Hûd Sûresi 41. Ayet

وَقَالَ ارْكَبُوا ف۪يهَا بِسْمِ اللّٰهِ مَجْرٰۭۙيهَا وَمُرْسٰيهَاۜ اِنَّ رَبّ۪ي لَغَفُورٌ رَح۪يمٌ  ...

(Nûh), “Binin ona. Onun yüzüp gitmesi de durması da Allah’ın adıyladır. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” dedi.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَقَالَ ve dedi ki ق و ل
2 ارْكَبُوا haydi binin ر ك ب
3 فِيهَا ona
4 بِسْمِ adıyladır س م و
5 اللَّهِ Allah’ın
6 مَجْرَاهَا yüzmesi de ج ر ي
7 وَمُرْسَاهَا ve durması da ر س و
8 إِنَّ şüphesiz
9 رَبِّي Rabbim ر ب ب
10 لَغَفُورٌ bağışlayıcıdır غ ف ر
11 رَحِيمٌ rahmet edicidir ر ح م
 

وَقَالَ ارْكَبُوا ف۪يهَا بِسْمِ اللّٰهِ مَجْرٰۭۙيهَا وَمُرْسٰيهَاۜ

 

وَ  istînâfiyyedir. قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هو ’dir. 

Mekulü’l-kavli,  ارْكَبُوا dur.  قَالَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.

ارْكَبُوا  fiili  نَ ’un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

ف۪يهَا  car mecruru  ارْكَبُوا  fiiline müteallıktır.

بِسْمِ اللّٰهِ  car mecruru mahzuf mukaddem habere müteallıktır.  مَجْرٰۭۙيهَا  muahhar mübteda olup elif üzere mukadder damme ile merfûdur.

Muttasıl zamir  هَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  مُرْسٰيهَا  atıf harfi  وَ la مَجْرٰۭۙيهَا ya matuftur.

بِ  harf-i ceri mecruruna ilsak, sebep, musahabe, zaid, karşılık-bedel, istiane, zaman-mekân zarfı gibi manalar kazandırabilir. Burada zaid manasındadır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

بِسْمِ اللّٰهِ  kelimesindeki  بِ  harf-i ceri mülâbese içindir. (Âşûr) 


 اِنَّ رَبّ۪ي لَغَفُورٌ رَح۪يمٌ

 

İsim cümlesidir.  إِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.

رَبّ۪ي  kelimesi  اِنَّ ’nin ismidir, sonuna mütekellim ya’sı geldiği için takdiren mansubdur. Mütekellim  zamir  ي  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

لَ  harfi  اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır.  غَفُورٌ  kelimesi  اِنَّ ’nin haberi olup lafzen merfûdur.

رَح۪يمٌ  ise  اِنَّ ’nin ikinci haberi olup lafzen merfûdur.

غَفُورٌ - رَح۪يمٌ  isimleri mübalağa sıygasındadır. Son derece affeden ve son derece merhamet eden, demektir.

Mübalağalı ism-i fail kalıp bu vasfın mevsufta sürekli varlığına, sıfatın, mevsufun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.

Mübalağalı ism-i fail: Bir varlıkta bir niteliğin aşırı derecede bulunduğunu gösteren, fiilden türeyen, sıfat cinsinden isimlerdir. Mübalağalı ism-i failler Allah için kullanılırsa sıfat, insanlar için kullanılırsa mübalağa ya da lakap olurlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَقَالَ ارْكَبُوا ف۪يهَا بِسْمِ اللّٰهِ مَجْرٰۭۙيهَا وَمُرْسٰيهَاۜ

 

İstînâfiyye olarak fasılla gelen ayet, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

قَالَ  fiilinin mekulü’l-kavli emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

ف۪يهَا ’daki zamirden hal olan  بِسْمِ اللّٰهِ مَجْرٰۭۙيهَا  cümlesinde, takdim tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır.  بِسْمِ اللّٰهِ  mahzuf mukaddem habere müteallıktır.  مَجْرٰۭۙيهَا  muahhar mübtedadır.

بِسْمِ  kelimesinin Allah lafzına izafesi, ismin şeref ve itibarının yüksekliğini gösterir.

مَجْرٰۭۙيهَا - مُرْسٰيهَا  kelimeleri arasında tıbâk-ı hafî sanatı vardır. 

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu için  اللّٰهِ  isminde tecrîd sanatı vardır. 

Gemiye binenlerin sayısının Hz. Nuh dışında yetmiş dokuz olduğu söylenir. Bunlar mümin olan eşi ve üç oğlu, yani Sam, Ham ve Yafes, bir de bunların hanımları, ayrıca erkek ve kadın toplam yetmiş kişi. (Beyzâvî)

Bu ayette geçen  مَجْرٰۭۙيهَا  kelimesinin okunuşuna dikkat edelim. Buradaki رْ  harfi ince okunur.

بِسْمِ اللّٰهِ  sözü; insanlığın ikinci atası tarafından söylenmiştir.


 اِنَّ رَبّ۪ي لَغَفُورٌ رَح۪يمٌ

 

İstînâfiyye olarak gelmiştir.

اِنَّ  ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiştir. Faide-i haber inkârî kelam olan isim cümlesidir.

İsim cümleleri sübut ifade eder. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Müsnedün ileyhin Rabb ismiyle gelmesi, Allah’ın rububiyyet sıfatını ön plana çıkarma  kastına matuftur.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu için Rabb isminde tecrîd sanatı vardır. 

Allah’ın  غَفُورٌ  ve  رَح۪يمٌ  sıfatlarının tenvinli gelişi, bu sıfatların Allah Teâlâ’da varlık derecesinin tasavvur edilemez olduğuna işaret eder.

Haber olan iki vasfın aralarında  و  olmaması Allah Teâlâ’da ikisinin birden mevcudiyetini gösterir. 

غَفُورٌ -  رَح۪يمٌ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır. Bu iki kelimenin ayetin anlamıyla olan mükemmel uyumu teşâbüh-i etrâf  sanatıdır.

Bu fasıla gibi tekrarlanan cümlelerin manasının nefiste yerleşmesi arzu edilir, hatta zatın bir cüzü haline gelinceye kadar tekid edilir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri,  Ahkaf Suresi)

Böyle tekrarlanan kelimeler, kelamdaki cüzleri birbirine bağlar, aralarında bir ilişki kurar ve dokuyu bütünleştirir. Bunlar çok tekrarlanır ki iman ve yakîn sabitleşsin. Eğer murad sadece bilmek olsaydı bir kere söylenmesi yeterli olurdu.

رَبّ۪  ve  اللّٰهِ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.