فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تُطِعْ مِنْهُمْ اٰثِماً اَوْ كَفُوراًۚ
Allah Teâlâ önceki âyetlerde insanların dünyadaki inanç ve eylemlerinin değerine göre âhirette ulaşacakları sonuçları tasvir etmişti. Bu âyetler ise Hz. Peygamber’e vahyin değerini hatırlatıyor; Allah’ın hükümlerini yerine getirmede kararlı olup ibadet etmesini öğütlüyor. Sonuçta Resûl-i Ekrem, Allah’tan geldiğinden emin olduğu vahye mazhar olmasının kendisi için ne kadar büyük ve onur verici nimet olduğunu daha derinden kavrayacak; buna ek olarak Allah için yaptığı ibadetlerin de verdiği şevk ve dinamizmle inkârcıların haksız söz ve eylemleri karşısında kendisinin direnci ve kararlılığı da artacaktır. Nitekim tefsirlerde anlatıldığına göre Mekke’nin önde gelen müşrikleri Hz. Peygamber’den kendi dinlerine ve haksız düzenlerine karşı açtığı mücadeleyi durdurmasını istemişler; ona mal-mülk, mevki ve itibar gibi pek çok maddî ve manevî karşılıklar vaad etmişlerdi. Ama Resûlullah (s.a.) bunları elinin tersiyle itmiş, davasından asla vazgeçmeyeceğini bildirmiş ve onlara Fussılet sûresinin 1-3. âyetlerini okumakla yetinmiştir (bilgi için bk. Hamîdullah, İslâm Peygamberi, I, 82-83).
فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تُطِعْ مِنْهُمْ اٰثِماً اَوْ كَفُوراًۚ
فَ mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri, إن جاء قدر الله فاصبر. şeklindedir.
اصْبِرْ sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ‘dir. لِحُكْمِ car mecruru اصْبِرْ fiiline mütealliktir. Aynı zamanda muzâftır.
رَبِّكَ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Muttasıl zamir كَ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. لَا تُطِعْ atıf harfi وَ ‘la şartın cevabına matuftur.
لَا nehiy harfi olup olumsuz emir manasındadır. تُطِعْ sükun ile meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ‘dir. مِنْهُمْ car mecruru اٰثِماً ‘nin mahzuf haline mütealliktir. اٰثِماً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. كَفُوراًۚ atıf harfi اَوْ ile اٰثِماً ‘e mütealliktir.
اَوْ atıf harfi tahyir/tercih ifade eder. Türkçedeki karşılığı “veya, yahut, yoksa” olan bu edat, iki unsur arasında (matuf-matufun aleyh) tahyir yani tercih (iki şeyden birini seçme) söz konusu olması durumlarında kullanılır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
لَا تُطِعْ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi طوع ’dir.
İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.
فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تُطِعْ مِنْهُمْ اٰثِماً اَوْ كَفُوراًۚ
Şart üslubunda gelen müstenefe cümlesinde فَ , mahzuf şartın cevabına dahil olan rabıta harfidir. Cevap cümlesi olan فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ , emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Takdiri, إن جاء قدر الله (Allah’ın takdiri gelirse …) olan şart cümlesinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır.
Mahzuf şart ve mezkûr cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Bilinen ve tahmini kolay olan hususları zikrederek ibareyi uzatmamak, dikkati asıl önemli yere yönlendirmek, karineye dayanarak terk edilen şeyleri muhatabın düşünce ve hayal gücüne bırakarak anlam zenginliği kazanmak gibi sebeplerle hazfe başvurulur. (TDV İslam Ansiklopedisi Îcâz Bah.)
اصْبِرْ fiiline müteallik olan لِحُكْمِ رَبِّكَ izafetinde, Hz. Peygamber’e ait zamirin Rabb ismine muzâfun ileyh olması Peygamberimize tazim, teşrif ve destek içindir. Rabb ismine muzâf olan حُكْمِ , şan ve şeref kazanmıştır.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde Rabb isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
Burada, önceki ayetteki azamet zamirinden, Rabb ismine iltifat sanatı vardır.
وَلَا تُطِعْ مِنْهُمْ اٰثِماً اَوْ كَفُوراًۚ cümlesi, atıf harfi وَ ‘la, makabline atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasındaki anlam bütünlüğü barizdir. Nehiy üslubunda talebî inşâî isnaddır. İlk cümledeki müspet sigadan bu cümlede nehiy sıygasına iltifat vardır.
Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. اٰثِماً ‘nin mahzuf haline müteallik olan car mecrur مِنْهُمْ , nehyin onlarla ilgili olduğunu vurgulamak için, mef’ûl اٰثِماً ‘e takdim edilmiştir
كَفُوراًۚ kelimesi اٰثِماً ‘e , اَوْ atıf harfiyle atfedilmiştir. Cihet-i camiâ, tezâyüftür.
اٰثِماً - كَفُوراًۚ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
كَفُوراًۚ , mübalağalı ism-i fail kalıbı olan sıfat-ı müşebbehe vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir. Bu kalıp bu vasfın mevsûfta sürekli varlığına, sıfatın mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.
اٰثِماً , ism-i fail vezninde gelerek bu özelliğin hudûs ve yenilenmesine işaret etmiştir.
Artık, Rabbinin kâfirlere karşı sana yardım etmeyi geciktirme konusundaki hükmü için sabret. Çünkü övülen, hamd edilen sonuç ona aittir. İntikam işinde acele etme. Çünkü işler vakitlerine bağlıdırlar ve gelecek olan her şey yakındır. Onlardan, kâfirlerden hiçbir günahkara veya nanköre yani onlardan hiçbirine itaat etme. Ayetin anlamı sonuç olarak şudur: ”Seni kendine katılmaya çağıran hiçbir günahkara ve küfürde aşırı giden, seni ona davet eden kâfire itaat etme. (Rûhu’l Beyân)