قَالَ هِيَ رَاوَدَتْن۪ي عَنْ نَفْس۪ي وَشَهِدَ شَاهِدٌ مِنْ اَهْلِهَاۚ اِنْ كَانَ قَم۪يصُهُ قُدَّ مِنْ قُبُلٍ فَصَدَقَتْ وَهُوَ مِنَ الْكَاذِب۪ينَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | قَالَ | (Yusuf) dedi ki |
|
2 | هِيَ | O |
|
3 | رَاوَدَتْنِي | murad almak istedi |
|
4 | عَنْ |
|
|
5 | نَفْسِي | benden |
|
6 | وَشَهِدَ | ve şahidlik etti |
|
7 | شَاهِدٌ | bir şahid |
|
8 | مِنْ | -nden |
|
9 | أَهْلِهَا | kadının ailesi- |
|
10 | إِنْ | eğer |
|
11 | كَانَ | ise |
|
12 | قَمِيصُهُ | gömleği |
|
13 | قُدَّ | yırtılmış |
|
14 | مِنْ |
|
|
15 | قُبُلٍ | önden |
|
16 | فَصَدَقَتْ | kadın doğrudur |
|
17 | وَهُوَ | o ise |
|
18 | مِنَ |
|
|
19 | الْكَاذِبِينَ | yalancılardandır |
|
قَالَ هِيَ رَاوَدَتْن۪ي عَنْ نَفْس۪ي وَشَهِدَ شَاهِدٌ مِنْ اَهْلِهَاۚ
Fiil cümlesidir. قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir. Mekulü’l-kavli, هِيَ رَاوَدَتْن۪ي ’dir. قَالَ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. Munfasıl zamir هِيَ mübteda olup mahallen merfûdur. رَاوَدَتْن۪ي mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur.
رَاوَدَتْن۪ي fetha üzere mebni mazi fiildir. تْ te’nis alametidir. Faili müstetir olup takdiri هى ’dir.
Sonundaki ن۪ vikayedir. Mütekellim zamiri ي ise mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
عَنْ نَفْس۪ي car mecruru رَاوَدَتْن۪ي fiiline müteallıktır. Mütekellim zamiri ي ise muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
وَ atıf harfidir. شَهِدَ fetha üzere mebni mazi fiildir. شَاهِدٌ fail olup lafzen merfûdur.
مِنْ اَهْلِهَا car mecruru شَاهِدٌ ’un mahzuf haline müteallıktır. Muttasıl zamir هَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
رَاوَدَتْن۪ي fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Mufâale babındandır. Sülâsîsi رود ’dir.
Mufâale babı fiile, müşareket (ortaklık), bir işi peşpeşe yapmak, teksir (çokluk, bir işi çok yapmak) gibi anlamlar katar.
Müşareket (İşteşlik - ortaklık): Bir işin iki kişi veya iki grup arasında yapıldığını anlatır. Fail ile mef’ûl aynı işi yapmıştır. Ayrıca fail işi başlatan ve galip gelendir (sonuçlandırandır). Bazen de müşareket olmayıp tek taraflı olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
شَاهِدٌ kelimesi sülâsî mücerred olan شهد fiilinin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اِنْ كَانَ قَم۪يصُهُ قُدَّ مِنْ قُبُلٍ فَصَدَقَتْ وَهُوَ مِنَ الْكَاذِب۪ينَ
اِنْ iki muzari fiili cezm eden şart harfidir. كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesi şart cümlesidir.
كَانَ fetha üzere mebni mazi nakıs fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder.
قَم۪يصُ kelimesi كان ’nin ismi olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir هُ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
قُدَّ مِنْ قُبُلٍ cümlesi كَانَ ’nin haberi olarak mahallen mansubdur.
قُدَّ fetha üzere mebni ,meçhul mazi fiildir. Naib-i faili müstetir olup takdiri هو ’dir.
مِنْ قُبُلٍ car mecruru قُدَّ fiiline müteallıktır.
فَ şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir.
صَدَقَتْ fetha üzere mebni mazi fiildir. تْ te’nis alametidir. Faili müstetir olup takdiri هى ’dir.
وَ atıf harfidir. Munfasıl zamir هُوَ mübteda olarak mahallen merfûdur.
مِنَ الْكَاذِب۪ينَ car mecruru mahzuf habere müteallıktır. الْكَاذِب۪ينَ ’nin cer alameti ي ’dir. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanır.
الْكَاذِب۪ينَ kelimesi sülâsî mücerred olan كذب fiilinin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
قَالَ هِيَ رَاوَدَتْن۪ي عَنْ نَفْس۪ي وَشَهِدَ شَاهِدٌ مِنْ اَهْلِهَاۚ
Beyanî istînâf olarak fasılla gelmiştir. Cümle, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
قَالَ fiilinin mekulü’l-kavli هِيَ رَاوَدَتْن۪ي عَنْ نَفْس۪ي , mübteda ve haberden oluşmuş, sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Müsned رَاوَدَتْن۪ي عَنْ نَفْس۪ي , mazi fiil sıygasında gelerek hükmü takviye, hudûs, temekkün ve istikrara işaret etmiştir.
Aynı üsluptaki شَهِدَ شَاهِدٌ مِنْ اَهْلِهَا cümlesi, istinafa matuftur. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
شَهِدَ - شَاهِدٌ kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
اِنْ كَانَ قَم۪يصُهُ قُدَّ مِنْ قُبُلٍ فَصَدَقَتْ وَهُوَ مِنَ الْكَاذِب۪ينَ
Şehadetin tefsiri olan cümle şart üslubunda haberî isnaddır. كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesi كَانَ قَم۪يصُهُ قُدَّ مِنْ قُبُلٍ , şart cümlesidir ve faide-i haber ibtidaî kelamdır.
كَانَ ’nin haberi olan قُدَّ مِنْ قُبُلٍ cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında gelmiş haberî isnaddır.
فَصَدَقَتْ cümlesi şartın cevabıdır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cevap cümlesine matuf olan هُوَ مِنَ الْكَاذِب۪ينَ , sübut ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Car mecrur مِنَ الْكَاذِب۪ينَ , mahzuf habere müteallıktır.
فَصَدَقَتْ cümlesi ile هُوَ مِنَ الْكَاذِب۪ينَ cümlesi arasında mukabele vardır.
صَدَقَتْ (doğru söyledi) ile الْكَاذِب۪ينَ (yalan söyledi) kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.
فَصَدَقَتْ ile وَهُوَ مِنَ الْكَاذِب۪ينَ arasında gramer yapısı bakımından güzel bir iltifat sanatı vardır. (Müşerref Ulusu (Ülger), Arap Dili Ve Belâgatı İltifat Sanatı)