Müddessir Sûresi 38. Ayet

كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ رَه۪ينَةٌۙ  ...

Herkes kazandığına karşılık bir rehindir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 كُلُّ her ك ل ل
2 نَفْسٍ can ن ف س
3 بِمَا
4 كَسَبَتْ kazandığıyle ك س ب
5 رَهِينَةٌ rehin alınmıştır ر ه ن
 
Bu kümedeki âyetlerde iman veya inkâr konusunda yapılan tercihin sonuçları anlatılmakta, kişinin tercihine göre cennetteki nimetlere kavuşacağı veya cehennemdeki azaba sürükleneceği bildirilmektedir. 38. âyetle her nefsin yaptıklarına karşılık rehin olarak tutulması, sorumluluğun ferdî olduğunu, her insanın dünyadaki iman ve itaatine göre hesap gününde ödül veya ceza alacağını, geleceğinin yani kendini rehin olmaktan kurtarmanın buna bağlı olduğunu ifade eder. Kısacası insana ebedî kurtuluşu sağlayacak olan da onu ebedî felâkete götürecek olan da benimsediği inancın doğruluğu veya yanlışlığı, amellerinin ilâhî iradeye uygun veya aykırı oluşudur. İnancı bâtıl, ameli bozuk olanı en yakınları bile kurtaramaz; nitekim Hz. Nûh öz oğlunu, Hz. İbrâhim öz babasını kurtaramamıştır (bk. Hûd 11/45-46; Tevbe 9/114). “Hakkın ve erdemin tarafında olanlar…” diye çevirdiğimiz ashâbü’l-yemîn tamlamasındaki ashap “topluluk, arkadaşlar, taraftarlar”, yemîn ise hem “sağ taraf” hem de mecazî olarak “doğru, gerçek, güç” anlamlarında kullanılır. Bu deyimi kısaca “sağcılar” şeklinde çevirenler bulunmakla birlikte, “sağcılar” kelimesi günümüzde daha çok siyasal veya ideolojik anlamlar içeren bir terim olarak kullanıldığından bu çeviriyi Kur’an’ın kastettiği anlam ve amaca uygun bulmuyoruz. Zira ashâbü’l-yemîn Kur’an’da genellikle iman ve amelleriyle gerçeğin ve erdemin tarafında olanları ifade eder. Müfessirler bu deyimi, “âhirette amel defterleri sağ taraflarından verilenler, müminler, müslümanların çocukları, melekler, Hz. Âdem’in sağ tarafında bulunanlar, dünyada hayırlı işler yapanlar, dürüst, erdemli ve kutsanmış kimseler” gibi farklı şekillerde yorumlamışlardır (Râzî, XXX, 210; İbn Âşûr, XXIX, 325; Esed, III, 1208). Bize göre burada söz konusu olanlar, Allah’ın iradesine uygun bir inanç ve amel çizgisi benimseyip hayat boyunca bu çizgide sebat eden müminlerdir. Nitekim 43-47. âyetlerde sıralanan günahkârların özellikleri, bir bakıma ashâbül-yemîn deyimiyle ne kastedildiğine de işaret etmektedir. Buna göre ashâbül-yemîn hayatlarının sonuna kadar namazlarını kılar, yoksulu doyurur, bâtıla dalanlardan uzak durur, ceza gününe inanırlar. Buradaki namaz Allah’a iman ve itaati, yoksulu doyurma yaratılmışlara şefkat ve merhameti, imkânları olmayanlarla paylaşmayı; bâtıla dalanlardan uzak olma, daima hakka inanma, hak ölçülerine göre yaşama, hakkı ve haklıyı destekleme, haksızın karşısında olmayı; ceza gününe inanma ise hayatının bütün anlarında, her türlü karar, tercih ve eylemlerini Allah’ın huzurunda sorguya çekilip bunların tek tek hesabını vereceğini bilerek yaşamayı ifade eder.
 

كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ رَه۪ينَةٌۙ


İsim cümlesidir. كُلُّ  mübteda olup lafzen merfûdur. Aynı zamanda muzâftır. نَفْسٍ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.  مَا  ve masdar-ı müevvel  بِ  harf-i ceriyle  رَه۪ينَةٌ ‘ye mütealliktir. 

كَسَبَتْ  fetha üzere mebni mazi fiildir.  تْ  te’nis alametidir. Faili müstetir olup takdiri  هى ‘dir. 

 رَه۪ينَةٌ  mübtedanın haberi olup lafzen merfûdur.

 

كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ رَه۪ينَةٌۙ


Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Mübteda ve haberden müteşekkil sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Müsnedün ileyhin  كُلُّ نَفْسٍ ‘nin izafet terkibi şeklinde gelişi, az sözle çok şey ifade etme amacına matuftur.

نَفْسٍ ’deki tenvin kesret ve nev ifade eder.

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Bütün mamullerin cümledeki yeri, aslında amilinden sonra gelmesidir. Car mecrur  بِمَا , konudaki önemine binaen, amili olan haber  رَه۪ينَةٌۙ ‘e takdim edilmiştir.

Mecrur mahaldeki müşterek ism-i mevsûl  مَا  harf-i cerle birlikte  رَه۪ينَةٌ ‘e mütealliktir. Sılası olan  كَسَبَتْ  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)

رَه۪ينَةٌ  kelimesi,  نَفْسٍ  müennes olduğu için كُلُّ ٱمۡرِىِٕۭ بِمَا كَسَبَ رَهِینࣱ  [Çünkü (Rabbinin katında) herkes, kendi yaptığına ipoteklidir.]  (Tur 52/21) ayetindeki  رَهِینࣱ ’un müennesi değildir; zira sıfat kastedilseydi  رَهِینࣱ  denirdi; çünkü mef‘ûl anlamındaki  فعيل  vezninde müzekker müennes aynıdır. Bu kelime rehin anlamında isimdir, tıpkı  شتم (sövme) anlamındaki  الشتيمة  gibi. Bir bakıma  كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ رَه۪ينَةٌۙ (Herkes kendi yaptığına ipoteklidir.) denmektedir. (Keşşâf, Kurtubî)

ب   harf-i ceri sebebiyye için değil musahabe içindir. (Âşûr)