A'râf Sûresi 76. Ayet

قَالَ الَّذ۪ينَ اسْتَكْبَرُٓوا اِنَّا بِالَّـذ۪ٓي اٰمَنْتُمْ بِه۪ كَافِرُونَ  ...

Büyüklük taslayanlar, “Şüphesiz biz sizin inandığınız şeyi inkâr edenleriz” dediler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قَالَ dediler ق و ل
2 الَّذِينَ kimseler
3 اسْتَكْبَرُوا büyüklük taslayan(lar) ك ب ر
4 إِنَّا şüphesiz biz
5 بِالَّذِي
6 امَنْتُمْ sizin inandığınızı ا م ن
7 بِهِ kendisine
8 كَافِرُونَ inkar edenleriz ك ف ر
 

Kur’an’da yeri geldikçe eski toplumların, gurur ve kibre kapılarak hak dini kabul etmemekte direnip büyüklük taslayan zorbaları hakkında müstekbir; bunların zayıf ve âciz gördüğü, baskı altına alıp yönlendirmek istedikleri kitle hakkında da müsted‘af deyimleri kullanılır. İşte zorbalar kesimi, Sâlih’e inananlar arasındaki yoksul ve kimsesiz müminleri inançları dolayısıyla kınamış; onların inandığı şeyleri kendilerinin reddettiklerini açıkça bildirmişlerdir. Sonunda kibir ve inatları yüzünden basîreti bağlananlar, verdikleri sözü çiğneyerek deveyi kestiler. Bu, onların asla yola gelmeyeceklerinin açık bir ifadesiydi. Bu sebeple şiddetli bir depremle eski inkârcı kavimlerin âkıbetine mâruz kaldılar. Fahreddin erRâzî, 79. âyetteki sözleri, inkârcıların helâk olması üzerine Sâlih peygamberin üzüntüsünden dolayı söylemiş olabileceğini belirtir (XIV, 167).

 Hz. Peygamber Tebük Gazvesi sırasında askerleriyle birlikte Semûd kalıntılarının bulunduğu Hicr’e gelmiş, askerler Semûd halkının içtiği kuyulardan su içmişler, ardından hamur yoğurup ekmek yapmışlar, yemek hazırlamışlar; fakat Resûlullah yemeği dökmelerini, ekmekleri develere yedirmelerini emretmiş, sonra onları konakladıkları yerden kaldırarak devenin su içtiği kuyunun başına götürmüş; önceki davranışının sebebini açıklarken de, “Onların yaşadığı felâketin sizin de başınıza gelmesinden kaygılandım” buyurmuştur (Müsned, II, 117). Başka bir rivayette Resûlullah’ın yine Hicr’de bulunduğu bir sırada Hicr halkının başına gelenlerden duyduğu üzüntüyü dile getiren ve yanındakileri, bu olaydan ibret alıp ders çıkarmaya teşvik eden sözler söylediği belirtilmektedir (Buhârî, “Megåzî”, 80; Müslim, “Zühd”, 38; Müsned, II, 58, 72).

 

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 549-550

 

قَالَ الَّذ۪ينَ اسْتَكْبَرُٓوا اِنَّا بِالَّـذ۪ٓي اٰمَنْتُمْ بِه۪ كَافِرُونَ

 

Fiil cümlesidir.  قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Cemi müzekker has ism-i mevsûl   الَّذ۪ينَ , fail olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası  اسْتَكْبَرُٓوا  ‘dur. Îrabtan mahalli yoktur.

اسْتَكْبَرُٓوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur. 

Mekulü’l-kavli,  اِنَّا بِالَّـذ۪ٓي  ’dir.  قَالَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubtur.

اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.

اِنَّ ’nin ismi olarak gelen mütekellim zamiri  نَا , mahallen mansubtur.

الَّـذ۪ٓي  müfret müzekker has ism-i mevsûlü,  بِ  harf-i ceriyle birlikte  كَافِرُونَ ‘ ye müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası  اٰمَنْتُمْ بِه۪ كَافِرُونَ  ‘dir. Îrabtan mahalli yoktur.

اٰمَنْتُمْ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  تُمْ  fail olarak mahallen merfûdur.

بِه۪  car mecruru  اٰمَنْتُمْ  fiiline müteallıktır. 

كَافِرُونَ  kelimesi  اِنَّ ’nin  haberi olup  ref alameti  وَ ’dır. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanır.

كَافِرُونَ  kelimesi sülâsî mücerred olan  كفر  fiilinin ism-i failidir.

İsm-i fail: Eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اسْتَكْبَرُٓوا  fiili, sülâsî mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil, istif’âl babındadır. Sülâsîsi كبر  ’dir.

Bu bab fiile talep, tehavvül, vicdan, mutavaat, ittihaz ve itikat gibi anlamlar katar.

 

قَالَ الَّذ۪ينَ اسْتَكْبَرُٓوا اِنَّا بِالَّـذ۪ٓي اٰمَنْتُمْ بِه۪ كَافِرُونَ



Beyanî istînaf olan cümle fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Mazi fiil sıygasındaki faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Müsnedün ileyh konumundaki has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ ‘nin sılası  اسْتَكْبَرُٓوا , mazi fiil sıygasında gelerek sübuta, temekkün ve istikrara işaret etmiştir.

Müsnedün ileyhin ism-i mevsûlle marife olması, bilinen kişiler olduklarını belirtmesi yanında, bahsi geçenleri tahkir amacına matuftur.

قَالَ  fiilinin mekulü’l-kavli  اِنَّ  ile tekid edilmiş sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.

Mecrur mahaldeki has ism-i mevsûl  كَافِرُونَ ,  لِلَّذ۪ي ‘ye müteallıktır. Sılası  اٰمَنْتُمْ بِه۪ , mazi fiil sıygasında gelerek sübuta, temekkün ve istikrara işaret etmiştir. Mevsûllerde, müphem yapıları nedeniyle tevcih sanatı vardır.

 اسْتَكْبَرُٓوا - كَافِرُونَ  ve  الَّذ۪ينَ - الَّـذ۪ٓي  kelime grupları arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

İnanmayanların Salih (as)’dan ism-i mevsûlle söz etmeleri tahkir amacı taşımaktadır.

كَافِرُونَ  - اٰمَنْتُمْ  kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.

Onların kelamına muvafık olarak ”Gerçekten biz Salih ile gönderileni inkâr edenleriz” dememiş olmaları, sözlerinde muhalefetlerini göstermek ve onların söylemlerini reddetmek içindir. (Ebüssuûd)

Son cümle isim cümlesi olması ve haberin de ism-i fail şeklinde gelmesi dolayısıyla devamlılık ifade eder.