Yunus Sûresi 77. Ayet

قَالَ مُوسٰٓى اَتَقُولُونَ لِلْحَقِّ لَمَّا جَٓاءَكُمْۜ اَسِحْرٌ هٰذَاۜ وَلَا يُفْلِحُ السَّاحِرُونَ  ...

Mûsâ: “Size hak gelince, onun hakkında böyle mi diyorsunuz? Bu bir sihir midir? Oysa sihirbazlar, iflah olmazlar!” dedi.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قَالَ dedi ق و ل
2 مُوسَىٰ Musa
3 أَتَقُولُونَ böyle mi diyorsunuz? ق و ل
4 لِلْحَقِّ gerçek ح ق ق
5 لَمَّا zaman
6 جَاءَكُمْ size geldiği ج ي ا
7 أَسِحْرٌ sihir midir? س ح ر
8 هَٰذَا bu
9 وَلَا ve
10 يُفْلِحُ kurtuluşa ermezler ف ل ح
11 السَّاحِرُونَ sihirbazlar س ح ر
 
Mekkeli müşrikler tarafından bilinmekte olan Hz. Mûsâ ile Firavun arasındaki mücadelenin öyküsü Kur’an’ın birçok yerinde değişik yönleriyle ele alınmış, bir yandan bu kıssadan alınacak ibretlere dikkat çekilmiş, diğer yandan da daha çok İsrâiloğulları’nca aktarılagelen yanlış bilgiler düzeltilmiştir. Burada, Hz. Mûsâ’nın, kardeşi Hz. Hârun’la birlikte Firavun’a ve çevresindeki ileri gelenlere açık kanıtlarla gönderildiği belirtilmekte, halktan söz edilmemektedir. Bunu –tarihî bilgiler ve Kur’an’da yer alan açıklamalar ışığında– o dönemde halkın korkunç bir baskı altında bulunmasıyla izah etmek mümkündür. Firavun’un İsrâiloğulları’nın erkek çocuklarını tek tek katlettirdiği bir dönemde, Hz. Mûsâ’nın bizzat onun sarayında ve himayesinde büyütülmüş olması bile başlı başına bir mûcize ve ilâhî iradenin mutlak gücünün açık bir göstergesi olduğu halde, günaha gömülmüş olmaları bu gerçeği görmelerini önlemiş ve iman çağrısını kabullenmeyi kibirlerine yedirememişlerdi. Hz. Mûsâ’nın getirdiği mûcizeleri “sihir” diye itham etmeleri bile aslında bunlardan büyülenmiş gibi etkilendiklerinin ipuçlarını veriyordu. Fakat asıl engel, ellerinde tuttukları nüfuz ve gücün kendilerinden alınması endişesiydi. Güya atalarından aldıkları emanete sahip çıkarak muhafazakâr bir tavır sergilemeye çalışırken dahi “Bu yerde egemenlik ve nüfuz ikinizin olsun diye mi?” sözleriyle gerçek rahatsızlıklarını açığa vurmuş oluyorlardı.Böyle bir durumda yapılan çağrının gerçekliği üzerinde düşünmek yerine ne kadar ön yargılı olduklarını açıkça muhataba hissettirip mâneviyatını kırmak ve onun bu çabadan vazgeçmesini sağlamak en kestirme yol olabilirdi. Nitekim “Biz ikinize de inanacak değiliz” diyerek bunu denediler. Fakat sihrin çok revaçta olduğu böyle bir ortamda hem Mûsâ’nın getirdiklerini sihir olarak niteleyip hem ondan üstününü ortaya koyamamak Firavun’u kendi kamuoyu önünde küçük düşürecekti. Bu sebeple ülkesindeki en hünerli sihirbazları toplatıp Mûsâ’ya dersini vermelerini istedi. Ne var ki asıl sihir işte o büyücülerin ortaya koyduğuydu ve Allah’ın yardımıyla Hz. Mûsâ’nın gösterdiği mûcizeler karşısında bunların ipliğinin pazara çıkması kaçınılmazdı. Başka sûrelerde açıklandığı üzere, Mûsâ’nın mûcizeleri karşısında ilk etkilenenler de bizzat o ünlü sihirbazlar oldu (sihir hakkında bk. Bakara 2/102; Hz. Mûsâ’nın mûcizeleri ve Firavun tarafından düzenlenen sihir yarışmasının daha geniş anlatımı için bk. A‘râf 7/106-126).
 

قَالَ مُوسٰٓى اَتَقُولُونَ لِلْحَقِّ لَمَّا جَٓاءَكُمْۜ 

 

Fiil cümlesidir.  قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir.  مُوسٰى  fail olup elif üzere mukadder damme ile merfûdur.

Mekulü’l-kavli,  اَتَقُولُونَ لِلْحَقِّ ’dır.  تَقُولُونَ  fiilinin mef’ûlün bihi olarak mahallen mansubdur. 

Hemze istifham harfidir.  تَقُولُونَ  fiili  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

لِلْحَقِّ  car-mecruru  تَقُولُونَ  fiiline müteallıktır.

Mekulü’l-kavl cümlesi mahzuftur. Takdiri, إنّه لسحر  şeklindedir. 

لَمَّا  kelimesi  حين  (...dığı zaman) manasında şart anlamı taşıyan zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur.

جَٓاءَكُمْ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

جَٓاءَكُمْ  fetha üzere mebni mazi fiildir.

Muttasıl  zamir  كُمْ  mef’ûlün bih olarak mahallen mansubdur.

 

 اَسِحْرٌ هٰذَاۜ

 

Hemze istifham harfidir.  سِحْرٌ  mukaddem haber olup lafzen merfûdur.  هٰذَا  işaret ismi, muahhar mübteda olup lafzen merfûdur.


وَلَا يُفْلِحُ السَّاحِرُونَ

 

وَ  haliyyedir.  لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  يُفْلِحُ  merfû muzari fiildir. 

السَّاحِرُونَ  fail olup ref alameti  وَ ’dır. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanır.

السَّاحِرُونَ  kelimesi sülâsî mücerred olan  سحر  fiilinin ism-i failidir.

İsm-i fail: Eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimedir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

قَالَ مُوسٰٓى اَتَقُولُونَ لِلْحَقِّ لَمَّا جَٓاءَكُمْۜ 

 

Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir.

Müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

قَالَ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  اَتَقُولُونَ لِلْحَقِّ  cümlesi, istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. İstifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen taaccüp ve kınama amacı taşıyan cümle mecaz-ı mürsel mürekkebtir. Ayrıca soruda tecâhül-i ârif sanatı vardır.

Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır.  اَتَقُولُونَ  fiilinin mekulü’l-kavli mahzuftur. Takdiri  إنّه لسحر  [Muhakkak ki o sihirdir.] şeklindedir.

جَٓاءَكُمْ  mazi fiil cümlesi, zaman zarfı  لَمَّا ’nın muzâfun ileyhidir.

Bu cümle, akla gelen bir suale cevap mahiyetindedir. Sanki “O zaman Musa onlara ne demiş?” diye sorulmuş, onun cevabı da tevbih (kınama), inkâr ve istifham yoluyla verilmiştir.

“Bâtıl olan sihirden uzak hakkın size geldiğini öğrenince hiç düşünüp tartmadan böyle mi konuşuyorsunuz?” İnsaf ehli bir kimsenin bunu söylemesi mümkün değildir. Yahut: “Size hak gelince onu ayıplıyor musunuz?” (Ebüssuûd)


 اَسِحْرٌ هٰذَاۜ وَلَا يُفْلِحُ السَّاحِرُونَ

 

Hz. Musa’nın önceki sözlerine dahil olan cümle, istînafiyyedir. İstifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. İstifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen taaccüp ve kınama amacı taşıyan cümle mecaz-ı mürsel mürekkebtir. Ayrıca soruda tecâhül-i ârif sanatı vardır.

هٰذَا  ile olaya, duruma işaret edilmiştir.

İşaret isminde istiare vardır. Bilindiği gibi işaret ismi mahsus şeyler için kullanılır. Ama burada olduğu gibi aklî şeyler için kullanıldığında istiare olur. Câmi’; her ikisinde de “vücudun tahakkuku”dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)

Menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan  وَلَا يُفْلِحُ السَّاحِرُونَ  cümlesi, hal konumundadır. Muhatapların halini bildiren cümle, ıtnâb sanatıdır.

سِحْرٌ  kelimesinde irsâd vardır.

سِحْرٌ - السَّاحِرُونَ  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü'l-acüz ale's-sadr sanatları vardır.