Hûd Sûresi 29. Ayet

وَيَا قَوْمِ لَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مَالاًۜ اِنْ اَجْرِيَ اِلَّا عَلَى اللّٰهِ وَمَٓا اَنَا۬ بِطَارِدِ الَّذ۪ينَ اٰمَنُواۜ اِنَّهُمْ مُلَاقُوا رَبِّهِمْ وَلٰكِنّ۪ٓي اَرٰيكُمْ قَوْماً تَجْهَلُونَ  ...

“Ey kavmim! Buna karşı ben sizden herhangi bir mal da istemiyorum. Benim mükâfatım ancak Allah’a âittir. Ben o iman edenleri (teklifinize uyarak) kovacak da değilim. Çünkü onlar Rablerine kavuşacaklardır. Fakat ben sizin bilgisizce davranan bir toplum olduğunuzu görüyorum.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَيَا قَوْمِ kavmim ق و م
2 لَا
3 أَسْأَلُكُمْ sizden istemiyorum س ا ل
4 عَلَيْهِ bunun karşılığında
5 مَالًا bir mal م و ل
6 إِنْ
7 أَجْرِيَ benim ecrim ا ج ر
8 إِلَّا yalnızca
9 عَلَى aittir
10 اللَّهِ Allah’a
11 وَمَا ve değilim
12 أَنَا ben
13 بِطَارِدِ kovacak ط ر د
14 الَّذِينَ kimseleri
15 امَنُوا iman eden(leri) ا م ن
16 إِنَّهُمْ şüphesiz onlar
17 مُلَاقُو kavuşacaklardır ل ق ي
18 رَبِّهِمْ Rabblerine ر ب ب
19 وَلَٰكِنِّي ancak ben
20 أَرَاكُمْ sizi görüyorum ر ا ي
21 قَوْمًا bir topluluk olarak ق و م
22 تَجْهَلُونَ cahillik eden ج ه ل
 

Kavminin mal ve servete düşkün olan ileri gelenleri Hz. Nûh’un da peygamberliği istismar ederek para, makam ve mevki sahibi olmak istediğini, bu yolla kavmi içerisinde üstünlük sağlamaya çalıştığını düşünüyorlardı (bk. Mü’minûn 23/24). Hz. Nûh âyetteki açıklamasıyla böyle bir niyetinin bulunmadığını ilân etti. İlâhî mesajı karşılıksız olarak tebliğ etmek peygamberlerin tevhid mücadelesinde büyük önem taşımaktadır. Bu sebeple Nûh’tan sonra gelen her peygambere yaptığı görev karşılığında kavminden herhangi bir ücret istemediğini onlara bildirmesi emredilmiştir (meselâ bk. Şuarâ 26/105-180). Aynı şekilde Hz. Muhammed’den de kavmine, “Sizden yakınlığa sevgi duymanızdan başka bir karşılık istemiyorum” demesi istenmiştir (bu sözün değişik yorumları için bk. Şûrâ 42/23).

 Tarih boyunca inkârcı toplumların ileri gelenleri peygambere inanan fakirleri küçümsemişlerdir. Nitekim Hz. Peygamber zamanındaki ileri gelen müşrikler de ona inanan fakirlere karşı aynı davranışı sergilemişlerdi (bk. En‘âm 6/52). 27. âyetten itibaren konunun akışından ve Hz. Nûh’un kavmine verdiği cevaptan anlaşılacağı üzere aristokrat müşrikler fakir müminlerle aynı mecliste bulunmayı içlerine sindiremiyorlardı. Bu sebeple Hz. Nûh’un çağrısını kendisiyle baş başa tartışmak maksadıyla fakir müminleri yanından kovmasını istediler. Böyle bir teklif Allah’ın emrine aykırı olduğu gibi aklıselime de aykırıydı; bu zulmü ne din kabul ederdi ne de akıl! İnsanlık şerefiyle bağdaşmayan bu teklifi kabul ettiği takdirde Allah’ın azabını hak edeceğini bilen Hz. Nûh, ”Onları kovarsam beni Allah’a karşı kim koruyabilir, düşünmüyor musunuz?” diyerek bunun büyük bir haksızlık olacağına işaret etti.

 

 Hz. Nûh kavmiyle gerçekleştirdiği bu diyalogda üç defa “ey kavmim!” diyerek onların akrabalık duygularına hitap edip kendisinin onlardan biri olduğuna, dolayısıyla onlar için iyilik istediğine, şefkat ve merhametle muamele ettiğine, onlardan da kendisine karşı sevgi ve iyi niyet beklediğine işaret ediyordu.

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri

 Cilt: 3 Sayfa: 165

 

وَيَا قَوْمِ لَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مَالاًۜ

 

وَ  atıf harfidir.  يَا  nidadır.  قَوْمِ  münadadır. Kelimenin sonundaki kesra muzâfun ileyhten ivazdır. Mütekellim  يَ ’sı  mahzuftur.

Nidanın cevabı  لَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مَالاً dır.  لَٓا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. 

اَسْـَٔلُكُمْ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  انا dir.

Muttasıl zamir  كُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

عَلَيْهِ  car mecruru  مَالاً  kelimesinin mahzuf haline müteallıktır.  مَالاً  ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. 


 اِنْ اَجْرِيَ اِلَّا عَلَى اللّٰهِ وَمَٓا اَنَا۬ بِطَارِدِ الَّذ۪ينَ اٰمَنُواۜ 

 

İsim cümlesidir.  اِنْ  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  اَجْرِيَ  mübteda olup  رِ   üzere mukadder damme ile merfûdur. 

Muttasıl zamir  ى  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

اِلَّا  hasr edatıdır.  عَلَى اللّٰهِ  car mecruru mübtedanın mahzuf haberine müteallıktır. 

وَ  atıf harfidir.  مَٓا  nefy harfi olup  لَيْسَ  gibi amel eder.  اَنَا۬  muttasıl zamiri  َٓما nın ismi olarak mahallen merfûdur.

بِ  harf-i ceri zaiddir.  طَارِدِ  kelimesi lafzen mecrur,  َٓما nın haberi olarak mahallen mansubdur. 

Cemi müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. İsm-i mevsûlun sılası  اٰمَنُوا  cümlesidir. 

اٰمَنُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir olan çoğul و ı fail olarak mahallen merfûdur. 


اِنَّهُمْ مُلَاقُوا رَبِّهِمْ وَلٰكِنّ۪ٓي اَرٰيكُمْ قَوْماً تَجْهَلُونَ

 

İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. 

هُمْ muttasıl zamiri  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. مُلَاقُوا  kelimesi  اِنَّ ’nin haberi olup ref alameti  وَ ’dır. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanır. Aynı zamanda muzâftır. Sonundaki  نَ  izafetten dolayı hazf edilmiştir.

رَبِّهِمْ  izafetinde  رَبِّ  muzâfun ileyh ve  هِمْ  zamirine muzâf, muttasıl zamir  هِمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

وَ  atıf harfidir.  لَـٰكِنَّ  istidrak harfidir.  لَـٰكِنَّ  harfi  اِنَّ  gibi ismini nasb haberini ref eder. Bazı müfessirlere göre  لَـٰكِنَّ de  اِنَّ  gibi cümleyi tekid eder.

ى  muttasıl zamiri  لَـٰكِنَّ nin ismi olarak mahallen mansubdur. 

اَرٰيكُمْ fiili,  لَـٰكِنَّ  haberi olarak mahallen merfûdur. اَرٰي elif üzere mukadder merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  انا dir.

Muttasıl zamir  كُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

قَوْماً  kelimesi  اَرٰيكُمْ  fiilinin ikinci mef’ûlü olup fetha ile mansubdur.  

تَجْهَلُونَ  cümlesi  قَوْماً in sıfatı olarak mahallen mansubdur.

Nekre isimden sonra gelen cümle veya şibh-i cümle sıfat olur. Marife isimden sonra gelen cümle veya şibh-i cümle hal olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

تَجْهَلُونَ  fiili  ن un sübutuyla merfû muzari fiildir. Muttasıl zamir çoğul  و ı fail olarak mahallen merfûdur.
 

وَيَا قَوْمِ لَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مَالاًۜ

 

Önceki nida cümlesine matuf olan ayet, nida üslubunda talebî inşâî isnaddır. Münada olan  قَوْمِ ’deki mütekellim zamirinin hazfi, nida edenin münadaya yakın olma isteğine işaret eder.

Nidanın cevap cümlesi  لَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مَالاً  menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

مَالاً  kelimesindeki nekrelik kıllet yani azlık, herhangi bir anlamlarındadır. Bilindiği gibi nefy siyakında nekre umum ifade eder.


  اِنْ اَجْرِيَ اِلَّا عَلَى اللّٰهِ 

 

Ta’liliyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisaldir. Ta’lil cümleleri ıtnâb sanatıdır.

Menfi isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. Cümle kasr üslubuyla tekid edilmiştir. Bir olumlu bir de olumsuz cümle ihtiva etmektedir. “Benim mükâfatım ancak Allah’tandır”. “Allah'tan başka hiç kimseden bir mükâfatım yoktur.”

اِنْ  ve  اِلَّا  ile oluşan kasr, mübteda ve haber arasındadır. Kasr-ı sıfat ale’l mevsuftur.

Kasr ve vurgulu cümleler dolayısıyla muhatabın inkârının şiddeti anlaşılır.


 وَمَٓا اَنَا۬ بِطَارِدِ الَّذ۪ينَ اٰمَنُواۜ 

 

Cümle nidanın cevabına matuftur.

Menfi isim cümlesi formunda faide-i haber inkârî kelamdır. Nefy harfi,  ليس  gibi amel etmiştir.  ليس nin haberine dahil olan  بِ  harfi zaiddir. Tekid ifade eder.

Sübut ifade eden isim cümlesi, zaid harf ve kasr olmak üzere iki unsurla tekid edilmiştir

Muzâfun ileyh konumundaki has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ nin sılası اٰمَنُواۜ, mazi fiil sıygasında gelerek sebata, temekkün ve istikrara işaret etmiştir. (Hâlidî, Vakafât, s. 107) Faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Bahsi geçen kişilerin mevsûlle ifade edilmesi, bilinen bir grup olduğuna işaret etmesinin yanında o kişilere tazim ifade eder.

اَنَا۬  zamirinin başına olumsuzluk harfi  مَٓا  geldiği için kasr olmuştur.

الطَّرْدُ  kelimesi; azarlayarak ve tahkir ederek bulunduğu mekândan uzaklaşmasını emretmek demektir. (Âşûr)


اِنَّهُمْ مُلَاقُوا رَبِّهِمْ

 

Ta’liliyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisaldir. Talil cümleleri ıtnâb sanatıdır.

اِنَّ  ile tekid edilmiş isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. 

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Müsnedin izafet formunda gelmesi veciz ifade kastına matuftur.

رَبِّهِمْ  izafetinde Rabb ismine muzâfun ileyh olan  هُمْ  zamiri şan ve şeref kazanmıştır.

مُلَاقُوا - بِطَارِدِ  kelimeleri arasında tıbâk-ı hafî sanatı vardır.

Allah ve Rabb isimlerinin arka arkaya gelmesiyle Rabbin Allah olduğu, Allah’tan başka Rab olmadığı vurgulanır. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsir Yolu, c. 4, s. 234)

Allah ve Rabb isimleri arasında mürâât-ı nazîr Rabb isminin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.

اللِّقاءُ  kelimesi hakiki manada kullanılmışsa haberin  إنَّ  ile tekidi kavmin ba’si inkârını red için mecazen kullanılmışsa bu buluşmanın önemini tekid içindir.  Bu tekid  ولَكِنِّيَ أراكم قَوْمًا تَجْهَلُونَ  cümlesiyle artırılmıştır. (Âşûr)


وَلٰكِنّ۪ٓي اَرٰيكُمْ قَوْماً تَجْهَلُونَ

 

Ta’liliyye cümlesine veya nidanın cevabına matuftur.  لٰكِنّ۪ ’nin dahil olduğu isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. 

لٰكِنّ۪ٓ ’nin haberi  اَرٰيكُمْ , muzari fiil olarak gelmiş ve hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade etmiştir. Ayrıca muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

İsim cümleleri sübut ifade eder. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

تَجْهَلُونَ  cümlesi  قَوْماً  için sıfattır. Muzari fiil sıygasında gelerek hudûs, teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. Sıfatlar ıtnâb sanatıdır. 

Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için kullanılan bir açıklama biçimidir. Sıfatın kullanılmasının, metbusunun daha iyi tanınması, övülmesi, yerilmesi, pekiştirilmesi, acındırılması, kapalılığının giderilmesi, tahsis edilmesi gibi maksatları vardır. Itnâb, bazen de sıfatlar vasıtasıyla yapılmaktadır. (Arş. Gör. Ömer Kara, Belâgat İlminde İki İfade Biçimi: İtnâb-Îcâz (I) Kur’an Metninin Anlaşılmasındaki Rolü Üzerine Bir Deneme)

قَوْماً  kelimesindeki tenvin nev ve tahkir ifade eder.