وَقَاتِلُوهُمْ حَتّٰى لَا تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدّ۪ينُ كُلُّهُ لِلّٰهِۚ فَاِنِ انْتَهَوْا فَاِنَّ اللّٰهَ بِمَا يَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَقَاتِلُوهُمْ | ve onlarla savaşın |
|
2 | حَتَّىٰ | kadar |
|
3 | لَا |
|
|
4 | تَكُونَ | kalmayıncaya |
|
5 | فِتْنَةٌ | fitne |
|
6 | وَيَكُونَ | ve oluncaya (kadar) |
|
7 | الدِّينُ | din |
|
8 | كُلُّهُ | tamamen |
|
9 | لِلَّهِ | Allah’ın |
|
10 | فَإِنِ | eğer |
|
11 | انْتَهَوْا | son verirlerse |
|
12 | فَإِنَّ | muhakkak ki |
|
13 | اللَّهَ | Allah |
|
14 | بِمَا | ne |
|
15 | يَعْمَلُونَ | yaptıklarını |
|
16 | بَصِيرٌ | görmektedir |
|
Ebû Bekir İbnü’l-Arabî’nin de kaydettiği gibi (Ahkâmü’l-Kur’ân, II, 854) âyetin “fitne ortadan kalkıncaya ve dinin tamamı Allah için oluncaya kadar…” kısmını iki şekilde anlamak mümkündür: 1. “Dünyada veya bölgede hiçbir müşrik kalmayıncaya ve herkes müslüman oluncaya kadar.” 2. “Din ve vicdan hürriyeti yerleşinceye, herkesin serbestçe dinini yaşaması imkânı doğuncaya ve böylece hak olsun bâtıl olsun din seçimi ve dinî hayat baskıya değil, samimi inanca dayanıncaya kadar.” Biz ikinci anlayışı tercih etmiş bulunuyoruz (ayrıca bk. el-Bakara 2/193; en-Nisâ4/75-76).
Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri
Cilt: 2 Sayfa: 690
وَقَاتِلُوهُمْ حَتّٰى لَا تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدّ۪ينُ كُلُّهُ لِلّٰهِۚ
Fiil cümlesidir. وَ atıf harfidir. قَاتِلُوهُمْ fiili نَ ’un hazfiyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olup mahallen merfûdur.
Muttasıl zamir هُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.
حَتّٰى gaye bildiren cer harfidir. لَا تَكُونَ muzari fiilini gizli اَنْ ’le nasb ederek anlamını masdara çeviren cer harfidir.
اَنْ ve masdar-ı müevvel, cer mahallinde قَاتِلُوهُمْ fiiline müteallıktır.
لَا nefiy harfi olup olumsuzluk manasındadır. تَكُونَ tam, mansub muzari fiildir. فِتْنَةٌ fail olup lafzen merfûdur.
اَنْ harfi 6 yerde gizli olarak gelebilir: 1) Harf-i cer olan (حَتّٰٓى)’dan sonra, 2) Atıf olan اَوْ ’den sonra, 3) Lamul cuhuddan sonra, 4) Lamut talilden (sebep bildiren لِ) sonra, 5) Vavul maiyye (وَ)’ den sonra, 6) Sebep fe (فَ)’sinden sonra. Burada harf-i cerden sonra geldiği için gizlenmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَ atıf harfidir. يَكُونَ nakıs fiildir ama burada tam fiil olarak gelmiştir. الدّ۪ينُ kelimesi يَكُونَ ’nin ismi veya faili olup lafzen merfûdur.
كُلُّهُ kelimesi الدّ۪ينُ tekit içindir. Muttasıl zamir هُ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
لِلّٰهِ car mecruru الدّ۪ينُ ‘nun mahzuf haline müteallıktır.
قَاتِلُوهُمْ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Mufâale babındandır. Sülâsîsi قتل ’dur.
Mufâale babı fiile, müşareket (ortaklık), bir işi peşpeşe yapmak, teksir (çokluk, bir işi çok yapmak) gibi anlamlar katar.
فَاِنِ انْتَهَوْا فَاِنَّ اللّٰهَ بِمَا يَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ
فَ istînâfiyyedir. اِنْ şart harfi iki muzari fiili cezmeder. انْتَهَوْا şart fiili olup mahzuf elif üzere mukadder damme ile mebni mazi fiildir.
فَ ta’liliyyedir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.
للّٰهَ lafza-i celâli, اِنَّ ’nin ismi olup lafzen mansubtur.
مَٓا müşterek ism-i mevsûlu, بِ harfiyle birlikte بَص۪يرٌ kelimesine müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası يَعْمَلُونَ ‘dir. Îrabtan mahalli yoktur.
تَعْمَلُونَ fiili, نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
بَص۪يرٌ kelimesi اِنَّ ’nin haberi olup lafzen merf^dur.
بَص۪يرٌ mübalağalı ism-i fail kalıbıdır. Bu kalıp bu vasfın mevsûfta sürekli varlığına, sıfatın, mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.
Mübalağalı ismi fail; bir varlıkta bir niteliğin aşırı derecede bulunduğunu gösteren, fiilden türeyen, sıfat cinsinden isimlerdir. Mübalağalı ismi failler Allah için kullanılırsa sıfat, insanlar için kullanılırsa mübalağa ya da lakap olurlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَقَاتِلُوهُمْ حَتّٰى لَا تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدّ۪ينُ كُلُّهُ لِلّٰهِۚ
Bu ilâhî hitabın, umûmî olması, müminlerin savaşa teşvik edilmesi,
"Ve eğer yeniden savaşa dönerlerse, daha öncekilere uygulanan yasa (ilâhî sünnet) onlara da uygulanacaktır" buyurulması, ceza va'dinin gerçekleştirilmesi içindir. (Ebüssuûd)
Atıfla gelen ayetin ilk cümlesi emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Gaye bildiren masdar ve cer harfi حَتّٰى ve akabindeki لَا تَكُونَ فِتْنَةٌ cümlesi, masdar tevilinde قَاتِلُوهُمْ fiiiline mütallıktır. Bu cümlede كَانُ , tam fiildir. Masdar-ı müevvel menfi muzari fiil cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.
تَكُونَ fiiline matuf olan müteakip cümledeki يكون , nakıs veya tam fiil olabilir. Car mecrur يكون ’nin mahzuf haberine veya mahzuf hale müteallıktır. Her iki durumda da cümlede îcâz-ı hazif sanatı söz konusudur. Cümle müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Ayette mütekellimin Allah Teâlâ olması sebebiyle, tüm kemâl sıfatları bünyesinde barındıran lafza-i celâlde tecrîd sanatı vardır.
لَا تَكُونَ - يَكُونَ kelimeleri arasında tıbâk-ı selb, cinâs ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
الدّ۪ينُ ‘deki marifelik, cins içindir. (Âşûr)
Aslolan fitne değil, adalet, sulh ve emniyetin sağlanmasıdır.
فَتَنَ kelimesinin lügat manası sağlam olanının çürüğünden ayrılması için altının ateşe sokulmasıdır. Bu sözcük insanın ateşe sokulması anlamında da kullanılmıştır. Araplar bu kelimeyi kimi zaman azabın kaynaklandığı şey olarak kimi zaman da deneme/sınama manasında kullanır. فِتْنَة sözcüğü belâ sözcüğü gibi kabul edilmiştir. Çünkü her ikisi de insana erişen sıkıntı/darlık anlamında kullanılırlar. Fakat nadiren dirlik genişliği/bolluk manasını da ifade eder. Fitne hem Allah’dan hem de kullardan sâdır olan fiillerdendir. Bela, musibet, öldürme, azap etme ve benzeri hoşa gitmeyen fiiller gibi.. Bu tür fiiller Allah’dan sâdır olduklarında bir hikmete dayanırlar. İnsandan kaynaklandıklarında ise bunun zıddı olur. Bu sebeple Yüce Allah insanı her yere fitne düşürmekle yermiştir. Ahfeş’e göre Kalem suresi 6. ayette geçen مَفْتُون kelimesi fitne manasındadır. (Müfredat) Kuran’ı Kerim’de türevleriyle birlikte 60 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekilleri fitne, fettan ve meftundur. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
Ayette geçen ”onlar" kelimesinden kasıt, müşriklerdir, فِتْنَةٌ [fitne] ‘den kasıt da Allah'a ortak koşmaktır. Yeryüzünde şirk kalmayıncaya kadar ve bâtıl dinlerin hepsi ortadan kalkıncaya, bâtıl dinlere inanan kimseler topyekün helak edilinceye veya öldürülme korkusuyla şirkten dönünceye kadar müşriklerle savaşın! (Ruhul Beyân)
فَاِنِ انْتَهَوْا
فَ istînâfiyyedir. Şart üslubunda gelmiş cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Şartın cevabı mahzuftur. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan انْتَهَوْا cümlesi şarttır.
Şartın cevabının takdiri جازاهم الله [Allah onları mükafatlandırır.] olabilir.
Şart ve mahzuf cevap cümlelerinden oluşan terkip şart üslubunda, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cümlede cevabın mahzuf olması, farklı yönlerden düşünmeyi gerektirdiği, ayrıca dinleyici ve okuyucuyu düşünce ve hayal ufkuna yönlendirdiği için mubâlağa içermektedir. Îcâz metoduyla cümle daha yoğun anlamlar yüklenmiştir. (Hasan Uçar, Kur’an-ı Kerîm’deki Anlamsal Bedî‘ Sanatları Doktora Tezi)
Şartın cevabının اعْلَمُوا ile başlaması, bu haberin önemine ve gerçekleşeceğine dikkat çekmek içindir. (Âşûr)
فَاِنَّ اللّٰهَ بِمَا يَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ
فَ , taliliyedir. اِنَّ ile tekid edilmiş isim cümlesi, faide-i haber inkâri kelamdır.
Mecrur mahaldeki müşterek ism-i mevsûl بَص۪يرٌ , مَا ‘a müteallıktır. Sılası يَعْمَلُونَ , muzari fiil sıygasında gelerek hudusa, istimrara, teceddüt ve tecessüme işaret etmiştir.
Cümlede car mecrur önemine binaen amili olan habere takdim edilmiştir.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde اللّٰهِ isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
Müsnedin ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle marife olması telezzüz, teberrük ve haşyet duyguları uyandırmak içindir.
Allah lafzının tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.