A'râf Sûresi 80. Ayet

وَلُوطاً اِذْ قَالَ لِقَوْمِه۪ٓ اَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ مَا سَبَقَكُمْ بِهَا مِنْ اَحَدٍ مِنَ الْعَالَم۪ينَ  ...

Lût’u da Peygamber olarak gönderdik. Hani o kavmine şöyle demişti: “Sizden önce âlemlerden hiçbir kimsenin yapmadığı çirkin işi mi yapıyorsunuz?”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَلُوطًا ve Lut’u da (gönderdik)
2 إِذْ
3 قَالَ dedi ق و ل
4 لِقَوْمِهِ kavmine ق و م
5 أَتَأْتُونَ siz mi yapıyorsunuz? ا ت ي
6 الْفَاحِشَةَ fuhşu ف ح ش
7 مَا yapmadığı
8 سَبَقَكُمْ sizden önce س ب ق
9 بِهَا onu
10 مِنْ hiç
11 أَحَدٍ kimsenin ا ح د
12 مِنَ
13 الْعَالَمِينَ dünyalarda ع ل م
 

Lût aleyhisselâm, Hz. İbrâhim’in kardeşi Haran’ın oğludur. İslâmî kaynaklarda soy kütüğü Tarah oğlu Haran oğlu Lût şeklinde geçmektedir. İbrâhim ile birlikte Irak’tan ayrılmış; Tevrat’ta bildirildiğine göre Ölüdeniz kıyısındaki Sodom ve Gomore’de (Ammûre) peygamber olarak görevlendirilmiştir. Buralarda oturan halk, inkârcılık yanında, livâtayı da meşrû hale getirmişlerdi. Hz. Lût, erkeğin erkeğe yaklaşması (homoseksüellik) şeklindeki bu fuhuş çeşidini, daha önce hiçbir millette görülmemiş ölçüde yaygınlaştırmaları sebebiyle onları eleştirdi; kendisinin güvenilir bir peygamber olduğunu, Allah’tan korkup davetine icâbet etmeleri, hallerini düzeltmeleri gerektiğini söyledi (bk. Şuarâ 26/160-164) ve bu yaptıkları sebebiyle onları “müsrifler” şeklinde niteledi. “Mâkul ve meşrû ölçüleri aşan” anlamına gelen müsrif kelimesinin burada cinsel sapıklığı ifade ettiği anlaşılmaktadır. 

 

 Kitap ve Sünnet’te zinanın cezası belirlenmekle beraber, sapıklık ve çirkinlik sayılarak yasaklanan eşcinselliğin cezası tayin edilmemiş; bu yüzden müslüman âlimler bu suçun cezası hakkında taşlama (recm), yakma, üstüne duvar yıkma, yüksek bir yerden atmak suretiyle öldürme gibi farklı idam usulleri önermişlerdir. İmam Ebû Hanîfe ve diğer bazı âlimler ise ta‘zîri (hâkimin uygun göreceği öldürme dışındaki bir ceza) yeterli bulmuşlardır (bk. İbn Âşûr, VIII/2, s. 232-234).

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 551

 

وَلُوطاً اِذْ قَالَ لِقَوْمِه۪ٓ اَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ مَا سَبَقَكُمْ بِهَا مِنْ اَحَدٍ مِنَ الْعَالَم۪ينَ

 

وَ  istînâfiyyedir.  لُوطاً  mahzuf fiilin mef’ûlun bihi olup fetha ile mansubtur. Takdiri; اذكر  şeklindedir.

اِذْ  zaman zarfı  اذكر  fiiline müteallıktır.  قَالَ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هُو ’dir.  لِقَوْمِه۪ٓ  car mecruru   قَالَ  fiiline müteallıktır.

Muttasıl zamir  ه۪ٓ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

Mekulü’l-kavli,  اَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ  ‘dir.  قَالَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubtur.

Hemze istifham harfidir.  تَأْتُونَ  fiili, نَ ’un  sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olup mahallen merfûdur.

الْفَاحِشَةَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.

مَا سَبَقَكُمْ بِهَا  cümlesi  تَأْتُونَ  ‘deki failin hali olarak mahallen mansubtur. Takdiri;  مبتدئين بها أو من الفاحشة (Bu işi ilk defa yapanlar veya fahişeler) şeklindedir.

مَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  سَبَقَكُمْ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  كُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.

بِهَا  car mecruru  مِنْ اَحَدٍ ‘in mahzuf haline müteallıktır. Takdiri;  متلبسا بها (Ona bürünerek, sarınarak) şeklindedir.

مِنْ  harf-i ceri zaiddir.  اَحَدٍ  lafzen mecrur, fail olarak mahallen merfûdur.

مِنَ الْعَالَم۪ينَ  car mecruru  اَحَدٍ ‘ın mahzuf sıfatına müteallıktır. الْعَالَم۪ينَ ‘nin cer alameti  ى harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.
 

وَلُوطاً اِذْ قَالَ لِقَوْمِه۪ٓ اَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ مَا سَبَقَكُمْ بِهَا مِنْ اَحَدٍ مِنَ الْعَالَم۪ينَ

 

وَ  istînâfiyyedir. لُوطاً , takdiri  اذكر  olan mahzuf fiilin mef’ûlüdür. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan …قَالَ  cümlesi, اِذْ ’in muzâfun ileyhidir. Zaman zarfı,  لُوطاً ’den bedeldir. Dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır.

قَالَ  fiilinin mekulü’l-kavli istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. 

Cümle istifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen soru anlamı dışında, inkâr  ve kınama kastı taşıdığı için mecaz-ı mürsel mürekkebtir.

Menfi mazi fiil sıygasında, faide-i haber talebî kelam olan  مَا سَبَقَكُمْ بِهَا مِنْ اَحَدٍ مِنَ الْعَالَم۪ينَ  cümlesi,  تَأْتُونَ  fiilinin failinden haldir.

سَبَقَكُمْ  fiilinin faili olan  مِنْ اَحَدٍ ’deki  مِنْ  harfi zaiddir. Tekid ifade eder. Ayrıca bu kelimedeki tenvin “hiçbir” manasındadır. Menfi siyakta nekre, umum ifade eder.

Bedel ve hal dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır.

”Daha önce hiç kimsenin yapmamış olduğu bir kötülüğe mi geliyorsunuz” sorusu inkâr, kınama ve işin çirkinliğini ifade eder.

وَلُوطاً  [Lût’u da] ifadesi, “Lût’u da peygamber olarak gönderdik” anlamındadır.  اِذْ  [ِhani], bu  أرسلنا  (gönderdik) fiilinin zarfıdır. [“Şöyle şöyle dediğinde, Lût’u da gönderdik”] mealindedir. Ya da “Lût’u an/yad et” anlamında olup, اِذْ  ِondan bedeldir ve “hani” anlamındadır. “Kavmine demişti ki: Siz bu yüz kızartıcı işi yapıyorsunuz ha?!” Çirkinlikte sınırı aşmış olan bu kötü fiili yapıyorsunuz öyle mi?! “Hiç kimse bu konuda sizi geçmedi” yani sizden önce hiç kimse bu fiili yapmadı!   بِ , بِهَا  , geçişlilik harfidir. َ  مِنْ اَحَدٍ مِنَ الْعَالَم۪ينَ  ifadesindeki ilk  مِنْ  , olumsuzlamayı daha güçlü ve daha kapsamlı bir şekilde yapmak için kullanılmış zaid bir harftir. İkinci  مِنْ  ise kısmîlik anlamı verir. (Keşşâf ve Âşûr)

Nahivciler, Lût ve Nûh kelimelerinin, hafif oldukları için, munsarif olduklarını; zira bunların harf sayılarının üç olup, ortasının da sakin olduğunu söylemişlerdir. Râzî 

اَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ…sözünde  istifham, kınama ve azarlama yoluyla inkâr ve ret içindir.  

مَا سَبَقَكُمْ بِ بِهَا مِنْ اَحَدٍ مِنَ الْعَالَم۪ينَ [Sizden önce âlemlerde hiç kimsenin yapmadığı] ifadesi, inkârı tekid etmek ve kınama ile azarlamayı ağırlaştırmak içindir. Çünkü çirkin bir fiili işlemek çirkindir; onu icad etmek ise ondan da daha çirkindir. (Ebüssuûd)

Keşşâf sahibi, bu ayette bulunan birinci  مِنْ  edatının zaid olduğunu; nefyi tekid için geldiğini ve kapsamlılık (istiğrak) manasını ifade ettiğini; ikinci  مِنْ  edatının ise, kısmî olmayı ifade etmek için geldiğini söylemişti. (Fahreddin er-Râzî)

Bu cümlede iki tekid harfinin (inne ve lâm-ı mezîd) zikredilmesi, ziyadesiyle kınamak ve azarlamak (teşdid-i tevbîh) içindir. Bir de bu çirkin fiil, daha önce hiç kimseden sadır olmadığı için kuvvetli bir tekid ile ifade edilmiştir. (Ebüssuûd)

سَبَقَ  fiilinin  بِ  harfiyle müteaddi olması,  ابْتَدَأ  manasında olması içindir. Dolayısıyla bu harf tebe-i terşîh istiaresi içindir. (Âşûr)