Hûd Sûresi 79. Ayet

قَالُوا لَقَدْ عَلِمْتَ مَا لَنَا ف۪ي بَنَاتِكَ مِنْ حَقٍّۚ وَاِنَّكَ لَتَعْلَمُ مَا نُر۪يدُ  ...

Onlar, “İyi biliyorsun ki kızlarında bizim gözümüz yok. Sen bizim ne istediğimizi çok iyi biliyorsun” dediler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قَالُوا dediler ki ق و ل
2 لَقَدْ muhakkak
3 عَلِمْتَ sen bilirsin ki ع ل م
4 مَا yoktur
5 لَنَا bizim
6 فِي
7 بَنَاتِكَ senin kızlarında ب ن ي
8 مِنْ hiç bir
9 حَقٍّ hakkımız ح ق ق
10 وَإِنَّكَ ve sen
11 لَتَعْلَمُ iyi bilirsin ع ل م
12 مَا şeyi
13 نُرِيدُ bizim istediğimiz ر و د
 

Hz. Lût’un bu teklifi ve direnmesi karşısında kavmi alay ederek onu şehirden çıkarmak istedi (bk. A‘râf 7/82). Hz. Lût zayıf bir ümitle de olsa tebliğ görevini sonuna kadar sürdürdü ve onları bu çirkin davranıştan vazgeçirmeye çalıştı, misafirlerine tâcizde bulunup da kendisini rezil etmemelerini rica etti ve bu hususta Allah’tan korkmalarını öğütledi; sözden anlayıp bu taşkınlıkları önleyecek birini aradı. Fakat içlerinde böyle biri yoktu. Hepsi birbirinden edepsiz, şehvetlerinin kölesi olmuş kimselerdi. Bu sebeple peygamberin nasihatlerini reddettiler. Lût, burada yalnız ve garipti, peygamber olarak görevlendirildiği için aralarında bulunuyordu; ailesi dışında dayanacak bir desteği yoktu, onları da sürgün edip çıkarmak istiyorlardı (Neml 27/56).

 

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri 

Cilt: 3 Sayfa: 188

 

قَالُوا لَقَدْ عَلِمْتَ مَا لَنَا ف۪ي بَنَاتِكَ مِنْ حَقٍّۚ

 

Fiil cümlesidir.  قَالُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı  fail olup mahallen merfûdur.

لَ  harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattie harfidir.  قَدْ  tahkik harfidir. Tekid ifade eder.

عَلِمْتَ sükûn üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  تَ  fail olarak mahallen merfûdur.

مَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. 

لَنَا  car mecruru mahzuf  mukaddem habere müteallıktır.  ف۪ي بَنَاتِكَ   car mecruru  حَقّ  kelimesinin haline muteallıktır. 

Muttasıl zamir  كَ  muzafun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  مِنْ  zaiddir.

حَقّ  muahhar mübteda olup lafzen mecrur, mahallen merfûdur.


 وَاِنَّكَ لَتَعْلَمُ مَا نُر۪يدُ

 

İsim cümlesidir. وَ  atıf harfidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.

كَ  muttasıl zamiri  اِنَّ nin ismi olarak mahallen mansubdur. 

لَ  harfi  اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır.

تَعْلَمُ  fiili  اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.

تَعْلَمُ  merfû muzari fiilidir. Faili müstetir olup takdiri  انت dir.

Müşterek ism-i mevsûl  مَا, mef'ûlun bih olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası  نُر۪يدُ ’dur. Îrabtan mahalli yoktur.

نُر۪يدُ  merfû muzari fiilidir. Faili müstetir olup takdiri  نحن ’dur.

 

قَالُوا لَقَدْ عَلِمْتَ مَا لَنَا ف۪ي بَنَاتِكَ مِنْ حَقٍّۚ 

 

İstînâfiyye olarak fasılla gelen ayet, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

لَقَدْ عَلِمْتَ مَا لَنَا ف۪ي بَنَاتِكَ مِنْ حَقٍّۚ  cümlesi, mahzuf kasemin cevabıdır.

ل  mahzuf kasemin cevabına gelen harftir. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Kasem cümlesini oluşturan kasem fiili, kasem edatı ve kasem edilen isim hazf edilmiştir. Mahzufla birlikte cümle kasem üslubunda gayri talebî inşâî isnaddır ve  قَالُوا  fiilinin mekulü’l-kavlidir.

عَلِمْتَ  fiilinin mef’ûlü konumundaki  مَا لَنَا ف۪ي بَنَاتِكَ مِنْ حَقٍّۚ  menfi isim cümlesi, faide-i haber inkâri kelamdır. Cümlede îcâz-ı hazif ve takdim-tehir sanatları vardır.  لَنَا, mahzuf mukaddem habere müteallıktır. Muahhar mübteda  مِنْ حَقٍّۚ ’a dahil olan  مِنْ, tekid ifade eden zaid harftir.

مَا لَنَا ف۪ي بَنَاتِكَ مِنْ حَقٍّۚ “Bizim, senin kızlarına hiçbir ihtiyacımız yok; onlara bir şehvet de duymuyoruz…” demektir. Bunun manası şudur: “Bir şeye muhtaç olan kimse için sanki o şeyde kendisi için bir tür hak meydana gelmiş olur. İşte bundan dolayı, bir hakkın olmadığını söylemek ihtiyacın bulunmadığından bir kinayedir.” (Fahreddin er-Râzî) 

 

وَاِنَّكَ لَتَعْلَمُ مَا نُر۪يدُ

 

Kasemin cevabına matuftur.

اِنَّ  ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiştir. Faide-i haber inkârî kelam olan isim cümlesidir.

İsim cümleleri sübut ifade eder. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Müsnedin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Mef’ûl konumundaki müşterek ism-i mevsûlün sılası  نُر۪يدُ, muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

تَعْلَمُ - عَلِمْتَ  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr, farklı görevdeki مَا ’lar arasında tam cinas ve tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.