Nuh Sûresi 25. Ayet

مِمَّا خَط۪ٓيـَٔاتِهِمْ اُغْرِقُوا فَاُدْخِلُوا نَاراً فَلَمْ يَجِدُوا لَهُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَنْصَاراً  ...

Hataları (küfür ve isyanları) yüzünden suda boğuldular ve cehenneme sokuldular da kendileri için Allah’tan başka yardımcılar bulamadılar.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 مِمَّا dolayı
2 خَطِيئَاتِهِمْ hatalarından خ ط ا
3 أُغْرِقُوا boğuldular غ ر ق
4 فَأُدْخِلُوا sokuldular د خ ل
5 نَارًا ateşe ن و ر
6 فَلَمْ ve
7 يَجِدُوا bulamadılar و ج د
8 لَهُمْ kendilerine
9 مِنْ
10 دُونِ başka د و ن
11 اللَّهِ Allah’tan
12 أَنْصَارًا yardımcılar ن ص ر
 

Bu âyet Nûh’un sözü değil, Allah’ın kelâmı olup inkârcılar hakkında verilen hükmü ve uygulanan muameleyi haber vermektedir. Nûh kavminin, günahları yüzünden tûfanda boğularak dünyada hak ettikleri cezaya çarptırıldıkları, âhirette de cehenneme gönderilecekleri bildirilmiş; böylece dolaylı olarak onlar gibi putlara tapan Araplar da uyarılmıştır (Nûh tûfanı ve kapsamı hakkında bilgi için bk. Hûd 11/36-44).

 


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 468
 

مِمَّا خَط۪ٓيـَٔاتِهِمْ اُغْرِقُوا فَاُدْخِلُوا نَاراً فَلَمْ يَجِدُوا لَهُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَنْصَاراً


مِنْ  harf-i ceri sebebiyyedir. مَّا  zaiddir.  مِنَ خَط۪ٓيـَٔاتِهِمْ  car mecruru  اُغْرِقُوا  fiiline mütealliktir. اُغْرِقُوا  damme üzere mebni meçhul mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı naib-i fail olup mahallen merfûdur.  اُدْخِلُوا  atıf harfi  فَ  ile makabline matuftur. 

Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder.  فَ  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اُدْخِلُوا  damme üzere mebni meçhul mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı naib-i fail olup mahallen merfûdur.  نَاراً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. 

لَمْ يَجِدُوا  atıf harfi  فَ  ile makabline matuftur. 

لَمْ  muzariyi cezm ederek manasını olumsuz maziye çeviren harftir.  يَجِدُوا  fiili  نَ ‘un hazfıyla meczum muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.  لَهُمْ  car mecruru mahzuf ikinci mef’ûlun bihe mütealliktir. 

مِنْ دُونِ  car mecruru  اَنْصَاراً ‘ın mahzuf haline mütealliktir.  اللّٰهِ  lafza-i celâli muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.  اَنْصَاراً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. 

اُغْرِقُوا  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  غرق ’dir. 

اُدْخِلُوا  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  دخل ‘dir.

إِفْعَال  babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder. 

 

مِمَّا خَط۪ٓيـَٔاتِهِمْ اُغْرِقُوا فَاُدْخِلُوا نَاراً فَلَمْ يَجِدُوا لَهُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَنْصَاراً


Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Ayette mütekellim Allah Teâlâ, muhatap, Hz. Peygamberdir.

Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)

مِنْ  harf-i ceri sebebiyye,  مَّا  tekid için gelen zaid harftir.

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır.  اُغْرِقُوا  fiiline müteallik olan car mecrur  مِمَّا خَط۪ٓيـَٔاتِهِمْ , boğulmalarının hataları sebebiyle olduğunu vurgulamak için amiline takdim edilmiştir

Aynı üsluptaki  فَاُدْخِلُوا نَاراً  cümlesi atıf harfi  فَ  ile makabline atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.

Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

اُغْرِقُوا  -  اُدْخِلُوا  fiilleri meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mef’ûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur. Kur’an’da tehdit manası olan fiiller genellikle meçhul sıygada gelir.

Meçhul bina, naib-i failin bu fiilde bir dahli olmadığına işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi Sûret-i İbrahim, s. 127)

Ayetteki  مَّا  edatı sıladır ve ayetin manasını tekit etmektedir. Bu kullanım cümleye; “Tufan sebebiyle değil, kendi hatalarından dolayı boğuldular.” manası vermektedir. (Taberî)

Nuh kavminden bahseden  اُدْخِلُوا  fiilinin başına  فَ  edatının getirilmesi, boğulmanın akabinde cehenneme girdirildiklerini ifade etmektedir. Ayetin ifade ettiği bu anlam kabir azabına delil olarak kullanılmıştır. (Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb, c. 30, s. 145)

نَاراً (ateş) kelimesinin nekre olması, ateşin durumunu büyütmek içindir. Veya Allah onlar için, günahlarına göre bir çeşit ateş yaratmıştır. (Keşşâf, Ruhu’l Beyan)

Boğulmak kelimesi ile Cehenneme girmenin lâzımı olan ‘yanmak’ kelimesi arasında tıbâk sanatı vardır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kuran Işığında Belagat Dersleri Bedî’ İlmi,)

Bu ateşten murad, kabir azabı olabilir. Buna göre, onların ateşe sokulmaları, tufan suyunda boğulmalarından hemen sonradır. Onların suda olmaları da buna engel değildir. Nitekim Dahhâk'tan rivayet olunduğuna göre diyor ki: "Onlar bir yandan boğuluyorlardı, bir yandan da ateşte yanıyorlardı."

Yahut bu ateşten murad cehennemdir. Buna göre onların boğulma akabinde cehenneme girmeleri, gerçekleşeceği muhakkak olduğu için, boğulmalarından hemen sonra olacakmış gibi sayılmıştır.

Allah'a (cc) karşı yardımcılar bulamamalarının belirtilmesi, onların Allah'tan başka ilâhlar edindiklerine, bunların, kendilerine yardım etmeye muktedir olmadıklarına tarizdir ve onlar için bir tahkirdir. (Ebüssuûd)

مِمَّا خَط۪ٓيـَٔاتِهِمْ  günahları yüzünden sözünün öne alınması, onların, ancak günahları yüzünden tufanla boğulduklarını ve ateşlere sokulduklarını beyan içindir. Bu manayı  مَّا ‘yı ziyade kılmak suretiyle tekid etti. Günah işleyen kişiye menedici olarak bu yeter. Zira Nuh Kavmi'nin küfrü -en büyükleri de olsa- onların günahlarından sadece biriydi. (Nesefî, Medâriku’t Tenzîl ve Hakâîku’t Te’vîl)

Sözünde güzel bir tıbâk vardır. Çünkü ateşle boğulmanın çağrıştırdığı su manası arasında zıtlık mevcuttur. (Âşur)

Burada mef'ûlün fiilden önce getirilmesi, söze ‘ancak, yalnız, sırf’ gibi manalar kazandırır. Yani başka sebepten ötürü değil, açıklandığı üzere sırf kendilerinin birçok büyük günahlarından ötürü suda boğuldular, tufana boğuldular. Sonra da bir ateşe atıldılar. Bu, berzah yani ölülerin ruhlarının kıyamete kadar bulundukları yerdeki veya kabirdeki azaptır. Suya boğulmakla ateşe atılmak gibi iki zıt azabın bir araya getirilmesinde eşsiz bir tıbak sanatı vardır. (Elmalılı)

فَلَمْ يَجِدُوا لَهُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَنْصَاراً  cümlesi atıf harfi   فَ  ile  فَاُدْخِلُوا نَاراً  cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Menfî muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Muzari fiiller istimrar ve teceddüt ifade eder. Ayrıca muzari sıyga, anlama tecessüm anlamı katmıştır. Muzari fiil, bu özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

مِن دُونِ اللَّهِ  car mecruru mahzuf hale,  لَهُمْ  car mecruru ise mahzuf ikinci mef’ûle müteallikdir.

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur  لَهُمْ , durumun onlara has olduğunu vurgulamak,  مِنْ دُونِ اللّٰهِ  car mecruru ise ihtimam için mef’ûle takdim edilmiştir

مِنْ دُونِ اللّٰهِ  izafeti kısa yoldan izah ve gayrıyı tahkir içindir.  يَجِدُوا  fiilinin mef’ûlü olan 

اَنْصَاراً ‘daki nekrelik kıllet, nev ve umum ifade eder. Menfî siyakta nekre, umum ve şümule işarettir.

مِمَّا خَط۪ٓيـَٔاتِهِمْ اُغْرِقُوا فَاُدْخِلُوا نَاراً فَلَمْ يَجِدُوا لَهُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَنْصَاراً  cümlesi Nuh -aleyhisselâm-'ın sözleri arasına giren itiraziyye cümlesidir. Bu, Nuh (as)’ın söylediği kıssanın bir parçası değildir; Cenab-ı Hakk'ın, Resulu Muhammed (sav)’e gelen bir haberdir. Nuh kavmi için beddua etmeden önce kendisine zafer ve itaat etmeyenlere de ceza takdir edilmişti. Nuh (as) kavminin boğulduğunu Muhammed (sav) biliyordu. Burada sadece sebebini bildirmek kastedilmiştir. (Âşûr)

مِنْ  harf-i ceri ta’liliyyedir.  ما  harfi ta’lil manasını tekid eder. (Âşûr)