Yunus Sûresi 17. Ayet

فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ كَذِباً اَوْ كَذَّبَ بِاٰيَاتِه۪ۜ اِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْمُجْرِمُونَ  ...

Artık, Allah’a karşı yalan uydurandan veya O’nun âyetlerini yalanlayandan daha zâlim kimdir? Şüphe yok ki (böyle) suçlular asla kurtuluşa ermezler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَمَنْ kim olabilir?
2 أَظْلَمُ daha zalim ظ ل م
3 مِمَّنِ kimseden
4 افْتَرَىٰ uyduran ف ر ي
5 عَلَى karşı
6 اللَّهِ Allah’a
7 كَذِبًا yalan ك ذ ب
8 أَوْ yahut
9 كَذَّبَ yalanlayandan ك ذ ب
10 بِايَاتِهِ O’nun ayetlerini ا ي ي
11 إِنَّهُ şüphesiz
12 لَا
13 يُفْلِحُ kurtuluşa eremezler ف ل ح
14 الْمُجْرِمُونَ suçlular ج ر م
 

Müşrikler bir yandan Allah’ın zâtı, sıfat ve fiilleri hakkında asılsız sözler uydurup söylemek, bir yandan da O’nun, peygamberi vasıtasıyla gönderdiği çok önemli açıklamaları inkâr etmek suretiyle insana verilen kabiliyetleri yersiz bulmakta ve kötüye kullanmakta, bu mânada kendilerine en büyük zulmü reva görmektedirler.

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri 

Cilt: 3 Sayfa: 91

 
لبث Lebese: Bu fiil bir yerde oradan nadiren ayrılarak kalmak ya da ikamet etmektir. (Müfredat) Kuran’ı Kerim’de 31 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan bir türevi bulunmamakla birlikte Kuran-ı Kerim’de 10’dan fazla geçmesi sebebiyle kitabın Arapça kelimeler sözlüğü bölümüne alınmıştır.(Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
 

فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ كَذِباً اَوْ كَذَّبَ بِاٰيَاتِه۪ۜ 

 

وَ  istînâfiyyedir.  مَنْ  istifham ismidir. Mübteda olarak mahallen merfûdur.  اَظْلَمُ haberdir. İsm-i tafdil kalıbındandır.

İsmi tafdil; bir vasfın, bir hususun bir varlıkta diğer bir varlıktan daha fazla olduğunu ifade eder. İsm-i tafdil  اَفْضَلُ  veznindendir. İsm-i tafdilin sıfat-ı müşebbeheden farkı; renk, şekil, uzuv noksanlığı ifade etmemesidir. Müennesi  فُعْلَى  veznindedir. 

İsm-i tafdilden önce gelen isme mufaddal, sonra gelen isme mufaddalun aleyh denir. Mufaddal ve mufaddalun aleyhi bazen açıkça cümlede göremeyebiliriz. Bu durumda mufaddal ve mufaddalun aleyh cümlenin gelişinden anlaşılır. 

خَيْرٌ  ve  شَرٌّ  kelimeleri Kur’an-ı Kerim’de umumiyetle ism-i tafdil manasında gelmiştir. Bunların asılları  اَخْيَرُ  ve  اَشْرَرُ  veznindedir. Çok kullanıldıklarından dolayı Arap dilbilgisinde bu şekilde gelmektedir. İsm-i tafdilin geliş şekilleri:

1. ال ’sız  مِنْ ’li gelir.  مِنْ  hazf edilebilir. Karşılaştırma içindir. ‘Daha’ manası verir. Müfred müzekker olmalıdır.

2. ال ’lı gelir. ‘En’ manası verir. Kıyaslama (üstünlük) ifade eder. Mutabakat 

olmalıdır (yani bir önceki kelimeye uymalıdır).

3. Marifeye muzaf olur. ‘En’ manası verir. Kıyaslama (üstünlük) ifade eder. Mutabakat olabilir (yani bir önceki kelimeye uymalıdır) veya müfred müzekker olabilir.

4. Nekreye muzâf olur. ‘En’ manası verir. Kıyaslama (üstünlük) ifade eder. Müfred müzekker olmalıdır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

مَنْ  müşterek ism-i mevsûlu  مِنْ  harf-i ceriyle birlikte  اَظْلَمُ  fiiline müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası  افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur. 

افْتَرٰى  elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هُو ‘dir.  عَلَى اللّٰهِ  car mecruru  افْتَرٰى  fiiline müteallıktır.  الْكَذِبَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.

اَوْ  atıf harfi tahyir/tercih ifade eder.  كَذَّبَ  fetha üzere mebni mazi fiildir.  بِاٰيَاتِه۪  car mecruru  كَذَّبَ  fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir  ه۪  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

اَوْ : Türkçede “veya, yahut, ya da, yoksa” kelimeleriyle karşılayabileceğimiz bu edat iki unsur arasında (matuf-matufun aleyh) tahyir yani tercih (iki şeyden birini seçme) söz konusu olması durumlarında kullanılır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

كَذَّبَ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Tef’il babındadır. Sülâsîsi  كذب ’dir.

Bu bab, fiile çokluk (fiilin, failin veya mef'ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlu herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar. Tef’il babının en yaygın anlamı teksirdir.

افْتَرٰى  fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İftiâl babındadır. Sülâsîsi  فري ’dır.

İftial babı fiile, mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır. 


 اِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْمُجْرِمُونَ

 

İsim cümlesidir.  إِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.

هُ  muttasıl zamiri  إِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.

لَا يُفْلِحُ  cümlesi  إِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.  لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  يُفْلِحُ  merfû muzari fiildir. 

الْمُجْرِمُونَ  fail olup ref alameti  وَ ’dır. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanır.

الْمُجْرِمُونَ  sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.

İsm-i fail: Eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ كَذِباً اَوْ كَذَّبَ بِاٰيَاتِه۪ۜ

 

فَ  istînâfiyyedir. İstifham üslubunda talebî inşâî isnad olup sübut ifade eden isim cümlesidir.

İstifham ismi  مَنْ  mübteda konumundadır. 

İnkarî manadadır. Burada zulüm; haddi aşmak manasındadır. Çünkü burada zikredilen iki fiil de en büyük zulümdür. Allah'a yalan isnad etmek ve ayetlerini yalanlamak haddi aşmak ve zulümdür. (Âşûr)

Soru kastı taşımayıp tevbih ve inkâri anlama gelen cümle, mecâz-ı mürsel mürekkebtir. 

Ayrıca mütekellimin Allah Teâlâ olduğu istifhamda tecâhül-i ârif sanatı, lafza-i celâlin zikrinde tecrîd sanatı vardır.

Müsnedi olan  اَظْلَمُ  ism-i tafdil kalıbındadır. Mübalağa  ifade eder. Mecrur mahaldeki müşterek ism-i mevsûl  مَنْ ’in sılası  افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ كَذِباً  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında gelmiş haberî isnaddır.

اَوْ  atıf harfiyle sıla cümlesine atfedilen  كَذَّبَ بِاٰيَاتِه۪  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.

كَذِباً ’deki tenvin taklîl ve tahkir ifade eder.

بِاٰيَاتِه۪  izafetine Allah Teâlâ’ya ait zamire muzâf olan ayetler şan ve şeref kazanmıştır.

İstifham ismi olan  مَنْ  ile ism-i mevsûl olan  مَنْ  arasında tam cinas ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

مَنْ اَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ كَذِباً  ibaresi Kur’an’da 8 kere geçer. Bunların üçü bu surededir. Diğer ikisi, 93 ve 144 ayetlerdedir. Bu ayetler arasında tekrîr ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır. 

İktibas ve telmih arasındaki fark: İkisi de bir başka ayetten/yerden alıntı yapmak demektir. Alıntı ayetten olur ama isim ve numara verilmezse iktibas, ayet ve numara bildirilirse istidlal olur. Adını zikretmeksizin bir şiir, kıssa veya meselden alıntı yapılırsa buna da telmih denir. 

Ayette iktibas sanatı vardır. 

كَذَّبَ  fiili umumi olarak yalanlamak demektir. Ancak Kur’an-ı Kerim’de sadece Allah’ı, ahireti, dini yalanlamak konularında kullanılmıştır.

كَذِباً - كَذَّبَ  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

اَظْلَمُ  -  يُفْلِحُ  kelimeleri arasında tıbak-ı hafî sanatı vardır. 

İftira, ancak yalanla yapıldığı halde ayette ayrıca  كَذِباً  (yalan) kelimesinin zikredilmesi o kâfirlerin, Peygambere (sav) zımnen izafe ve sarahaten isnat ettikleri şeylerin Allah'a karşı iftira ve yalan olduğunu bildirir.

Bazı iftiralar vardır ki onun yalanı sadece isnadındadır. Mesela: Zeyd'in suçunun Amr'e isnat edilmesi gibi. Bu ifade tarzı, Peygamberin (sav), Allah'a karşı iftiradan beri olduğunu kuvvetle ifade etmek içindir.(Ebüssuûd)


 اِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْمُجْرِمُونَ

 

Ayetin son cümlesi istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir.  اِنَّ  ile tekid edilmiş isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.  اِنَّ ’nin haberi menfi muzari fiil sıygasında gelmiştir.  اِنَّهُ ’daki  هُ , şan zamiridir. Müennes olursa kıssa zamiri denir.

Nefy harfinin müsnedün ileyhden sonra gelmesi ve müsnedin de fiil olması halinde bu terkip; hükmü takviye ifade eder. Ancak bazı karîneler vasıtasıyla tahsis de ifade edebilir. Hükmü takviye demek; hükmü tekid etmek ve hükmün gerçeğe mutabık olduğunu ifade etmek demektir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Ayrıca muzari fiil teceddüt, tecessüm ve zem makamında olduğunda istimrar ifade eder.

Buradaki  إنَّ , mahzuf bir cümlenin illeti manasındadır. 

Cümlenin tekid harfiyle tekid edilmesi; mücrimlerin umumunu kapsaması içindir. Çünkü onlar suçlu olduklarını inkâr ediyorlardı. Şan zamiri de bu haberin önemine delalet eder. (Âşûr)

الْمُجْرِمُونَ - كَذِباً - اَظْلَمُ  - افْتَرٰى  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.