لَهُمْ مِنْ جَهَنَّمَ مِهَادٌ وَمِنْ فَوْقِهِمْ غَوَاشٍۜ وَكَذٰلِكَ نَجْزِي الظَّالِم۪ينَ
Allah’ın âyetlerini yalanlayan, kibirlilik taslayıp bu âyetleri kabul etmemekte direnen, ilâhî rahmet ve inâyetten mahrum kalacak ve asla cennete giremeyecek olan o mücrim ve zalimlerin varıp kalacakları yerin cehennem olduğu ifade buyurulduktan sonra 42. âyette de iman edip hayırlı işler yapanların “cennet ehli” olduğu ve orada ebedî kalacakları belirtilmektedir. Bu arada, herkesin ancak gücünün yettiği kadarıyla mükellef tutulduğu belirtilerek bir bakıma, müminlerin, istemelerine rağmen yapamadıkları hayırlı faaliyetler sebebiyle ümitsizliğe düşmelerine gerek olmadığına, insanın cennet ehlinden olabilmesi için yapabileceği kadarını yapmasının yeterli olduğuna işaret edilmiştir.
Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 527
لَهُمْ مِنْ جَهَنَّمَ مِهَادٌ وَمِنْ فَوْقِهِمْ غَوَاشٍۜ
لَهُمْ car mecruru mahzuf mukaddem habere müteallıktır. مِنْ جَهَنَّمَ car mecruru مِهَادٌ kelimesinin mahzuf haline müteallıktır.
جَهَنَّمَ kelimesi gayri munsarif olduğu için cer alameti fethadır. Çünkü kendisinde hem alemlik (özel isim olma vasfı) ve hem de ucmelik vasfı (Arapça olmama vasfı) bulunmaktadır.
Gayri munsarif isimler: Kesra (esre) ve tenvini alamayan isimlerdir. Gayri munsarif isimler esre yerine fetha alırlar. Yani bu isimler ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde yine fetha alırlar.
Gayri munsarife “memnu’un mine’s-sarf (اَلْمَمْنُوعُ مِنَ الصَّرفِ)” da denir.
Arapçada kullanılmakla birlikte arapça kökenli olmayan alem (özel) isimler (Yer, ülke, kişi adları vb. gibi isimler) de gayri munsariftir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
مِهَادٌ muahhar mübteda olup lafzen merfûdur.
وَ atıf harfidir. مِنْ فَوْقِهِمْ car mecruru mahzuf mukaddem habere müteallıktır. Muttasıl zamir هِمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
غَوَاشٍ muahhar mübteda olup mahzuf ی üzere mukadder damme ile merfûdur. غَوَاشٍ kelimesi ism-i mankustur.
غَوَاشٍ kelimesi sülâsî mücerred olan غشو fiilinin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَكَذٰلِكَ نَجْزِي الظَّالِم۪ينَ
وَ itiraziyyedir. İstînâfiyye olması da caizdir. كَ harf-i cerdir. مثل kelimesi “gibi” demektir. Bu ibare, amili نَجْزِي olan mahzuf mef’ûlu mutlaka müteallıktır. Takdiri, جزاءً مثلَ ذلك نجزي (Bunun benzeri bir cezayla cezalandırırız.) şeklindedir.
ذا işaret ismi, sükun üzere mebni mahallen mecrur, ism-i mecrurdur. ل harfi buud yani uzaklık bildiren harf, ك ise muhatap zamiridir.
نَجْزِي fiili ی üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri نحن ’dur.
الظَّالِم۪ينَ mef’ûlun bih olup nasb alameti ى harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.
الظَّالِم۪ينَ sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babından ism-i faildir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
لَهُمْ مِنْ جَهَنَّمَ مِهَادٌ وَمِنْ فَوْقِهِمْ غَوَاشٍۜ
Ayet, istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Sübut ifade eden bu isim cümlesinde îcâz-ı hazif ve takdim-tehir sanatları vardır. لَهُمْ mahzuf mukaddem habere müteallıktır. مِهَادٌ, muahhar mübtedadır. Cümle faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Aynı üsluptaki وَمِنْ فَوْقِهِمْ غَوَاشٍ cümlesi makabline atfedilmiştir. Aralarında مُتَوَسِّطَةً بَيْنَ كَمالِ الِاتِّصالِ وكَمالِ الِانْقِطاعِ vardır. (Âşûr)
غَوَاشٍۜ - مِهَادٌ kelimeleri arasında tıbak-ı hafî ve mürâât-ı nazîr sanatları vardır.
Onlar için cehennemden bir yatak vardır ve onların üstünden de bir örtü vardır. Ebu Hayyan bunun onları her taraftan kuşatan ateşten istiare olduğunu söylemiştir. (Sâbûnî)
Şerîf er-Radî de tehekküm istiaresi olduğunu söylemiştir. Buradaki belaği amaç yol yakınken fırsat elden kaçmadan bu yol yol değil şeklinde caydırma ve vazgeçirme mesajı içermesidir. Ayrıca bunlarla konforlu cennet yorgan ve döşeklerin mukayeseye davet etmek suretiyle vazgeçirme hedeflenmiştir. Bu tür ibarelerin parantez arası ünlem ile çevrilmesi önemlidir.
Cehennem zaten bir ceza ama içinde bir de yatak ve üstlerinde de bir örtü olduğu haber verilince iki çeşit ceza zikredilmiştir. Cehennemin altı üstü ateştir. Burada tecrîd vardır. Yukarıda kat kat azap var demişti, burada da altta üstte ateş var buyurulmuştur.
Tecrîd; mütekellimin duygularını, psikolojisini en güzel şekilde aksettirir. Cemâdâta, konuşmayan canlılara hitap edildiğinde teşhis olur. Bu sebeple teşbih ve istiareye benzer. Ancak bu sanatta benzetme kastı yoktur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Bediî İlmi)
لَهُمْ bunun, onlar için hazırlanmış olduğunu gösterir.
Ayetleri yalanlayanlar zalim olarak tanımlanmıştır. Bu kişiler en büyük zulmü kendilerine yaparlar.
مِهَادٌ kelimesi, مهد kelimesinin çoğuludur. مهدٌ de “yatak” manasındadır. Ezherî şöyle demiştir: Arapçada, مهدٌ kelimesinin asıl manası, sermektir (فَرْش); sergiye (فِرَاش) yere yayıldığı için mihad denir. غَوَاشٍ de غَاشِيَة kelimesinin cem’idir. Seni bürüyüp kaplayan her şeye غَاشِيَة (saran-bürüyen) denir. Cehennem kelimesinin, “asık surat” manasına gelen جَهْم lafzından türediği söylenmiştir. (Fahreddin er-Râzî)
Kur’an’ın üslubu inkârcıların tehdidi ve uyarılmalarının ardından, müminlerin ve gerçeği kabul edenlerin müjdelenmesinin takip etmesidir.
وَكَذٰلِكَ نَجْزِي الظَّالِم۪ينَ
وَ istînâfiyyedir. Ayette îcâz-ı hazif vardır. كَذٰلِكَ, mahzuf fiilin mef’ûlü mutlakına müteallıktır. Amili نَجْزِي’dir. Takdiri; جزاءً مثلَ ذلك نجزي (Bunun benzeri bir cezayla cezalandırırız.) şeklindedir.
Tezyîl cümlesidir. Yaptıkları şeylerin onları bu cezaya muhatap kıldığını ifade eder. (Âşûr)
كَذٰلِكَ kendinden önceki bir manaya işaret eder. Ancak çoğu zaman o da müstakil bir lafız değildir. Burada hem كَ hem de ذٰ işaret ismi aynı şeye işaret eder. Dolayısıyla bu durumu benzetecek yine kendisinden daha mükemmel bir şey bulunamadığını ifade eder. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri, c. 5, s. 101)
كَذٰلِكَ [İşte böyle], aslında uzaktaki bir nesneye işaret için kullanılır. Buradaki istimal, işaret edilen nimetin derecesinin, faziletteki mertebesinin yüksekliğini bildirmek içindir. (Ebüssuûd)
Cümle müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Ayette cem’ ma’at-taksim sanatı vardır.
Son cümlede zamir makamında zahir isme iltifat edilerek onların zalim olduğu vurgulanmıştır.
Müşriklerin önceki ayette mücrim, burada zalim olarak vasıflandırılmaları Allah’ın ayetlerini yalanlamalarındandır.
Onların işledikleri cürüm hem cennete girmekten mahrumiyet hem de ateşle azaba uğramaya mûcib oluyor. Bu da onların yaptıklarının, cürümlerin ve zulümlerin en büyüğü olduğunu gösterir. (Ebüssuûd)