Müddessir Sûresi 25. Ayet

اِنْ هٰذَٓا اِلَّا قَوْلُ الْبَشَرِۜ  ...

“Bu, ancak insan sözüdür.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِنْ değildir
2 هَٰذَا bu
3 إِلَّا başka bir şey
4 قَوْلُ sözü(nden) ق و ل
5 الْبَشَرِ bir insan ب ش ر
 
Rivayete göre müşrikler Hz. Peygamber’e ve tebliğ ettiği Kur’an’a karşı nasıl bir tavır takınmaları gerektiğini Velîd b. Mug^re’ye sormuşlar, o da düşünüp taşındıktan sonra Hz. Peygamber’in bir sihirbaz, Kur’an’ın da önceki sihirbazlardan intikal eden bir sihir, bir beşer sözü olduğunu insanlar arasında yaymalarını tavsiye etmiştir. İşte 18-25. âyetlerde Velîd b. Mug^re örneğinde Kur’an’a karşı benzer şekilde inkârcı tutum sergileyenler kınanmış; 26-30. âyetlerde ise hak ettikleri uhrevî ceza özetlenmiştir. 26. âyette geçen “sekar” kelimesi ateşin isimlerinden olup cehennemin ağır cezalık kısımlarından birini ifade ettiği belirtilir (bk. Şevkânî, V, 377). 27-28. âyetler ise sekar hakkında, “hiçbir şeye acımayan, içine atılanları yakan ve insanın derisini kavuran korkunç bir yer” şeklinde detaylar vermektedir. “İnsanları kavurur” diye çevirdiğimiz 29. âyete “insanlara görünür” şeklinde de mâna verilmiştir (Zemahşerî, IV, 183). Aynı âyet, “Cehennem, orayı hak eden insana kendini gösteren bir tablo, bir aynadır” şeklinde de anlaşılabilir. Müfessirler, 30. âyetteki “on dokuz” sayısını “cehennemde görevlendirilmiş olan on dokuz melek; meleklerden on dokuz grup; on dokuz saf; her birinin emrinde bir grup melek bulunan on dokuz yönetici melek” şekillerinde yorumlamışlardır (Zemahşerî, IV, 184; Şevkânî, V, 378; İbn Âşûr, XXIX, 298). Nitekim Tahrîm sûresinin 6. âyetinde de cehennemin başında iri cüsseli, sert tabiatlı ve Allah’ın emirlerini hemen uygulayan meleklerin bulunduğu bildirilmiştir. Râzî, insanın günah işleyip cehenneme girmesine sebep olan beden ve zihin güçlerini on dokuz olarak tesbit etmiş; cehennemde gözetim vazifesi yapan zebânîlerin sayısı ile bu güçler arasında bir ilginin bulunduğunu ifade etmiştir (XXX, 203). Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 496
 

اِنْ هٰذَٓا اِلَّا قَوْلُ الْبَشَرِۜ


اِنْ  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. İsim cümlesidir. İşaret ismi  هٰذَٓا  mübteda olarak mahallen merfûdur. اِلَّا  hasr edatıdır. قَوْلُ  haber olup lafzen merfûdur. Aynı zamanda muzâftır. الْبَشَرِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
 

اِنْ هٰذَٓا اِلَّا قَوْلُ الْبَشَرِۜ


Önceki ayetteki mekulü’l kavle dahil olan istînâf cümlesidir. Fasıl nedeni kemal-i ittisâldir. اِنْ  nefy harfi, اِلَّا  hasr edatıdır. هٰذَٓا  mübteda,  قَوْلُ الْبَشَرِۜ  haberdir. Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. 

اِنْ  ve  اِلَّا  ile oluşan kasr mübteda ve haber arasındadır. هٰذَٓا  maksur/mevsûf,  قَوْلُ الْبَشَرِۜ  maksurun aleyh/sıfat, olmak üzere, kasr-ı mevsuf ales sıfattır. Yani müsnedün ileyhin, bu müsnede has olduğu ifade edilmiştir.

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden, isim cümlesinin kasırla tekit edilmesi sebebiyle, bu ve benzeri cümleler çok muhkem/sağlam cümlelerdir.

Müsnedün ileyhin işaret ismiyle gelmesi, mütekellimin amacının, müşarun ileyhi tahkir olduğunu gösterir. İsm-i işaret, müsnedün ileyhi net bir şekilde gösterip onu göz önüne koymuştur. İşaret isminde istiare vardır. Tecessüm ve cem’ ifade eden  هٰذَٓا  ile söze işaret edilmiştir. 

Bilindiği gibi işaret ismi, mahsus şeyler için kullanılır. Ama burada olduğu gibi aklî şeyler için kullanıldığında istiare olur. Câmi’; her ikisinde de “vücudun tahakkuku”dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Beyan İlmi)

İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi) 

Müsned az sözle çok anlam ifadesi için  قَوْلُ الْبَشَرِۜ  şeklinde izafetle gelmiştir.

قَالَ - قَوْلُ  kelimeleri arasında iştikak cinası, هٰذَٓا  ve اِلَّا ’nın tekrarında cinas ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Bu ayet önceki cümleyi tekit gibidir, bunun içindir ki, atıf edatı kullanılmamıştır. (Beyzâvî, Nesefî, Medâriku’t Tenzîl ve Hakâîku’t Te’vîl)