A'râf Sûresi 79. Ayet

فَتَوَلّٰى عَنْهُمْ وَقَالَ يَا قَوْمِ لَقَدْ اَبْلَغْتُكُمْ رِسَالَةَ رَبّ۪ي وَنَصَحْتُ لَـكُمْ وَلٰكِنْ لَا تُحِبُّونَ النَّاصِح۪ينَ  ...

Artık, Salih onlardan yüz çevirdi ve “Andolsun, ben size Rabbimin vahyettiklerini tebliğ ettim ve size nasihatta bulundum. Fakat siz nasihat edenleri sevmiyorsunuz” dedi.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَتَوَلَّىٰ öteye döndü و ل ي
2 عَنْهُمْ onlardan
3 وَقَالَ ve dedi ق و ل
4 يَا قَوْمِ kavmim ق و م
5 لَقَدْ muhakkak
6 أَبْلَغْتُكُمْ ben size duyurdum ب ل غ
7 رِسَالَةَ mesajlarını ر س ل
8 رَبِّي Rabbimin ر ب ب
9 وَنَصَحْتُ ve öğüt verdim ن ص ح
10 لَكُمْ size
11 وَلَٰكِنْ fakat
12 لَا
13 تُحِبُّونَ siz sevmiyorsunuz ح ب ب
14 النَّاصِحِينَ öğüt verenleri ن ص ح
 

Kur’an’da yeri geldikçe eski toplumların, gurur ve kibre kapılarak hak dini kabul etmemekte direnip büyüklük taslayan zorbaları hakkında müstekbir; bunların zayıf ve âciz gördüğü, baskı altına alıp yönlendirmek istedikleri kitle hakkında da müsted‘af deyimleri kullanılır. İşte zorbalar kesimi, Sâlih’e inananlar arasındaki yoksul ve kimsesiz müminleri inançları dolayısıyla kınamış; onların inandığı şeyleri kendilerinin reddettiklerini açıkça bildirmişlerdir. Sonunda kibir ve inatları yüzünden basîreti bağlananlar, verdikleri sözü çiğneyerek deveyi kestiler. Bu, onların asla yola gelmeyeceklerinin açık bir ifadesiydi. Bu sebeple şiddetli bir depremle eski inkârcı kavimlerin âkıbetine mâruz kaldılar. Fahreddin erRâzî, 79. âyetteki sözleri, inkârcıların helâk olması üzerine Sâlih peygamberin üzüntüsünden dolayı söylemiş olabileceğini belirtir (XIV, 167).

 Hz. Peygamber Tebük Gazvesi sırasında askerleriyle birlikte Semûd kalıntılarının bulunduğu Hicr’e gelmiş, askerler Semûd halkının içtiği kuyulardan su içmişler, ardından hamur yoğurup ekmek yapmışlar, yemek hazırlamışlar; fakat Resûlullah yemeği dökmelerini, ekmekleri develere yedirmelerini emretmiş, sonra onları konakladıkları yerden kaldırarak devenin su içtiği kuyunun başına götürmüş; önceki davranışının sebebini açıklarken de, “Onların yaşadığı felâketin sizin de başınıza gelmesinden kaygılandım” buyurmuştur (Müsned, II, 117). Başka bir rivayette Resûlullah’ın yine Hicr’de bulunduğu bir sırada Hicr halkının başına gelenlerden duyduğu üzüntüyü dile getiren ve yanındakileri, bu olaydan ibret alıp ders çıkarmaya teşvik eden sözler söylediği belirtilmektedir (Buhârî, “Megåzî”, 80; Müslim, “Zühd”, 38; Müsned, II, 58, 72).

 

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 549-550

 

Riyazus Salihin, 957 Nolu Hadis
İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Semûd kavminin ülkesi Hicr denilen yere varınca ashâbına şöyle hitâp etti:

“Azâba uğratılmış olan şu milletin yurduna ancak ağlayarak girin. Ağlayamıyorsanız girmeyin ki, onların başına gelen sizin de başınıza gelmesin.”
Buhârî, Salât 53, Enbiya 17, Tefsîru sûre (15), 2, Meğâzî 80; Müslim, Zühd 38-39
Başka bir rivayette Hicr’e vardığı zaman Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu bildirilmektedir:

 

“Kendilerine zulmedenlerin yurduna ağlayarak girin. Yoksa onların başına gelenler sizin de başınıza gelebilir.”
Sonra Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem başını örttü; o vadiyi geçinceye kadar süratle yürüdü.
Buhârî, Enbiyâ 17, Tefsîru sûre (15), 2; Müslim, Zühd 39 

 

فَتَوَلّٰى عَنْهُمْ وَقَالَ يَا قَوْمِ لَقَدْ اَبْلَغْتُكُمْ رِسَالَةَ رَبّ۪ي وَنَصَحْتُ لَـكُمْ

 

Fiil cümlesidir.  فَ  atıf harfidir.  تَوَلّٰى  elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. 

Faili müstetir olup takdiri  هو ’dir.

عَنْهُمْ  car  mecruru  تَوَلّٰى  fiiline müteallıktır.

وَ  atıf harfidir.  قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هو ’dir. 

Mekulü’l-kavli,  يَا قَوْمِ ’dir.  قَالَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubtur.

يَا  nida harfi,  قَوْمِ  münadadır. Kelimenin sonundaki kesra muzâfun ileyhten ivazdır. Mütekellim  ي ’sı mahzuftur.

Nidanın cevabı mukadder kasemin cevabıdır.

لَ  mukadder kasemin cevabına gelen muvattie harfidir.  قَدْ  tahkik harfidir. Tekid ifade eder.

اَبْلَغْتُكُمْ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  تُ  fail olarak mahallen merfûdur.

Muttasıl zamir  كُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.

رِسَالَةَ  ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.  رَبّ۪ي  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Mütekellim zamiri  ي  ise muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

نَصَحْتُ لَـكُمْ  cümlesi atıf harfi  وَ ’la kasemin cevabına matuftur.

نَصَحْتُ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  تُ  fail olarak mahallen merfûdur.

لَـكُمْ  car mecruru  نَصَحْتُ  fiiline müteallıktır.

تَوَلّٰى  fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.

تَفَعَّلَ  babındadır. Sülâsîsi  ولي ’dir.

Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüb (sakınma) ve talep anlamları katar.  


وَلٰكِنْ لَا تُحِبُّونَ النَّاصِح۪ينَ

 

وَ  atıf harfidir.  لٰكِنْ  istidrak harfidir.  لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  تُحِبُّونَ  fiili,  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

النَّاصِح۪ينَ  mef’ûlun bih olup nasb alameti  ي ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler  ي  ile nasb olurlar.

النَّاصِح۪ينَ  kelimesi sülâsî mücerred olan  نصح  fiilinin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata), hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

تُحِبُّونَ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’âl babındandır. Sülâsîsi حبب ’dir.

İf’al babı fiille, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.

 

فَتَوَلّٰى عَنْهُمْ وَقَالَ يَا قَوْمِ لَقَدْ اَبْلَغْتُكُمْ رِسَالَةَ رَبّ۪ي وَنَصَحْتُ لَـكُمْ

 

Ayetin ilk cümlesi  فَاَصْبَحُوا… ,  فَتَوَلّٰى عَنْهُمْ  , cümlesine matuftur. Müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Aynı üsluptaki …قَالَ  cümlesi de makabline hükümde ortaklık nedeniyle  atfedilmiştir.

قَالَ  fiilinin mekulü’l-kavli ise nida üslubunda talebî inşaî isnaddır. Nidanın cevabı olan  لَقَدْ اَبْلَغْتُكُمْ رِسَالَةَ رَبّ۪ي  cümlesi,  mahzuf kasemin cevabıdır.  لَ  mahzuf kasemin cevabına gelen harftir. Kasem fiilinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır. Mahzufla birlikte cümle, kasem üslubunda gayrı talebî inşâî isnaddır.  

قَدْ  ve  لَ  ile tekid ifade edilen cevap cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır. 

Münada olan  قَوْمِ  kelimesinin sonundaki esre, mahzuf muzâfun ileyhten ivazdır.

رِسَالَةَ رَبّ۪ي  izafetinde, Rabb isminin muzâfun ileyhi olan  ي  zamiri ve Rabb ismine muzâf olan  رِسَالَةَ  , şan ve şeref kazanmıştır.

رَبّ۪ي   izafeti mütekellimin Allah Teâlâ’ya yakın olma ve rububiyet vasfına sığınma isteğine işaret eder.

اَبْلَغْتُكُمْ - نَصَحْتُ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

نَصَحْتُ - النَّاصِح۪ينَ  arasında cinas ve reddü'l-acüz ale's-sadr sanatları vardır.

Salih (as)’ın kavmine hitabı, Resulullah’ın (sav) Bedir savaşında cesetleri oradaki bir kuyuya atılan müşriklere hitabı kabilindendir. 

فَتَوَلّٰى  tabirinin başındaki “fâ” harfi, takibiyye fâ’sıdır. Böylece bu yüz çevirme işinin, onların helak olup yok olmasından sonra olduğuna delalet eder. (Fahreddin er-Râzî)

التَّوَلِّي  kelimesi, gazapla ayrılmak demektir. Mecazen ‘bir şeye ilgisiz davranmak’ manasında kullanılır. (Âşûr)


 وَلٰكِنْ لَا تُحِبُّونَ النَّاصِح۪ينَ

 

Atıfla gelen cümlede cihet-i câmia temâsüldür. Menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

لٰكِنْ harfi şeddeden muhaffeftir, ibtida harfidir, amel etmez. Sadece istidrak ifade eder. Kendisinden önce atıf edatı geldiğinden, atıf harfi olamaz. Kendisinden sonra müfred kelime geldiğinde, atıf edatı olmakla beraber, istidrak manasını da korur. (İtkan, c.1, s.475)

Muzari fiilin tercih edilmesi olayın zihinde daha kolay canlandırılması içindir. Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla, sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. Teceddüt ve tekerrür ifade eder.