyizle yahut  مَا  ile belirtilir. Bu fiilin failinin geliş şekilleri şunlardır: 

1. Failinin  ال ’lı isme muzâf olarak gelmesi 

2. سَاءَ ’nin temyiz alması

3. سَاءَ  fiilinin  مَا  harfi ile gelmesi. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 الْقَوْمُ  mahzuf mübtedanın haberidir. Takdiri; هو şeklindedir. Muzâfı hazfedilmiştir. Takdiri;  مثل القوم (Kavmin hali) şeklindedir. 

 الَّذ۪ينَ  cemi müzekker has ism-i mevsûl,  الْقَوْمُ ‘nun sıfatı olarak mahallen merfûdur.

 كَذَّبُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

بِاٰيَاتِنَٓا  car mecruru  كَذَّبُوا  fiiline müteallıktır. Mütekellim zamiri  نَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

وَ  atıf harfidir.  اَنْفُسَهُمْ  kelimesi amili  يَظْلِمُونَ   olan mukaddem mef’ûlun bihi olup fetha ile mansubtur.

Muttasıl zamir  هُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

كَانُوا  damme üzere mebni nakıs fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.

كَانُوا ’nun ismi, cemi müzekker olan  و  muttasıl zamir olarak mahallen merfûdur.

يَظْلِمُونَ  fiili  كَانُوا ’nun haberi olarak mahallen mansubtur.

يَظْلِمُونَ  fiili  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

كَذَّبُوا fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Tef’il babındandır. Sülâsîsi كذب ’dir.

Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef’ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef’ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.

 

سَٓاءَ مَثَلاًۨ الْقَوْمُ الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا وَاَنْفُسَهُمْ كَانُوا يَظْلِمُونَ

 

Müstenefe olarak fasılla gelen cümle gayr-ı talebî inşâî isnaddır. Zem fiili  سَٓاءَ ’nin faili, temyiz olan  مَثَلاًۨ  ile açıklanmıştır. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır.

الْقَوْمُ  takdiri  هو  olan mahzuf mübtedanın haberidir.  الْقَوْمُ , mahzuf  مثل  kelimesinin muzâfun ileyhidir.

Ayette, hakkı yalanlayanların yahut Allah Teâlâ'nın ayetlerinden sıyrılanların halinin son derece çirkin olduğu dile getiriliyor. (Ebüssuûd)

Merfû mahaldeki has ism-i mevsûl  الْقَوْمِ  , الَّذ۪ينَ  için sıfattır. Sılası  كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَاۚ , mazi fiil sıygasında gelerek sebata, temekkün ve istikrara işaret etmiştir. Mevsûlde, müphem yapısı nedeniyle tevcih sanatı vardır.

اٰيَاتِنَا  izafetinde Allah Teâlâ’ya ait zamire muzâf olan  اٰيَاتِ , şan ve şeref kazanmıştır.

وَ  atıf harfidir. Cümlede takdim-tehir sanatı vardır.  كَان ’nin dahil olduğu isim cümlesi formunda, faide-i haber inkârî kelamdır.

كان ‘nin haberinin muzari fiille gelmesi, geçmişte belirli bir süre devam edip biten eylemler ve  geçmişte mûtat olarak yapılan, âdet haline gelmiş davranışlar  olmak üzere iki manaya delalet eder. (Vecih Uzunoğlu, DEÜ İlahiyat Fak. Dergisi sayı 41)

كَان ’nin  haberinin muzari fiili olarak gelmesi ise durumun yenilenerek tekrar ettiğine işaret eder.(Vakafat 103)

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır.  اَنْفُسَهُمْ  amili olan يَظْلِمُونَ ‘ye takdim edilmiştir.

Zulmetmek kötü bir şeydir ve onlar sadece aslında kendilerine zulmetmiş olurlar. Halbuki insan kendisine zulmetmeyi hiç istemez.

Mef‘ûlün bihi  اَنْفُسَهُمْ ‘in öne alınmış olması, ihtisas ifade eder; adeta “zulmü salt kendilerine ettiler, zulümleri kendilerinden başkasına sirayet etmedi” denmiştir. (Keşşâf, Âşûr)

يَظْلِمُونَ  [zulmettiler] ifadesi, onların, Allah Teâlâ'nın haksızlığa  işaret eden ayetlerini tekzib etmelerine ima vardır. (Ebüssuûd)

Burada zulüm gerçek anlamdadır. Çünkü onlar bu dünyada kınanacakları ve ahirette azap görecekleri inkârı meşru kılarak kendilerine zulmetmişlerdir. (Âşûr)