وَاِنْ تَوَلَّوْا فَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ مَوْلٰيكُمْۜ نِعْمَ الْمَوْلٰى وَنِعْمَ النَّص۪يرُ
Müslüman olmayanlar müslümanların din özgürlüklerine dokunmadıkça ve yurtlarına saldırmadıkça onlarla barış içinde yaşanır, hatta insanlık için hayırlı olan faaliyetlerde iş birliğine gidilir. Onlar barışı bozar, haksız çıkar veya dinî taassup gibi sebeplerle savaşmayı tercih ederlerse müminler de hukuku, dinlerini ve yurtlarını korumak için savaşacaklardır. Bu savaşı hak için, hürriyet için, erdem için yola çıkanlar kazanacaklardır; çünkü onların sığınağı, dayanağı, dostu, yardımcısı Allah’tır; O’ndan güzel dost, O’ndan güçlü yardımcı, O’ndan güvenli destek de yoktur.
Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri
Cilt: 2 Sayfa: 690
وَاِنْ تَوَلَّوْا فَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ مَوْلٰيكُمْۜ
وَ atıf harfidir. اِنْ şart harfi iki muzari fiili cezm eder. تَوَلَّوْا şart fiili, mahzuf elif üzere mukadder damme ile mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
فَ mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri, إن تولّوا فلا تخشوا بأسهم لأنّ الله مولاكم (Eğer yüz çevirirlerse zorbalıklarından korkmayın, çünkü Allah sizin mevlânızdır.) şeklindedir.
اعْلَمُٓوا fiili نَ ’un hazfiyle mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
اَنَّ ve masdar-ı müevvel, اعْلَمُٓوا fiilinin iki mef’ûlu yerinde olup mahallen mansubtur.
Kalp fiilleri (iki mef’ûl alan fiiller); bir mef’ûl ile manası tamamlanmayıp ikinci mef’ûle ihtiyaç duyan fiillerdir. Bu fiiller isim cümlesinin önüne gelir, mübteda ve haberi iki mef’ûl yaparak nasb ederler. Bilmek, sanmak, kalp yani zihin işi olduğundan bu fiillere kalp fiilleri denir. Bilgi ve zan fiillerinden sonra bazen اَنَّ ’li ve اَنْ ’li cümleler gelir, bu cümleler iki mef’ûl kabul edilir. Bilmek, sanmak ve değiştirme manasına gelen bu fiiller 3 şekilde gelebilir: 1) İki mef’ûl alanlar, 2) İki mef’ûlünü masdar-ı müevvel cümlesi olarak alanlar, 3) İki mef’ûlü hazif olanlar.
Bu ayette اعْلَمُٓوا fiili bilmek manasına gelen fiillerdendir ve iki mef’ûlünü masdar-ı müevvel cümlesi olarak almıştır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.
اللّٰهَ lafza-i celâli اَنَّ ’nin ismi olup fetha ile mansubtur. مَوْلٰيكُمْ kelimesi اَنَّ ’nin haberi olup elif üzere mukadder damme ile merfûdur.
Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
تَوَلَّوْا fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi ولي ’dir.
Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüb (sakınma) ve talep anlamları katar.
نِعْمَ الْمَوْلٰى وَنِعْمَ النَّص۪يرُ
نِعْمَ camid fiil olup medih fiillerindendir. الْمَوْلٰى kelimesi نِعْمَ ’nin faili olup elif üzere mukadder damme ile merfûdur.
نِعْمَ fiilinin mahsusu mahzuftur. Takdiri, الله şeklindedir.
وَ atıf harfidir. نِعْمَ camid fiil olup medih fiillerindendir. النَّص۪يرُ kelimesi نِعْمَ ’nin failidir. نِعْمَ fiilinin mahsusu mahzuftur. Takdiri, الله şeklindedir.
وَاِنْ تَوَلَّوْا
وَ , atıf harfidir. İlk cümle önceki ayetteki فَاِنِ انْتَهَوْا cümlesine matuftur. Şart üslubunda gelmiş cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Şartın cevabı mahzuftur. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan انْتَهَوْا cümlesi şarttır.
Şart ve mahzuf cevap cümlelerinden oluşan terkip şart üslubunda, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Ayette cevabın mahzuf olması, farklı yönlerden düşünmeyi gerektirdiği, ayrıca dinleyici ve okuyucuyu düşünce ve hayal ufkuna yönlendirdiği için mubâlağa içermektedir. Îcâz metoduyla cümle daha yoğun anlamlar yüklenmiştir. (Hasan Uçar, Kur’an-ı Kerîm’deki Anlamsal Bedî‘ Sanatları Doktora Tezi)
فَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ مَوْلٰيكُمْۜ
فَ ta’liliyedir. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. اَنَّ şeklindeki masdar ve tekid harfinin dahil olduğu isim cümlesi اعْلَمُٓوا fiilinin mef’ûlü yerindedir. Sübut ifade eden isim cümlesi faide-i haber inkârî kelamdır.
İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu [sabit olması] veya bazı karinelerle istimrarı [devamlılığı] ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Masdar-ı müevvel cümlesinde müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnayı ve kemâl sıfatları bünyesinde toplayan lafza-i celâlle marife olması telezzüz ve teberrük içindir.
فَاعْلَمُٓوا ifadesi muhatap zamiriyle gelerek muhataplar bilmeyen menzilesine konmuş, böylece bu affın büyüklüğü gösterilmek istenmiştir. (Âşûr)
Ayette mütekellimin Allah Teâlâ olması sebebiyle cümledeki lafza-i celâlde tecrîd sanatı vardır.
نِعْمَ الْمَوْلٰى وَنِعْمَ النَّص۪يرُ
Cümle müste’nefedir. Tezyil konumundadır. (Âşûr)
Fasılla gelen cümle istînâfiyyedir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Cümle gayrı talebî inşâî isnaddır. Mazi sıygada camid, medih fiili olan نِعْمَ ’nin mahsusu mahzuftur. Takdiri الله ‘dır. الْمَوْلٰى , fiilin failidir.
وَنِعْمَ النَّص۪يرُ cümlesi makabline matuftur. Cümle gayrı talebî inşâî isnaddır. Camid fiil نِعْمَ ’nin faili الْوَك۪يلُ ‘dir.
Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Medh fiillerinden olan نِعْمَ ’nin mahsusu, mahzuftur. Cümlenin takdiri; نعم اللّٰهُ النَّص۪يرُ (Allah ne güzel yardımcıdır.) şeklindedir.
مَوْلٰيكُمْۜ - الْمَوْلٰى kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
الْمَوْلٰى - النَّص۪يرُ kelimeleri arasında murâât-ı nazîr sanatı vardır.
نِعْمَ kelimelerinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.
تَوَلَّوْا kelimesinde lafzen veya takdiren من harfi varsa, yüz çevirdi manasındadır, yoksa velayet manasındadır. (Müfredat)
Fiillerin harfi cerle farklı mana kazanması tazmin sanatıdır.