Nuh Sûresi 23. Ayet

وَقَالُوا لَا تَذَرُنَّ اٰلِهَتَكُمْ وَلَا تَذَرُنَّ وَداًّ وَلَا سُوَاعاًۙ وَلَا يَغُوثَ وَيَعُوقَ وَنَسْراًۚ  ...

“Şöyle dediler: ‘Sakın ilâhlarınızı bırakmayın. Hele hele Vedd’i, Süvâ’ı, Yeğûs’u, Ye’ûk’u ve Nesr’i hiç bırakmayın.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَقَالُوا ve dediler ki ق و ل
2 لَا
3 تَذَرُنَّ bırakmayın و ذ ر
4 الِهَتَكُمْ tanrılarınızı ا ل ه
5 وَلَا ve
6 تَذَرُنَّ bırakmayın و ذ ر
7 وَدًّا Vedd’i و د د
8 وَلَا ve ne de
9 سُوَاعًا Suva’ı س و ع
10 وَلَا ve ne de
11 يَغُوثَ ve Yeğus’u
12 وَيَعُوقَ ve Ye’uk’u
13 وَنَسْرًا ve Nesr’i ن س ر
 

Tefsir kaynaklarında burada geçen isimlerin, aslında Âdem’in çocuklarına veya sâlih kişilere ait isimler olduğu bildirilmektedir. Buna göre sâlih kişilerin ölümünden sonra, önceleri onların anılarını canlı tutmak ve hâtıralarına saygı gösterip şefaatlerini dilemek amacıyla heykelleri yapılarak her birine temsil ettiği sâlih kişinin ismi verilmiş; fakat zamanla kutsallık yüklenen bu heykellere tanrı gözüyle bakılıp tapılmıştır. Kaynaklar bu heykellerin Câhiliye dönemi Arapları’nın da tanrıları arasında yer aldığını kaydetmektedir. Nitekim Araplar çocuklarına “Vedd’in kulu, Yegūs’un kulu” anlamında Abdü Ved, Abdü Yegūs adlarını veriyorlardı (bk. Zemahşerî, IV, 164; Râzî, XXX, 143; Şevkânî, V, 346). Muhtemelen bunların isimleri Nûh’un gemisinde bulunan müminler tarafından sonraki nesillere anlatılmış, onlar da tanrılarına bu isimleri vermişlerdir.

 


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 467-468
 

وَقَالُوا لَا تَذَرُنَّ اٰلِهَتَكُمْ وَلَا تَذَرُنَّ وَداًّ وَلَا سُوَاعاًۙ وَلَا يَغُوثَ وَيَعُوقَ وَنَسْراًۚ


Ayet atıf harfi وَ ‘la sıla cümlesine matuftur.

Fiil cümlesidir. قَالُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

Mekulü’l-kavli   لَا تَذَرُنَّ اٰلِهَتَكُمْ ‘dir.  قَالُوا  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

لَا  nehiy harfi olup olumsuz emir manasındadır.  تَذَرُنَّ   fiili  نَ ‘un hazfıyla meczum muzari fiildir. İltika-i sakineynden dolayı fail olan و  hazf edilmiştir. Fiilin sonundaki  نَ , tekid ifade eden nûn-u sakiledir. 

Tekid nunları, bitiştikleri fiile istikbal manası kazandıran bir edatın veya durumun bulunması halinde muzari fiilin sonuna gelirler. (Soru, arz, tekid lamı, ummak, teşvik, nehiy, temenni ve yemin gibi.)

Tekid nûnu çoğu zaman sarih kasem, gizli kasem ve nehiyden sonra gelir. Hal ve istikbal ifade eden muzari fiilin manasını sadece istikbal anlamına hamleder ve bu  ن , َّfiilin üç defa tekidini sağlar. (Kur’an’da Tekid Üslupları ve Çeşitleri Mehmet Altın Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017/3) 

اٰلِهَتَكُمْ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir  كُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  لَا تَذَرُنَّ atıf harfi وَ ‘la birincisine matuftur. 

وَداًّ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.  لَا  zaid harftir.  لَا  nefy harfinin tekrarı olumsuzluğu tekid içindir. 

سُوَاعاً  atıf harfi  وَ ‘la  لَا يَغُوثَ  matuftur.  يَعُوقَ  ve  نَسْراً  atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur. 

يَغُوثَ  - يَعُوقَ  kelimeleri gayri munsarifdir. Gayri munsarif isimler: Kesra (esre) ve tenvini alamayan isimlerdir.

Gayri munsarif isimler esre yerine fetha alırlar. Yani bu isimler ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde yine fetha alırlar.

Gayri munsarif “memnu’un mine’s-sarf (اَلْمَمْنُوعُ مِنَ الصَّرفِ)” da denir. Arapçada kullanılmakla birlikte arapça kökenli olmayan alem (özel) isimler (Yer, ülke, kişi adları vb. gibi isimler) de gayri munsariftir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَقَالُوا لَا تَذَرُنَّ اٰلِهَتَكُمْ وَلَا تَذَرُنَّ وَداًّ وَلَا سُوَاعاًۙ وَلَا يَغُوثَ وَيَعُوقَ وَنَسْراًۚ


Ayet atıf harfi  وَ  ile 21. ayetteki sılaya atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur. Ayette mütekellim Hz. Nuh, muhatap Allah Teâlâ’dır.

Müspet mazi fiil sıygasında lâzım-ı faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107) 

قَالَ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  لَا تَذَرُنَّ اٰلِهَتَكُمْ  cümlesi, nehiy üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Hz. Nuh'a tabi olmayanlar, sözlerini nun-i sakile ve zaid harfle ile tekid etmişlerdir.

Tekid nûnu çoğu zaman sarih kasem, gizli kasem ve nehiyden sonra gelir. Hal ve istikbal ifade eden muzari fiilin manasını sadece istikbal anlamına hamleder ve bu  ن , َّfiilin üç defa tekidini sağlar. (Kur’an’da Tekid Üslupları ve Çeşitleri Mehmet Altın Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017/3) 

Aynı üsluptaki  وَلَا تَذَرُنَّ وَداًّ وَلَا سُوَاعاًۙ وَلَا يَغُوثَ وَيَعُوقَ وَنَسْراًۚ  cümlesi atıf harfi  وَ ’la makabline atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Nehiy üslubunda talebî inşâî isnaddır.  

لَا سُوَاعاً  ve  لَا يَغُوثَ ‘daki nefy harfi olumsuzluğu tekid için gelmiş zaid harftir.

وَداًّ وَلَا سُوَاعاًۙ وَلَا يَغُوثَ وَيَعُوقَ وَنَسْراًۚ  kelimeleri birbirine atfedilmiş put isimleridir. Cihet-i camiâ temâsüldür. Kelimeler arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

لَا- تَذَرُنَّ  kelimelerinin tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Müşriklerin, “ilâhlarınızı bırakmayın” sözünden sonra ilâhlarının isimlerini saymaları umumdan sonra hususun zikri babında, ıtnâb sanatıdır.

[Asla terk etmeyin Vedd’i…] Adı geçen putların, Nuh kavmi nezdinde en büyük putlar olduğu anlaşılıyor. Bu sebeple [Sakın tanrılarınızı bırakmayın!] sözünden sonra özellikle bunları zikretmişlerdir. (Keşşâf, Ebüssuûd)

A‘meş (v. 148/765)  يَغُوثَ  ve  يَعُوقَ  kelimelerini munsarif olarak  يَغُوثَاً  ve  يَعُوقَاً  şeklinde okumuştur; fakat bu kıraat problemlidir. Çünkü bu iki kelime ister Arapça olsun ister yabancı olsun, her ikisinde de (kelimeyi) gayr-i munsarif kılan iki sebep vardır. Bu iki sebep ya marifelik ve fiil vezni veya marifelik ve yabancı kelime olmaktır. Belki de A‘meş,  يَغُوثَ  ve  يَعُوقَ  kelimelerinin kardeşlerinin  وَداًّ , سُوَاعاًۙ , نَسْراًۚ  şeklinde munsarif olduklarını gördü de aralarındaki yakınlık sebebiyle bu iki kelimeyi de munsarif olarak okudu. (Keşşâf)