فَلَمْ يَزِدْهُمْ دُعَٓاء۪ٓي اِلَّا فِرَاراً
Bir peygamberin görevi davetini eksiksiz yapmaktır; davetin etkisi, sonuç getirip getirmemesi ise insanların kabule yönelmesine ve Allah’ın hidayet etmesine bağlıdır. Burada da Hz. Nûh’un gece gündüz demeden bütün gücüyle halkının kurtuluşu için çalıştığı, böylece sorumluluğunu yerine getirdiği bildirilmektedir. Nûh’un insanları kurtuluşa çağırması karşısında günahkârların parmaklarını kulaklarına tıkamaları ve elbiselerini başlarına bürümeleri, peygamberin tebliğ ettiği dini reddettiklerini ifade eden mecazi bir anlatım olarak görülmektedir. Ancak peygamberin konuştuklarını işitmemek için gerçekten parmaklarını kulaklarına tıkamış, onu görmemek ve duymamak için elbiselerini başlarına bürümüş de olabilirler.
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 465فَلَمْ يَزِدْهُمْ دُعَٓاء۪ٓي اِلَّا فِرَاراً
Fiil cümlesidir. فَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
لَمْ muzariyi cezm ederek manasını olumsuz maziye çeviren harftir. یَزِدۡ sükun üzere meczum muzari fiildir. Muttasıl zamir هُمۡ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. دُعَاۤءِیۤ fail olup ى üzere mukadder damme ile merfûdur. Mütekellim zamiri ي muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
إِلَّا hasr edatıdır. فِرَارࣰا ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
فَلَمْ يَزِدْهُمْ دُعَٓاء۪ٓي اِلَّا فِرَاراً
Ayet atıf harfi فَ ile önceki ayetteki mekulü’l-kavl cümlesine atfedilmiştir. Hz. Nuh’un sözlerine dahildir.
Menfi muzari fiil sıygasında lâzım-ı faide-i haber İnkârî kelamdır. Cümle haber üslubunda geldiği halde, durumunu arz etmek ve kavmine karşı yardım isteme hazırlık manası taşıdığı için muktezâ-i zâhirin hilafına durum söz konusudur. Dolayısıyla mecaz-ı mürsel mürekkebdir. (Âşûr)
لَمْ muzariye dahil olup, onu cezm eden, anlamını olumsuz maziye çeviren edattır. لما ’nın aksine, olumsuzluk anlamı istikbali de kapsar.
دُعَٓاء۪ٓي faildir. اِلَّا hasr edatıdır. İkinci mef’ûl olan فِرَاراً ‘deki nekrelik kesret ve tahkir içindir.
Nefy harfi لَمْ ve istisna harfi اِلَّا ile oluşan kasr, cümleyi tekid etmiştir. Kasr, fiille mef’ûlü arasındadır. لَمْ يَزِدْهُمْ دُعَٓاء۪ٓي maksur/mevsûf, فِرَاراً maksurun aleyh/sıfat olmak üzere, kasr-ı mevsûf ale’s-sıfattır. Yani müsned, bu mef’ûle hasredilmiştir.
Kasr-ı sıfat ale’l-mevsûf olması caizdir. Bu durumda يَزِدْهُمْ maksur/sıfat, فِرَاراً maksurun aleyh/mevsuf olur. Yani fail tarafından gerçekleştirilen fiil, başka mef'ûllere değil zikredilen mef'ûle tahsis edilmiştir.
يَزِدْهُمْ دُعَٓاء۪ٓي (Davetim artırdı) ifadesi ile onların tabi olmaması kastedilmektedir. Uzaklaşmanın artması ile davet arasında sebebiyet alakasına dayalı mecaz-ı mürsel bulunmaktadır. Çünkü davet, uzaklaşmanın artış sebebidir. Burada sebep zikredilmiş ve sonuç kastedilmiştir.
دَعَوْتُ - دُعَٓاء۪ٓي kelimeleri arasında cinas-ı iştikak ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Bu ayette, çağırma kaçışı artıran fail olarak gösterilmiştir; ancak bu, şu anlamdadır: Hz. Nuh onları çağırdığında, kaçışları daha fazla olmuştur; fazlalığın sebebi çağrıdır. Tıpkı [Kalplerinde hastalık bulunanların ise murdarlığına murdarlık katar inkârlarını iyice pekiştirir inen o sure (Tevbe 9/125), [Ama bu, iman etmiş olanların imanını pekiştirmiştir.] (Tevbe 9/124) ayetlerindeki gibi. (Keşşâf)
Ayette kâfirlerin kaçışlarının Nuh (as)’ın davetine isnad edilmesi mecazî anlamdadır. Zira peygamberin onları Allah’a ibadet etmeye çağırması onların itirazlarının ve şirke bağlılıklarının artmasına sebep olmuştur. Halbuki yıllar süren davetin onların hidayetlerini artırması beklenirdi. Tam tersinin olduğunun ifade edilmesi daveti ve davetten kaçışı tekid etmektedir. (Hasan Uçar, Kur’an-ı Kerîm’deki Anlamsal Bedî‘ Sanatları Doktora Tezi)