Yunus Sûresi 44. Ayet

اِنَّ اللّٰهَ لَا يَظْلِمُ النَّاسَ شَيْـٔاً وَلٰكِنَّ النَّاسَ اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ  ...

Şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şekilde zulmetmez; fakat insanlar kendilerine zulmederler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِنَّ şüphesiz
2 اللَّهَ Allah
3 لَا
4 يَظْلِمُ haksızlık etmez ظ ل م
5 النَّاسَ insanlara ن و س
6 شَيْئًا hiçbir ش ي ا
7 وَلَٰكِنَّ ancak
8 النَّاسَ insanlar ن و س
9 أَنْفُسَهُمْ kendi kendilerine ن ف س
10 يَظْلِمُونَ haksızlık ederler ظ ل م
 
Hidayet de dalâlet de hayır da şer de ceza da mükâfat da Allah’tandır. Fakat âyet bunun, asla Allah’ın insanları haksız yere sapkınlığa sevkettiği veya zarar verdiği, cezalandırdığı anlamına gelmediğini açık bir ifadeyle ortaya koymaktadır. Yukarıdaki iki âyette de işaret edildiği üzere yüce Allah insanlara hem peygamberler göndererek hem de onları akıl ve basiret gibi yüksek melekelerle donatarak doğru yolu bulmaları için gerekli olan imkânları bahşetmiştir. Buna rağmen yanlış yolda ısrar edenler, artık kendilerine –başkası değil– yine kendileri kötülük etmiş olurlar. Her ne kadar bazı âlimler, ısrarla Mu‘tezile mezhebinin bu âyete dayanarak savunduğu kadercilik karşıtı görüşünü çürütmeye çabalamışlarsa da onların getirdiği cebirci yorum âyetin lafzına da maksadına da aykırı düşmektedir (meselâ bk. Râzî, XVII, 102-103; krş. Zemahşerî, II, 192). Buna karşılık Taberî (XI, 120), Şevkânî (II, 509) gibi bazı Ehl-i sünnet mensubu müfessirler, âyeti Mu‘tezile’nin görüşüyle uyuşacak şekilde açıklamakta sakınca görmemişlerdir.

Kaynak :Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 107
 

اِنَّ اللّٰهَ لَا يَظْلِمُ النَّاسَ شَيْـٔاً 

 

İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.

اللّٰهَ  lafza-i celâli,  اِنَّ ’nin ismi olup lafzen mansubdur.  لَا; nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.

لَا يَظْلِمُ  fiili  إِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.  يَظْلِمُ  merfû muzari fiiildir. Faili müstetir olup takdiri  هُو ’dir.

النَّاسَ  mef’ûlün bih olup fetha ile mansubdur.  شَيْـٔاً  mef’ûlü mutlaktan naibdir.


 وَلٰكِنَّ النَّاسَ اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ

 

وَ  atıf harfidir.  لٰكِنَّ  istidrâk harfidir. İstidrak; düzeltmek, telafi etmek, hatayı tamir etmek, kusuru örtmek gibi anlamlara gelir. Önceki sözden doğan eksikliği, hatayı veya yanlış anlaşılma ihtimalini istisnaya benzer biçimde ortadan kaldıracak bir kısmın getirilmesine istidrak adı verilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

لٰكِنَّ  harfi de  اِنَّ gibi ismini nasb haberini ref eder. Bazı müfessirlere göre  لٰكِنَّ  de  اِنَّ  gibi cümleyi tekid eder.

لٰكِنَّ ’nin ismi  النَّاسَ  lafzen mansubdur.  اَنْفُسَهُمْ  mukaddem mef’ûlün bih olup fetha ile mansubdur.

Muttasıl zamir  هُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

يَظْلِمُونَ  fiili  لٰكِنَّ nin haberi olarak mahallen merfûdur.

يَظْلِمُونَ  fiili  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

 

اِنَّ اللّٰهَ لَا يَظْلِمُ النَّاسَ شَيْـٔاً 

 

Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. İsim cümlesi formunda faide-i haber inkârî kelamdır.

Cümlenin müsnedi menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır.

Nefy harfinin müsnedün ileyhten sonra gelmesi ve müsnedin de fiil olması halinde bu terkip hükmü takviye ifade eder. Ancak bazı karineler vasıtasıyla tahsis de ifade edebilir. Hükmü takviye demek; hükmü tekid etmek ve hükmün gerçeğe mutabık olduğunu ifade etmek demektir. Bunun Kur’an’da çok örneği vardır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

شَيْـٔاً ’deki tenvin “kıllet (azlık)” ve “herhangi bir” anlamındadır. Bilindiği gibi olumsuz siyakta nekre, umuma işarettir.

شَيْـٔاً  kelimesi herhangi bir şeyi ifade ettiği gibi mef‘ûlün bih de olabilir. Herhangi bir zulüm manasında olduğunda, masdar olduğu için mef‘ûlü mutlak kabilinden olur. Her iki mana da murad edilmiştir. Yani “herhangi bir şeyle veya herhangi bir zulümle zulme uğramazlar” demektir. Bu ihtimaller manayı zenginleştirir. Eğer  الظلم  من شيئا  (zulümden bir şey) buyurulsaydı, tek bir mana söz konusu olurdu. Bunun için ifade mutlak olarak gelmiştir. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsir Yolu, c. 4, s. 112)

Cümle  اِنَّ, isim cümlesi ve isnadın tekrar edilmesi olmak üzere birden çok unsurla tekid edilmiştir.

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Meânî ilminde malum olduğu üzere bu çeşit cümleler kasr (tahsis) veya hükmü kuvvetlendirme ifade ederler. 

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler,  اِنَّ  ve isim cümlesi ve isnadın tekrar etmesi sebebiyle üç katlı bir tekid ve yerine göre de tahsis ifade eden çok muhkem/sağlam cümlelerdir. (Elmalılı, Kadr, 1)

“Şüphesiz ki Allah, hiçbir şeyde insanlara zulmetmez; fakat insanlar kendi kendilerine zulmederler.” Bu ayeti kerimenin siyakı, hüccetle ilzam (yanıt veremez duruma getirmek) içindir. Ancak ceza vaîdi olması da mümkündür. Makabli (kendinden öncesi) için tamamlayıcı bir zeyl (devamı) mahiyetindedir. (Ebüssuûd)

يَظْلِمُ  fiilinde irsâd vardır.

Allah Teâlâ insanlara zulmetmeyeceğini iki tekid içeren bir cümleyle ifade etmiştir.

Vahidî: “Allah Teâlâ, zulmü kendisinden mülkünde tasarruf sahibi olduğu için nefyetmiştir. Böyle (kendi mülkünde tasarruf eden) zalim olmaz. İnsanların fiilleri onların kesbleri (kazandıkları) sebebi ile kullara izafe edildiği için Allah Teâlâ ‘Fakat insanlar kendi kendilerine zulmederler.’ buyurmuştur.” (Fahreddin er-Râzî)


 وَلٰكِنَّ النَّاسَ اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ

 

وَ  atıf harfidir. İstidrak manasındaki  لٰكِنَّ ’nin dahil olduğu isim cümlesi faide-i haber inkârî kelamdır. İstidrâk harfi, zulmü Allah Teâlâ’dan nefyetmek için gelmiştir.

لٰكِنَّ ’nin haberi olan  يَظْلِمُونَ ’nin muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam formunda gelmesi hükmü takviye etmiş, hudûs ve teceddüt ifade etmiştir. Ayrıca muzari fiilde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek dikkatini artıran tecessüm özelliği vardır.

اَنْفُسَهُمْ  kelimesi önemi dolayısıyla amili olan  يَظْلِمُونَ ’ye takdim edilmiştir. 

Mef’ûlün amiline takdimi, onların küfrünün sadece kendi nefislerine zarar olduğunu ifade etmek kastıyla yapılmıştır. (Âşûr)

يَظْلِمُونَ - لَا يَظْلِمُ  arasında tıbâk-ı selb, iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

النَّاسَ  kelimesinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.