قَالَ رَبِّ اِنّ۪ي دَعَوْتُ قَوْم۪ي لَيْلاً وَنَهَاراًۙ
Bir peygamberin görevi davetini eksiksiz yapmaktır; davetin etkisi, sonuç getirip getirmemesi ise insanların kabule yönelmesine ve Allah’ın hidayet etmesine bağlıdır. Burada da Hz. Nûh’un gece gündüz demeden bütün gücüyle halkının kurtuluşu için çalıştığı, böylece sorumluluğunu yerine getirdiği bildirilmektedir. Nûh’un insanları kurtuluşa çağırması karşısında günahkârların parmaklarını kulaklarına tıkamaları ve elbiselerini başlarına bürümeleri, peygamberin tebliğ ettiği dini reddettiklerini ifade eden mecazi bir anlatım olarak görülmektedir. Ancak peygamberin konuştuklarını işitmemek için gerçekten parmaklarını kulaklarına tıkamış, onu görmemek ve duymamak için elbiselerini başlarına bürümüş de olabilirler.
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 465De'ave دعو :
Dua دُعاءٌ ile nidâ birbirine benzer. Ancak nidâ نِداءٌ sonuna herhangi bir isim eklenmeksizin sadece yâ يا gibi bir edatla telaffuz edilebilir. Dua دُعاءٌ ise bu edatlarla birlikte bir isim kullanılarak telaffuz edilir. Bu açıklamadan sonra ikisinin de birbiri yerine kullanıldığına rastlanır.
Dua دُعاءٌ sözcüğü isim verme manasında da (çocuğa isim verme gibi) kullanılır.
Sülasi دَعا fiili bir şey istemek/yardım talep etmek demektir.
İddia إدِّعاءٌ kelimesi birinin bir şeyin kendisine ait olduğunu iddia etmesidir. Savaşta ise biriyle akraba olduğunu iddia ederek kendini tanıtmasıdır.
Yine dava دَعْوَى lafzı hem iddia hem de dua anlamları için kullanılır. (Müfredat)
Kuran’ı Kerim’de çeşitli formlarda olmak üzere 212 defa geçmiştir. (Mu'cemu-l Mufehres)
Türkçede kullanılan şekilleri dua, davet, davetiye, dava, iddia, müddeî ve istidadır. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
قَالَ رَبِّ اِنّ۪ي دَعَوْتُ قَوْم۪ي لَيْلاً وَنَهَاراًۙ
Fiil cümlesidir. قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir.
Mekulü’l-kavli رَبِّ ’dir. قَالَ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
Nida harfi ve muzâfun ileyh mahzuftur. رَبِّ münadadır. Kelimenin sonundaki esre, mütekellim zamirinden ivazdır. Nidanın cevabı إِنِّی دَعَوۡتُ قَوۡمِی ’dir.
Münada; kendisine seslenilen ve seslenen kişiye yönelmesi istenilen kişidir. Münada, fiili hazfedilmiş mef’ûlün bihtir. Münadaya “ey, hey” anlamlarına gelen nida harfleri ile seslenilir. En yaygın kullanılan nida edatı يَا ’dır.
Münada îrab yönünden mureb münada ve mebni münada olmak üzere 2 kısma ayrılır.
Mureb münada lafzen mansub olur ve 3 şekilde gelir: 1) Muzâf, 2) Şibh-i muzâf, 3) Nekre-i gayrı maksude.
Mebni münada merfû üzere mebni, mahallen mansub olur. 3 şekilde gelir: 1) Müfred alem, 2) Nekre-i maksude, 3) Harf-i tarifli isim. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. ي mütekellim zamiri اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. دَعَوۡتُ قَوۡمِی cümlesi, اِنَّ ‘nin haberi olarak mahallen merfûdur.
دَعَوۡتُ sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir تُ fail olarak mahallen merfûdur.
قَوۡمِی mef’ûlun bih olup elif üzere mukadder fetha ile mansubdur. Mütekellim zamiri ي muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. لَیۡلࣰا zaman zarfı, دَعَوۡتُ fiiline mütealliktir.
نَهَارࣰا atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur.
قَالَ رَبِّ اِنّ۪ي دَعَوْتُ قَوْم۪ي لَيْلاً وَنَهَاراًۙ
Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. قَالَ fiilinin mekulü’l-kavli olan رَبِّ اِنّ۪ي دَعَوْتُ قَوْم۪ي cümlesi, nida üslubunda talebî inşaî isnaddır. Cümle haber üslubunda geldiği halde, durumunu arz etmek ve kavmine karşı yardım istemeye hazırlık manası taşıdığı için muktezâ-i zâhirin hilafına durum söz konusudur. Dolayısıyla mecaz-ı mürsel mürekkebdir. (Âşûr)
Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Nida harfi ve münadadaki muzâfun ileyhin hazfi mütekellimin, münadaya yakın olma isteği sebebiyledir.
Kur’an-ı Kerim ayetlerinde çoğunlukla رَبّ kelimesinden önce nida harfi hazf olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Veciz ifade kastına matuf رَبِّ izafetinde Rabb ismine muzâfun ileyn olan mütekellim zamiri dolayısıyla Hz.Nuh, şan ve şeref kazanmıştır.
Nidanın cevabı olan اِنّ۪ي دَعَوْتُ قَوْم۪ي cümlesi, اِنَّ ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, lâzım-ı faide-i haber inkâri kelamdır.
اِنَّ ’nin haberi olan دَعَوْتُ , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Haberin mazi fiil sıygasında cümle olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs, temekkün ve istikrar ifade etmiştir.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)
لَيْلاً ve tezat nedeniyle ona atfedilen نَهَاراًۙ kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden, اِنَّ , isim cümlesi ve isnadın tekrarıyla tekid edilen bu ve benzeri cümleler muhkem/sağlam cümlelerdir.
İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)