قُلْ اَمَرَ رَبّ۪ي بِالْقِسْطِ۠ وَاَق۪يمُوا وُجُوهَكُمْ عِنْدَ كُلِّ مَسْجِدٍ وَادْعُوهُ مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَۜ كَمَا بَدَاَكُمْ تَعُودُونَۜ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | قُلْ | de ki |
|
2 | أَمَرَ | emretti |
|
3 | رَبِّي | Rabbim |
|
4 | بِالْقِسْطِ | adaleti |
|
5 | وَأَقِيمُوا | ve O’na doğrultun |
|
6 | وُجُوهَكُمْ | yüzlerinizi |
|
7 | عِنْدَ |
|
|
8 | كُلِّ | her |
|
9 | مَسْجِدٍ | mescidde |
|
10 | وَادْعُوهُ | ve O’na yalvarın |
|
11 | مُخْلِصِينَ | has kılarak |
|
12 | لَهُ | yalnız O’na |
|
13 | الدِّينَ | dini |
|
14 | كَمَا | gibi |
|
15 | بَدَأَكُمْ | ilkin sizi yarattığı |
|
16 | تَعُودُونَ | O’na döneceksiniz |
|
Bir önceki âyette kendi yanlış inanç ve uygulamaları, bâtıl gelenekleri hakkında “Allah bize bunu emretti” diyenler ve böylece “Allah hakkında bilgisizce konuşanlar” kınanmıştı. Çünkü o türlü geleneklere uymak gibi onları Allah’ın emri saymak da yanlış ve haksız bir tutumdur. Oysa Allah peygamberine ve onun şahsında bütün insanlığa “adaleti emretmiştir.” Adalet, inançta ve yaşayışta doğruluğu, dengeli ve ölçülü olmayı gerektirir. Bunun için İbn Abbas bu âyetteki kıst (adalet) kelimesini “lâ ilâhe illallah”, yani “Allah’tan başka tanrı bulunmadığını kabul ve ikrar etmek” şeklinde yorumlamıştır (Râzî, XIV, 57; Şevkânî, II, 228). Bir âyette de (Lokmân 31/13) “O’na ortak koşmak kesinlikle çok büyük bir haksızlıktır” buyurulmuştur. Şu halde Allah adaleti yani doğruluk ve dürüstlüğü, gerçek ne ise ona inanıp onu söylemeyi ve onu uygulamayı emretmiştir. Yine buyurmuştur ki, insanlar atalarını putlaştırmasın; onlardan kalma çirkinlikleri, yanlış fikirleri, bozuk gelenekleri din gibi kutsallaştırmasın; görünüşteki değerleri, varlık ve mevkileri ne olursa olsun, yoldan sapmışlara kul olmasın; günah ve isyan yuvalarının müdavimleri olmasın. Aksine, şöyle hitap etmiştir: “(Ey insanlar!) Her secde ettiğinizde yüzlerinizi O’na çevirin, kendisine içten bir inanç ve bağlılıkla O’na yalvarın! Başlangıçta sizi O yarattığı gibi (yine O’na) döneceksiniz.” Âyetin bu son kısmı, insanların tuttuğu yolun, Mekkeli putperestlerinki gibi “fahişe” mi, yoksa “adalet” yolu mu olduğu hususunun sonunda mutlaka ortaya çıkacağı ve herkesin hesabının da ona göre yapılacağı uyarısını da içermektedir.
Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 516-517
قُلْ اَمَرَ رَبّ۪ي بِالْقِسْطِ۠ وَاَق۪يمُوا وُجُوهَكُمْ عِنْدَ كُلِّ مَسْجِدٍ وَادْعُوهُ مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَۜ
Fiil cümlesidir. قُلْ sükun üzere mebni emir fiildir. Fail ise müstetir olup takdiri
أنت’dir.
Mekulü’l-kavli اَمَرَ رَبّ۪ي بِالْقِسْطِ۠ ’dir. قُلْ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubtur.
اَمَرَ fetha üzere mebni mazi fiildir. رَبّ۪ي fail olup mukadder damme ile merfûdur. Mütekellim zamiri ی muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
بِالْقِسْطِ car mecruru اَمَرَ fiiline müteallıktır.
وَ atıf harfidir. اَق۪يمُوا fiili, نَ ’un hazfıyla emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
وُجُوهَكُمْ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. عِنْدَ mekân zarfı, اَق۪يمُوا fiiline müteallıktır. كُلِّ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Aynı zamanda muzâftır. مَسْجِدٍ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
وَ atıf harfidir. ادْعُوهُ fiili, نَ ’un hazfıyla emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. مُخْلِص۪ينَ kelimesi ادْعُوهُ’deki falin halidir. Nasb alameti ي ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler, ي ile nasb olurlar.
لَهُ car mecruru مُخْلِص۪ينَ’ye müteallıktır.
الدّ۪ينَ kelimesi ism-i fail olan مُخْلِص۪ينَ’nin mef’ûlun bihi olup fetha ile mansubtur.
مُخْلِص۪ينَ sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
كَمَا بَدَاَكُمْ تَعُودُونَۜ
كَ harf-i cerdir. مَا ve masdar-ı müevvel, كَ harf-i ceriyle birlikte mahzuf mef'ûlu mutlaka mütallıktır. Takdiri, تعودون عودا كبدء خلقكم (Sizi ilk defa yarattığı gibi yeniden yaratacaktır.) şeklindedir.
بَدَاَكُمْ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir.
Muttasıl zamir كُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.
تَعُودُونَ fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.قُلْ اَمَرَ رَبّ۪ي بِالْقِسْطِ۠ وَاَق۪يمُوا وُجُوهَكُمْ عِنْدَ كُلِّ مَسْجِدٍ وَادْعُوهُ مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَۜ
İstînâf cümlesi olarak fasılla gelmiştir. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
قُلْ fiilinin mekulü’l-kavli اَمَرَ رَبّ۪ي بِالْقِسْطِ۠, müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
رَبّ۪ي izafetinde mütekellim zamirinin Rabb ismine muzâf olması Hz. Peygambere şan, şeref, teşvik ve destek ifade eder.
Adalet, ifrat ve tefritten uzaklıktır, her şeyin orta halidir. (Ebüssuûd)
Emir üslubunda talebî inşâî isnad olan وَاَق۪يمُوا وُجُوهَكُمْ عِنْدَ كُلِّ مَسْجِدٍ cümlesi, mazmununda emir manası bulunan mekulü’l-kavle atfedilmiştir. Mekulü’l-kavl lafzen haber, mana itibariyle inşâ cümlesidir.
مَسْجِدٍ ’deki tenvin nev ve tazim ifade eder.
Aynı üslupta gelen وَادْعُوهُ مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَ cümlesi, makabline tezâyüf sebebiyle atfedilmiştir.
Bu ayet-i kerimede باقامة وجوهكم ifadesi yerine inşâ şeklinde اَق۪يمُوا emri gelmiştir. Bu; emredilen şeyin önemine ve gerçekleşmesi için olan hırsa tenbih içindir.
Emir fiil ile mazi veya muzari kastedilebilir. Muktezâ-i zâhir ayet-i kerimenin باقامة وجوهكم şeklinde gelmesini gerektirirdi. Emredilen şeyin önemine delalet etmek üzere mazi yerine emir fiil gelmiştir. Böylece muhatap, emrin azametine ve ehemmiyetine yönelir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meâni İlmi)
وَاَق۪يمُوا وُجُوهَكُمْ emrinde, istiare vardır. Çünkü doğrultmak ifadesi yüz için sahih bir kullanım olmaz. Onun için bu ifade “Her mescitte [namaz için ] yüzlerinizi çevirin.” şeklindedir.
Ayrıca bir şeyin yüzü o şeyin bütününü temsil eder. Burada da cüz söylenmiş kül murad edilmiş bir mecaz-ı mürsel vardır. (Şerîf er-Radî)
كَمَا بَدَاَكُمْ تَعُودُونَۜ
اَق۪يمُوا emri için ta’lil mesabesindeki cümle müstenefedir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
Muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelam olan cümle fasılla gelmiştir.
Cümlede îcaz-ı hazif ve takdim-tehir sanatları vardır.
Mecrur mahaldeki masdar harfi ve sılası بَدَاَكُمْ cümlesi, masdar tevilinde, teşbih harfiyle birlikte, تَعُودُونَۜ fiilinin mahzuf mef’ûlü mutlakına müteallıktır. Takdiri, تَعُودُونَ عودا كبدء خلقكم [Sizi ilk yaratması gibi bir dönüşle geri dönersiniz.] şeklindedir.
Allah Teâlâ’nın dengi olmayan ilmini ve kudretini, şanının kadrini bildirmek üzere cümlede müşebbehün bih, müşebbehe takdim edilmiştir. (Mahmud Safi)
Ayette anlatım, namaz ve ibadetin önemine dikkat çekmek üzere maziden emre dönüştürülmüştür. Fakat bu görüşe katılmayarak ikisinin farklı cümle olduğunu ifade edenler de olmuştur. (Hasan Uçar, Kur’an-ı Kerim’deki Anlamsal Bedî‘ Sanatları Doktora Tezi)
وَادْعُو - تَعُودُونَ kelimeleri arasında cinas-ı nakıs ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
بِالْقِسْطِ۠ [eşitliği] yani adaletli ve dosdoğru olduğu gönülde sabit, temyiz sahiplerinin güzel kabul ettiği şeyi; -bir görüşe göre ise- tevhidi emreder. Yüzlerinizi O’na doğru yöneltin yani sadece O’na kulluk etmeyi amaçlayın, başkasına bakmadan dosdoğru O’na yönelin. Secde ettiğiniz her yerde yani bütün secde zamanlarında ya da her secde mekânında ki bu da namaz demektir. Ve dini yani itaati tamamen kendisine has kılarak sadece O’nun rızasını isteyerek [O’na dua edin. İlkin sizi nasıl O yarattıysa yine O’na döndürüleceksiniz.] Sizi başta nasıl yarattı ise yine diriltecek. Dirilişi inkâr etmelerine karşı Allah, ilk yaratışla delil getirmiştir. Anlam, “O sizi diriltecek ve amellerinize karşılık verecektir; bu yüzden kulluğu sadece O’na edin” şeklindedir. (Keşşâf)
Lâzım olan “Sizi yarattığı gibi O’na geri döneceksiniz.” buyurulmuş, melzûm olan “Mükâfatınızı veya cezanızı göreceksiniz.” manası kastolunmuştur.
Burada iadenin yaratmaya benzetilmesi, onun da mümkün olduğunu ve ilâhî kudret dahilinde bulunduğunu açıklamak içindir. Diğer bir tefsir görüşüne göre ise yani Allah Teâlâ, başlangıçta sizi topraktan yarattığı gibi yine toprağa döneceksiniz. Bir diğer görüşe göre sonunda yine yalın ayak, çıplak ve sünnetsiz olarak O’na döneceksiniz. Başka bir tefsir görüşüne göre ilkin sizi mümin ve kâfir olarak iki grup kıldığı gibi yine öyle iade edecektir. (Ebüssuûd)