Ra'd Sûresi 20. Ayet

اَلَّذ۪ينَ يُوفُونَ بِعَهْدِ اللّٰهِ وَلَا يَنْقُضُونَ الْم۪يثَاقَۙ  ...

Onlar, Allah’a verdikleri sözü yerine getiren ve sözleşmeyi bozmayanlardır.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 الَّذِينَ onlar ki
2 يُوفُونَ yerine getirirler و ف ي
3 بِعَهْدِ ahdini ع ه د
4 اللَّهِ Allah’ın
5 وَلَا ve
6 يَنْقُضُونَ bozmazlar ن ق ض
7 الْمِيثَاقَ andlaşmayı و ث ق
 
Allah Teâlâ 19. âyette Kur’an’ın hak olduğuna inanmayanı köre benzetmekte, inananların bu körle eşit olmayacağını, bunu ancak akıl ve sağ duyu sahiplerinin kavrayabileceklerini bildirmiştir. Akıl sahiplerinin nitelikleri ise müteakip âyetlerde şöyle sıralanmaktadır: Bunlar Allah’a vermiş oldukları sözden dönmezler; dinî, ahlâkî, hukukî ve toplumsal bütün yükümlülüklerini yerine getirirler; Allah’ın, gözetilmesini emrettiği şeyleri gözetirler, yani insanlık, akrabalık, komşuluk, din kardeşliği ve benzeri insanlar arası ilişkilerden doğan haklara riayet ederler; rablerine karşı kulluk görevlerinde kusur etmemeye çalışırlar; Allah huzurunda hesaplarının kolay olmasını dilerler; Allah’ın rızâsını kazanmak için uğrunda karşılaştıkları her türlü sıkıntılara sabrederler; namazlarını vaktinde dosdoğru kılarlar; Allah’ın kendilerine vermiş olduğu nimetlerden gizli açık Allah yolunda harcarlar; kötülüğü iyilikle savarlar yani haksızlığa karşı adaletle, yalancılığa karşı doğrulukla, rezilliğe karşı da erdemle mücadele ederler. İşte dünya yurdunun güzel sonu yani cennetler bunlarındır. Bu güzel sonun ne olduğu bundan sonraki (23-24.) âyetlerde açıklanmıştır.

Kaynak :
Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 284-285
 

اَلَّذ۪ينَ يُوفُونَ بِعَهْدِ اللّٰهِ وَلَا يَنْقُضُونَ الْم۪يثَاقَۙ

 

اَلَّذ۪ينَ  cemi müzekker has ism-i mevsûl, önceki ayetteki  اُو۬لُوا ‘nun sıfatı olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlün sılası  يُوفُونَ ‘dir. Îrabdan mahalli yoktur.

يُوفُونَ  fiili  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

بِعَهْدِ  car mecruru  يُوفُونَ  fiiline müteallıktır.  اللّٰهِ  lafza-i celâli, muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

وَ  atıf harfidir.  لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  يَنْقُضُونَ  fiili  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

الْم۪يثَاقَ  mef’ûlün bih olup fetha ile mansubdur.

يُوفُونَ  sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındandır. Sülâsîsi  وفي ’dir.   

İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak), mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.

 

اَلَّذ۪ينَ يُوفُونَ بِعَهْدِ اللّٰهِ وَلَا يَنْقُضُونَ الْم۪يثَاقَۙ

 

Önceki ayetteki  اُو۬لُوا ‘nun sıfatı konumundaki  اَلَّذ۪ينَ , bahsi geçenlere tazim ifadesi ve sonraki habere dikkat çekmek için gelmiştir. Sılasının muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade etmiştir. Ayrıca muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan  وَلَا يَنْقُضُونَ الْم۪يثَاقَۙ cümlesi, makabline atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ’dır. Dolayısıyla lafza-i celâlde tecrîd sanatı vardır.

بِعَهْدِ اللّٰهِ  izafetinde,  بِعَهْدِ  kelimesinin Allah lafzına muzâf olması, onun tazimine işaret eder.

Bu ayet, 19. ayetteki cümlenin devamıdır. Sonraki ayetlerle birlikte cem' ma’at-taksim sanatı ihtiva etmektedir. Tezekkür etme konusunda cem’ edilenler çeşitli özellikleriyle sayılmıştır.

Burada bir istiare vardır.  نقض  aslında ipi çözmek, ahid de anlaşma demektir. Anlaşmalar bağlanmış, düğümlenmiş bir ipe benzetilmiş. Sonra onu çözmüşler.

‘’Ahde vefa gösterirler dedikten sonra gelen misakı bozmazlar’’ cümlesi övgü ve mananın pekiştirilmesi amacı güden ıtnâbtır.

الْم۪يثَاقَۙ "Mîsâk", mükellefin uhdesine almış olduğu şeydir: Cenab-ı Hakk'ın, "Allah'a olan ahidlerini yerine getirirler" ifadesi, başlangıçta, Allah'ın, kulları mükellef kıldığı şeylere; "misaklarını bozmazlar" ifadesi de, kulun kendi ihtiyarı ile tâatları ve hayırları yerine getirmek gibi iltizâm edip üstlenmiş olduğu çeşitli tâatlara işarettir.  (Fahreddin er-Râzî)

الْم۪يثَاقَۙ  kelimesindeki tarif, cins içindir. (Âşûr) 

يُوفُونَ - عَهْدِ  - الْم۪يثَاق  kelimeleri arasında mürâât-ı  nazîr,  يُوفُونَ - يَنْقُضُونَ  kelimeleri arasında ise tıbâk-ı îcab sanatı vardır

Buradaki ahid bir cins ismidir, Allah’ın bütün ahidlerini yerine getirirler, demektir. Bunlar da Allah’ın kullarına vasiyet ettiği emir ve yasaklarıdır. Bu lafızların kapsamına bütün farzlara bağlılık, masiyeti gerektirici herşeyden de uzak durmak girer. (Kurtubî)

لَا يَنْقُضُونَ الْم۪يثَاقَۙ  "Verilen sözü bozmayanlar" ifadesi, tahsisten sonra tamim kabilindendir. Ayrıca süreklilik manasını da tekid etmektedir. (Ebüssuûd)