Ra'd Sûresi 23. Ayet

جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا وَمَنْ صَلَحَ مِنْ اٰبَٓائِهِمْ وَاَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ وَالْمَلٰٓئِكَةُ يَدْخُلُونَ عَلَيْهِمْ مِنْ كُلِّ بَابٍۚ  ...

Bu sonuç da Adn cennetleridir. Atalarından, eşlerinden ve çocuklarından iyi olanlarla beraber oraya girerler. Melekler de her bir kapıdan yanlarına girerler (ve şöyle derler):
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 جَنَّاتُ cennetlerine ج ن ن
2 عَدْنٍ Adn
3 يَدْخُلُونَهَا girerler د خ ل
4 وَمَنْ ve kimseler
5 صَلَحَ iyi olan ص ل ح
6 مِنْ -ndan
7 ابَائِهِمْ babaları- ا ب و
8 وَأَزْوَاجِهِمْ ve eşlerinden ز و ج
9 وَذُرِّيَّاتِهِمْ ve çocuklarından ذ ر ر
10 وَالْمَلَائِكَةُ ve melekler de م ل ك
11 يَدْخُلُونَ girerler د خ ل
12 عَلَيْهِمْ yanlarına
13 مِنْ
14 كُلِّ her ك ل ل
15 بَابٍ kapıdan ب و ب
 
Sözlükte “devamlı ikamet edilen yer, bir şeyin merkezi ve ortası, bir cevher veya madenin aslı, yatağı” mânalarına gelen adn kelimesi Kur’an’da cennet kelimesi ile birlikte zikredilerek insanın aslının (Âdem) yaratıldığı ve âhirette müminlerin sonsuza kadar kalacağı çeşitli cennetleri tasvir etmek üzere kullanılır. Kur’an’da on bir yerde söz konusu edilen adn cennetleri, “içinde güzel meskenlerin, tahtların, altın ve incilerle süslenmiş ince ipekten yeşil elbiselerin, sabah akşam ikram edilen türlü yiyeceklerin, eşlerine bağlı hûrilerin ve çeşitli ırmakların bulunduğu ebedî bir yurt” olarak tasvir edilmektedir (krş. Tevbe 9/72; Nahl 16/31; Meryem 19/61; Fâtır 35/33). Hadislerde ise eşyaları altın ve gümüşten olan değişik adn cennetlerinin bulunduğu, burada bulunanların her an Allah’ı görebilecek kadar yüksek bir mevki sahibi olacakları bildirilmiştir (bk. Buhârî, “Tefsîr”, 55/1-2; Müslim, “Îmân”, 296). 
 Tefsirlerde adn cennetinin arşın altında, diğer cennetlerin ortasında bulunan, mukarrebûn (peygamberler, şehidler, sıddîklar ve âlimler) zümresine tahsis edilmiş bir şehir veya saray olduğu (İbn Kesîr, IV, 373), burada altından yapılmış, inci ve yâkutlarla süslenmiş, yiyecekler ve hûrilerle donatılmış sarayların bulunduğu, içinde tesnîm ve selsebîl pınarlarının aktığı, arşın altından misk kokulu rüzgârların estiği, yani “hiçbir insan gözünün görmediği, hayalinin canlandıramadığı nimetlerle dolu olduğu” zikredilir (Râzî, XVI, 132-133).
 20-22. âyetlerde özellikleri anlatılan müminlerin bu cennetlere gireceği vaad edilmektedir. İnsanoğlu bu dünyadaki şuur ve duygularına göre cennette bile mutlu olabilmek için yakınlarının da orada olmasını ister. Bu arzu 23. âyette müsbet karşılanmakla beraber bir şarta bağlanıyor: İman, ahlâk ve iyiliklerle buna lâyık olmak. Aksi halde yalnızca cennetlik kimselerin yakını, sevgilisi olmak kişiye oraya girme hakkı vermeyecektir (bu konuda ayrıca bk. Tûr 52/21; adn cennetleri hakkında bilgi için bk. Yusuf Şevki Yavuz, “Adn”, DİA, I, 390-391).

Kaynak :Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 285-286
 

جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا وَمَنْ صَلَحَ مِنْ اٰبَٓائِهِمْ وَاَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ 

 

جَنَّاتُ  kelimesi  عُقْبَى ‘den bedeldir. Veya mahzuf mübtedanın haberidir. Takdiri,  هي  şeklindedir.  عَدْنٍ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

يَدْخُلُونَهَا  fiili,  جَنَّاتُ ‘un sıfatı olarak mahallen merfûdur.

يَدْخُلُونَهَا  fiili  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

Muttasıl zamir  هَا  mef’ûlün bih olarak mahallen mansubdur.

وَ  atıf harfidir.  مَنْ  müşterek ism-i mevsûl,  يَدْخُلُونَهَا ‘deki fail olan zamire matuf olup mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlün sılası  صَلَحَ مِنْ اٰبَٓائِهِمْ ‘dır. Îrabdan mahalli yoktur.

صَلَحَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هو ‘dir.

مِنْ اٰبَٓائِهِمْ  car mecruru  صَلَحَ  fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir  هِمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

اَزْوَاجِهِمْ  kelimesi atıf harfi  وَ ‘la  مِنْ اٰبَٓائِهِمْ ‘e matuftur.  ذُرِّيَّاتِهِمْ  kelimesi atıf harfi  وَ ‘la  مِنْ اٰبَٓائِهِمْ ‘e matuftur.


 وَالْمَلٰٓئِكَةُ يَدْخُلُونَ عَلَيْهِمْ مِنْ كُلِّ بَابٍۚ

 

İsim cümlesidir.  وَ  atıf harfidir.  الْمَلٰٓئِكَةُ  mübteda olup lafzen merfûdur.  يَدْخُلُونَ  fiili haber olarak mahallen merfûdur.

يَدْخُلُونَ  fiili  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur. 

عَلَيْهِمْ  car mecruru  يَدْخُلُونَ  fiiline müteallıktır.  مِنْ كُلِّ  car mecruru  يَدْخُلُونَ  fiiline müteallıktır.  بَابٍ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. 

 

جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا وَمَنْ صَلَحَ مِنْ اٰبَٓائِهِمْ وَاَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ 

 

جَنَّاتُ عَدْنٍ , önceki ayetteki عُقْبَى الدَّارِ  ibaresinden bedeldir.  يَدْخُلُونَهَا وَمَنْ صَلَحَ مِنْ اٰبَٓائِهِمْ cümlesinde, muzari fiil teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.

يَدْخُلُونَهَا ’daki fail zamire matuf olan müşterek ism-i mevsûl  مَنْ ’in sılası  صَلَحَ مِنْ اٰبَٓائِهِمْ وَاَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ  mazi fiil sıygasında gelerek sebat, temekkün ve istikrar ifade etmiştir.

Ayette salâh kaydının zikredilmesi, sadece nesep bağına sarılanların boş umutlarını kesmek içindir. (Ebüssuûd)


جَنَّاتُ عَدْنٍ  izafeti,  عُقْبَى الدَّارِ ’dan bedeldir.  يَدْخُلُونَهَا  cümlesi haldir. (Muhyiddin Derviş-Îrab)

Bedel ve hal cümleleri akıbet yurduna dikkat çekmek maksadıyla yapılmış ıtnâbtır.

جَنَّاتُ عَدْنٍ ‘nin hazfedilmiş bir mübtedanın haberi olması da mümkündür. (Kurtubî)

Burdaki ayetten maksat, itaatkâr olan insana, onun sevincini ve neşesini artıran her bir şeyi hatırlatmaktır. Binaenaleyh Allah mükellefe, o cennete girdiği zaman babalarının, hanımlarının ve çocuklarının onunla birlikte bulunacağını müjdelediğinde hiç şüphe yok ki bundan dolayı mükellefin sevinci büyür, neşesi de artar. Hatta, cennetliklerin sevincini sağlayan en büyük şeylerden birisinin, onların orada bir araya gelip, dünyadaki hal ve hatıralarından bahsetmeleri, sonra da bunlardan kurtardığı ve cennete ulaştırdığı için Allah'a şükretmeleri olduğu söylenmiştir. (Fahreddin er-Râzî)


 وَالْمَلٰٓئِكَةُ يَدْخُلُونَ عَلَيْهِمْ مِنْ كُلِّ بَابٍۚ

 

İstînâfiyye olarak fasılla gelen isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. İsim cümleleri sübut ifade eder. 

Müsned muzari fiil sıygasında gelmiş ve hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade etmiştir. Ayrıca muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler.(Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi )

بَابٍۚ ’deki tenvin kesret, nev ve tazim ifade eder.

اٰبَٓائِهِمْ - اَزْوَاجِهِمْ - ذُرِّيَّاتِهِمْ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı,  يَدْخُلُونَهَا , مِنْ , هِمْ kelimelerinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr  sanatları vardır.