İbrahim Sûresi 26. Ayet

وَمَثَلُ كَلِمَةٍ خَب۪يثَةٍ كَشَجَرَةٍ خَب۪يثَةٍۨ اجْتُثَّتْ مِنْ فَوْقِ الْاَرْضِ مَا لَهَا مِنْ قَرَارٍ  ...

Kötü bir sözün durumu da; yerden koparılmış, ayakta durma imkânı olmayan kötü bir ağacın durumu gibidir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَمَثَلُ ve durumu da م ث ل
2 كَلِمَةٍ sözün ك ل م
3 خَبِيثَةٍ kötü خ ب ث
4 كَشَجَرَةٍ bir ağaca benzer ش ج ر
5 خَبِيثَةٍ kötü خ ب ث
6 اجْتُثَّتْ gövdesi koparılmış ج ث ث
7 مِنْ
8 فَوْقِ üstünden ف و ق
9 الْأَرْضِ yerin ا ر ض
10 مَا olmayan
11 لَهَا onun
12 مِنْ hiç
13 قَرَارٍ kararı (kökü) ق ر ر
 
“Kötü söz” diye çevirdiğimiz kelime habîse tamlaması, “asılsız söz, çirkin söz”, Allah’ı inkâr etmek anlamına gelen her türlü söz, şirk ve benzeri İslâm dışı inançlar” anlamına gelir. Bu kötü söz âyette, kökleri kesilip gövdesi yerden koparılmış bir ağaca benzetilmektedir. Böyle bir ağaç nasıl meyve vermezse ve kuruyup yok olmaya mahkûmsa kötü söz de o şekilde sonuçsuz kalmaya mahkûmdur; ayrıca insanın hem dünyada, hem de âhirette felâketlere sürüklenmesine sebep olur.

Kaynak :Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 315-316
 

جثّ Cesse : إجْتَثَّ fiili cüsse/gövde/bedeni sökülüp veya çekilip çıkarılmak demektir. Birşeyin cüssesi onun çıkıntı yapan karaltısı, bedeni veya kalıbıdır. (Müfredat) Kuran’ı Kerim’de iftial babında fiil olarak sadece 1 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekli cüssedir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)

 

وَمَثَلُ كَلِمَةٍ خَب۪يثَةٍ كَشَجَرَةٍ خَب۪يثَةٍۨ اجْتُثَّتْ مِنْ فَوْقِ الْاَرْضِ مَا لَهَا مِنْ قَرَارٍ

 

İsim cümlesidir.  وَ  istînâfiyyedir.  مَثَلُ  mübteda olup lafzen merfûdur.  كَلِمَةٍ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

خَب۪يثَةٍ  kelimesi,  كَلِمَةٍ ‘nin sıfatı olup kesra ile mecrurdur.

 كَشَجَرَةٍ  car mecruru mübtedanın mahzuf haberine müteallıktır. Muzâf mahzuftur. Takdiri  كمثل شجرة  (Ağacın hali gibidir.) şeklindedir.

 خَب۪يثَةٍ  kelimesi  شَجَرَةٍ ‘nin sıfatı olup kesra mecrurdur.

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t (  النَّعَتُ  )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut (  المَنْعُوتُ  ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsûftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

(Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اجْتُثَّتْ  fiili,  شَجَرَةٍ  ‘in sıfatı olarak mahallen mecrurdur. 

اجْتُثَّتْ  fetha üzere mebni, meçhul mazi fiildir.  تْ  te’nis alametidir.

مِنْ فَوْقِ  car mecruru  اجْتُثَّتْ  fiiline müteallıktır.  الْاَرْضِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. 

مَا  nefy harfi olup  لَيْسَ  gibi amel eder. İsmini ref haberini nasb eder. 

لَهَا  car mecruru  مَا ‘ın mahzuf mukaddem haberine müteallıktır.

مِنْ  harf-i ceri zaiddir.  قَرَارٍ  kelimesi lafzen mecrur,  مَا ‘nın haberi olarak mahallen merfûdur.

اجْتُثَّتْ  fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İftiâl babındadır. Sülâsîsi  جثث ’dir.

İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.

 

وَمَثَلُ كَلِمَةٍ خَب۪يثَةٍ كَشَجَرَةٍ خَب۪يثَةٍۨ اجْتُثَّتْ مِنْ فَوْقِ الْاَرْضِ 

 

وَ  istînâfiyyedir. Sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Müsnedün ileyhin izafet şeklinde gelmesi, az sözle çok anlam ifadesi içindir.  Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır.  كَشَجَرَةٍ , mahzuf habere müteallıktır.

خَب۪يثَةٍ  kelimesi, tahkir maksadıyla nekre gelen  كَلِمَةٍ  için sıfattır. Dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır.

Cümledeki ikinci  خَب۪يثَةٍ  kelimesi de  كَشَجَرَةٍ  için sıfattır. Kelimenin tekrarında  reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır. 

شَجَرَةٍ  için sıfat konumundaki  اجْتُثَّتْ مِنْ فَوْقِ الْاَرْضِ  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için kullanılan bir açıklama biçimidir. Sıfatın kullanılmasının, matbusunun daha iyi tanınması, övülmesi, yerilmesi, pekiştirilmesi, acındırılması, kapalılığının giderilmesi, tahsis edilmesi gibi maksatları vardır. Itnâb, bazen de sıfatlar vasıtasıyla yapılmaktadır. (Ar. Gör. Ömer Kara, Belâgat İlminde İki İfade Biçimi: Itnâb-Îcâz (I) Kur’ân Metninin Anlaşılmasındaki Rolü Üzerine Bir Deneme)

Ayette temsilî istiare vardır.

اجْتُثَّتْ مِنْ فَوْقِ الْاَرْضِ  (Toprağın üzerinden koparılıveren) ifadesi, (önceki ayette) iyi ağaç hakkında kullanılan “kökü sabit” ifadesinin karşıtı olarak kullanılmıştır.  اجْتُثَّتْ  (kökü çıkarılmış) anlamına gelir.  اجتثاث  kelimesinin kök anlamı cesedin bütünüyle çekilip çıkarılmasıdır. (Keşşâf) 

Misal imana veya şirke davetle ilgilidir. Çünkü  كَلِمَةٍ ‘den herhangi bir şeye davet etmek ve herhangi bir söz söylemek anlaşılmaktadır. (Kurtubî)

Güzel söz; hakka, yahut iyiliğe daveti ifade eden şeydir, kötü söz de bunun tersidir. (Beyzâvî)

Bil ki kötü söz hakkında yapılan bu benzetme, son derece mükemmeldir. Çünkü Allah Teâlâ bu ağacı, çok zararlı ve bütün faydalardan hâlî olarak nitelemiştir. Zararlı oluşuna,  خَب۪يثَةٍ  tabiriyle işaret etmiştir; her türlü faydadan uzak olmasına da, “toprağın üstünden koparılıvermiş. Onun hiçbir sebatı yoktur” ifadesiyle işaret etmiştir. Allah (cc), en iyisini bilendir. (Fahreddin er-Râzî)

Kötü sözün durumu da, yerden koparılmış, kökü olmayan kötü bir ağaca benzer. (Elmalılı)

Kötü ağaç misalinde üslubun değiştirilmiş olması, aslında maksadın bu misal olmadığını, bunun açık olup herkesçe bilindiğini bildirmek içindir.

İşte bu ağacın damarları, gövdeye yakın olduğu için, damarlar koparılınca ağacın ayakta kalma imkânı kalmaz. (Ebüssuûd)


مَثَلُ كَلِمَةٍ خَب۪يثَةٍ كَشَجَرَةٍ  (Pis kelimenin durumu, pis ağaç gibidir) cümlesinde mürsel ve mücmel teşbih vardır.  مَثَلاً كَلِمَةً طَيِّبَةً كَشَجَرَةٍ طَيِّبَةٍ  Güzel kelime de bunun gibidir. (Safvetü't Tefasir)

مَثَلاً كَلِمَةً طَيِّبَةً كَشَجَرَةٍ طَيِّبَةٍ  ile 24. ayetteki  مَثَلُ كَلِمَةٍ خَب۪يثَةٍ كَشَجَرَةٍ خَب۪يثَةٍۨ  ibareleri arasında mukabele sanatı vardır.


مَا لَهَا مِنْ قَرَارٍ

 

Beyânî istînâf olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.

Veya  شَجَرَةٍ  için ikinci sıfat cümlesidir. Menfi isim cümlesi formunda gelmiştir.

مَا  nefy harfi, nakıs fiil  ليس  gibi amel etmiştir. Cümlede takdim tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır.  لَهَا , mukaddem mahzuf habere müteallıktır. Muahhar müsned olan  مِنْ قَرَارٍ ‘deki  مِنْ  harfi zaiddir. Tekid ifade eder. Cümle faide-i haber inkârî kelamdır.

قَرَارٍ ‘deki tenvin tahkir içindir.

مَا لَهَا مِنْ قَرَار  ifadesinde delil ile desteklenmeyen çürük, mesnetsiz söz; sabit olmayan, istikrarsız bir ağaca benzetilmiştir. Kalıcı olmayan, istikrarsız şey ise, batıl olduğu için çok kısa sürede çöküp gider. (Keşşâf)

مَا لَهَا مِنْ قَرَارٍ  cümlesi kökünden sökme manasının tekididir. Çünkü kökünün tamamen sökülmesi kararsızlıktandır. (Âşûr)