اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ طُوبٰى لَهُمْ وَحُسْنُ مَاٰبٍ
اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ طُوبٰى لَهُمْ وَحُسْنُ مَاٰبٍ
İsim cümlesidir. Cemi müzekker has ism-i mevsûl اَلَّذ۪ينَ mübteda olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası اٰمَنُوا cümlesidir. Îrabtan mahalli yoktur.
اٰمَنُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
عَمِلُوا fiili atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur.
عَمِلُوا fiili damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
الصَّالِحَاتِ mef’ûlun bih olup cemi müennes salim olduğu için nasb alameti kesradır.
طُوبٰى لَهُمْ وَحُسْنُ مَاٰبٍ cümlesi اَلَّذ۪ينَ ‘nin haberi olarak mahallen merfûdur.
طُوبٰى mübteda olup elif üzere mukadder damme ile merfûdur.
لَهُمْ car mecruru mübtedanın mahzuf haberine müteallıktır.
حُسْنُ atıf harfi وَ ‘la طُوبٰى kelimesine matuftur. مَاٰبٍ muzâfun ileyh olarak kesra ile mecrurdur.
الصَّالِحَاتِ kelimesi sülâsî mücerred olan صلح fiilinin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اٰمَنُوا fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.
İf’al babındandır. Sülâsîsi أمن ’dir.
İf’al babı fiille tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin ( imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.
اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ طُوبٰى لَهُمْ وَحُسْنُ مَاٰبٍ
İstînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Sübut ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Müsnedün ileyhin ism-i mevsûlle marife olması, bahsi geçenlerin bilinen kişiler olmasının yanında o kişilere tazim ifade eder.
Merfû mahaldeki اَلَّذ۪ينَ ’nin sılası olan اٰمَنُوا müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Aynı üslupta gelen وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ cümlesi, mevsûlün sılası olan اٰمَنُوا ’ya matuftur.
Fiillerin mazi fiil sıygasında gelmesi hudûs, temekkün ve istikrar ifade etmiştir..
Burada عملوا الصالحات ibaresinin aslı عَمِلُوا الاعمال الصالحات şeklindedir. Mevsuf hazf edilmiş, sıfat söylenmiştir. Bu da onların (ve amellerinin) bu sıfatla ne kadar özdeşleştiklerini, kuvvetle vasıflandıklarını gösterir. Îcaz-ı hazif vardır.
طُوبٰى , mübteda olan اَلَّذ۪ينَ ’nin haberidir. وَحُسْنُ مَاٰبٍ , temâsül sebebiyle طُوبٰى ’ya atfedilmiştir.
حُسْنُ مَاٰبٍ ibaresinde sıfat mevsufuna muzâf olmuştur.
طُوبٰى : Katade der ki:”Onlara tuba vardır” demek, ”Onlara güzellik vardır” demektir. İkrime: ‘’Onlara bol nimetler vardır’’, İbrahim en-Nehaî: ‘’onlara hayır vardır’’ diye açıklamıştır.(Fahreddin er-Râzî)
اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا mübtedadır, haberi de طُوبٰى لَهُمْ ‘dür, فولى veznindedir, طيپ ’ten gelir, ى ’si makabli dammeli olduğu için وَ ’a kalp olunmuştur. طاب ’nin masdarıdır, tıpkı پشرى ve زلفى gibi. Ref’i de, nasbı da caizdir. Bunun içindir ki devamı nasb ile وَحُسْنُ مَاٰبٍ
okunmuştur. (Beyzâvî, Âşûr)
Bu ifade, onların güzel şeylere nail olacaklarını tam olarak anlatmaktadır. Bütün lezzetler, bu ifadenin kapsamına girer. Kısaca tefsiri ise, “Her hususta en güzel ve en hoş şeyler, onların olacaktır” şeklindedir. (Fahreddin er-Râzî)