Ra'd Sûresi 32. Ayet

وَلَقَدِ اسْتُهْزِئَ بِرُسُلٍ مِنْ قَبْلِكَ فَاَمْلَيْتُ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا ثُمَّ اَخَذْتُهُمْ۠ فَكَيْفَ كَانَ عِقَابِ  ...

Andolsun, senden önce de nice peygamberler alaya alındı da ben inkâr edenlere bir süre (mühlet) verdim, sonra da onları yakalayıverdim. Benim cezalandırmam nasılmış!
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَلَقَدِ ve andolsun
2 اسْتُهْزِئَ alay edildi ه ز ا
3 بِرُسُلٍ peygamberlerle ر س ل
4 مِنْ
5 قَبْلِكَ senden önceki ق ب ل
6 فَأَمْلَيْتُ fakat bir süre verdim م ل و
7 لِلَّذِينَ kimselere
8 كَفَرُوا inkar eden(lere) ك ف ر
9 ثُمَّ sonra
10 أَخَذْتُهُمْ onları yakaladım ا خ ذ
11 فَكَيْفَ nasıl ك ي ف
12 كَانَ imiş ك و ن
13 عِقَابِ cezam ع ق ب
 
Peygamberle alay etmek yeni bir olay değildir. Önceki peygamberlerle de alay edilmiş, onların getirdiği mesajlar da reddedilmiştir (Hûd11/38, 54, 87; Zuhruf 43/52). Âyette de ifade buyurulduğu üzere Allah’ın alaycı ve inkârcılara bir süre mühlet vermesi onları şımartabilir, ancak Allah onların cezasını ihmal etmez, verdiği süre içerisinde pişman olup tövbe etmedikleri takdirde onları şiddetle cezalandırır.

Kaynak :Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 291
 

وَلَقَدِ اسْتُهْزِئَ بِرُسُلٍ مِنْ قَبْلِكَ فَاَمْلَيْتُ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا ثُمَّ اَخَذْتُهُمْ۠ فَكَيْفَ كَانَ عِقَابِ

 

وَ  istînâfiyyedir.  لَ  harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir.

قَدِ  tahkik harfidir. Tekid ifade eder.  اسْتُهْزِئَ  fetha üzere mebni, meçhul mazi fiildir. 

بِرُسُلٍ  car mecruru naib-i fail olarak mahallen merfûdur. 

مِنْ قَبْلِكَ  car mecruru  اسْتُهْزِئَ  fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir  كَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.   

فَ  atıf harfidir.  اَمْلَيْتُ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  تُ  fail olarak mahallen merfûdur.

لِلَّذ۪ينَ  Cemi müzekker has ism-i mevsûl,  لِ  harf-i ceriyle birlikte  اَمْلَيْتُ  fiiline müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası كَفَرُوا ‘dur. Îrabtan mahalli yoktur.

كَفَرُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

ثُمَّ  hem zaman açısından hem de rütbe (bir mertebeden bir mertebeye geçiştir.)  açısından terahi ifade eder. (Âşûr)

  ثُمّ  matuf ile matufun aleyh arasında hem sıra olduğunu hem de fiillerin meydana gelişi arasında uzun bir sürenin bulunduğunu gösterir. Süre bakımından  فَ   harfinin zıttıdır.  ثُمَّ  ile yapılan atıfta matuf ile matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

اَخَذْتُ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  تُ  fail olarak mahallen merfûdur.

Muttasıl zamir  هُمْ۠ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

فَ  atıf harfidir.  كَيْفَ  istifham ismi olup  كَانَ ‘in mukaddem haberidir.

كَانَ  nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.

عِقَابِ  kelimesi  كَانَ ‘in ismidir. Hazf edilen  ي  ise muzâfun ileyhtir.

Burada bir  ي  harfinin mahzuf olduğuna işaret etmek için kelimenin sonunda bulunan harfin harekesi esre gelmiştir.

اسْتُهْزِئَ  fiili, sülâsî mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İstif’âl babındadır. Sülâsîsi  هزأ ’dir.

Bu bab fiile talep, tehavvül, vicdan, mutavaat, ittihaz ve itikat gibi anlamlar katar.

 

وَلَقَدِ اسْتُهْزِئَ بِرُسُلٍ مِنْ قَبْلِكَ فَاَمْلَيْتُ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا ثُمَّ اَخَذْتُهُمْ۠ فَكَيْفَ كَانَ عِقَابِ

 

وَ  istînâfiyyedir.  لَ  ise mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir. Kasem fiilinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır. Mahzuf kasem ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, gayri talebî inşâî isnaddır.

قَدْ  tahkik harfiyle tekid edilmiş  اسْتُهْزِئَ بِرُسُلٍ مِنْ قَبْلِكَ  cümlesi kasemin cevabıdır. Müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber inkârî kelamdır. 

Kasem cümlesinin mahzuf olduğu durumda vurgu kasem cevabına yapıldığından kasem cümlesi telaffuzda terk edilir. Kasem cümlesini oluşturan kasem fiili, kasem edatı ve kasem edilen isim üçü birlikte hazf edilir. Fakat kasemin varlığı kasem cevabından anlaşılmaktadır. Bu form, Kur’an’da sıkça kullanılmıştır. (Nihat Tarı, Arap Dilinde Kasem Formları ve Kur’an-ı Kerim’e Özgü “La Uksimu” Formu ile İlgili Tartışmalar)

Yine mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan  فَاَمْلَيْتُ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا  cümlesi, kasemin cevabına  فَ  ile atfedilmiştir.

بِرُسُلٍ ’deki tenvin, kesret ve tazim içindir.

Ayette onların kâfir vasfıyla zikredilmeleri, kendilerine mühlet verilenlerin alay edenlerden başkaları oldukları için değil iki vasfa da sahip olduklarını bildirmek içindir. (Ebüssuûd) 

Aynı üslupta gelen  اَخَذْتُهُمْ۠ فَكَيْفَ كَانَ عِقَابِ  cümlesi  ثُمَّ  ile makabline atfedilmiştir.

اَمْلَيْ  mühlet vermek ve hayvanlara otlakta bir müddet otlama imkânı verilmesi gibi onları bir süre bolluk ve rahatlık içinde bırakmaktır. Bu, onlar için bir tehdit ve Hz. Peygamber (sav) ile istihza yollu mucize istemelerine bir cevaptır. (Tefsir-i Kebir )

قَبْلِ - ثُمَّ  kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab,  اَمْلَيْتُ - اَخَذْتُ  kelimeleri arasında ise tıbâk-ı hafî sanatı vardır.

فَ  ile makabline atfedilen  فَكَيْفَ كَانَ عِقَابِ  cümlesi, istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.  كَيْفَ  istifham ismi,  كَانَ ’nin mukaddem haberidir. 

Muzâfun ileyhi mahzuf izafet terkibindeki  عِقَابِ , nakıs fiil  كَانَ ’nin muahhar ismidir.

Sübut ifade eden bu isim cümlesi, istifham üslubunda geldiği halde soru kastı taşımayıp tevbih ve tehdit manasına geldiği için mecaz-ı mürsel mürekkebtir. Ayrıca cümlede tecâhül-i ârif sanatı vardır.

عِقَابِ  ifadesinde muzâfun ileyh fasılaya riayet için hazf edilmiştir.

Konunun önemi nedeniyle önceki ayetteki Allah lafzından bu ayette mütekellim zamirine iltifat edilmiştir.

فَكَيْفَ كَانَ عِقَابِ  [Sonra onları yakalayıverdim. İşte azabım nasılmış?!] ifadesi, onların azaplarının son derece ağır ve çetin olduğunu açık olarak bildirmektedir. (Ebüssuûd)