Hicr Sûresi 53. Ayet

قَالُوا لَا تَوْجَلْ اِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَامٍ عَل۪يمٍ  ...

Onlar, “Korkma, biz sana bilgin bir oğul müjdeliyoruz” dediler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قَالُوا dediler ق و ل
2 لَا
3 تَوْجَلْ korkma و ج ل
4 إِنَّا biz
5 نُبَشِّرُكَ sana müjdeleriz ب ش ر
6 بِغُلَامٍ bir çocuk غ ل م
7 عَلِيمٍ bilgin ع ل م
 
Hz. İbrâhim’e meleklerin gönderilmesi ve sonrasında gelişen olaylar Hûd sûresinde ayrıntılı olarak anlatılmıştır (Hûd 11/69-83). Konunun burada tekrar özetle hatırlatılmasının sebebi ise az önceki âyetlerde bahsedilen Allah Teâlâ’nın rahmetinin genişliğine ve azabının şiddetli olduğuna tarihten birer örnek göstererek insanların ibret almalarını, buna göre hareket etmelerini sağlamaktır. Konumuz olan âyetlerde, Allah’ın rahmetinin, gerektiğinde biz insanlara olağan üstü gelecek derecedeki genişliğine bir örnek olmak üzere sevdiği kullarından olup, “dost” (halîl) diye nitelediği (en-Nisâ 4/125) Hz. İbrâhim’e meleklerden insan görünümünde misafirler göndererek ona “bilgili bir çocuk” müjdelemesinden söz edilmektedir. Hûd sûresinde bu çocuğun İshak olduğu bildirilir. Burada onun tek kelimeyle “bilgili” diye nitelendirilmesi, bilginin mutlak değerine ve önemine işaret eder. Hz. İbrâhim, böyle ummadığı bir şekilde, olağan üstü bir haber almanın verdiği şaşkınlıktan dolayı “Peki bana neyi müjdeliyorsunuz?” diye soruverdi. Bu bir bakıma “Verdiğiniz müjdenin ne kadar şaşırtıcı olduğunun farkında mısınız?” anlamına geliyordu (Zemahşerî, II, 315). Habercilerin “Sana gerçeği müjdeledik” demeleri ise “Eğer Allah bir şeyin olacağını bildirmişse, olağan üstü de olsa bu bildirdiği haktır, mutlaka gerçekleşecektir” anlamına gelir. “Sakın ümitsizliğe kapılanlardan olma!” uyarısı da Hz. İbrâhim’in şahsında sıradan müminlere bir uyarıdır. Çünkü, bizzat kendisinin “Rabbimin rahmetinden, sapmışlardan başka kim ümit keser?” şeklindeki sözünden de anlaşılacağı üzere bir peygamber için ümitsizlikten söz edilemez. Hûd sûresinde Hz. İbrâhim’in eşine müjde verildiği bildirildiğine göre, melekler İshak’ın doğacağını müjdelerken İbrâhim’in eşi de orada bulunuyordu ve her ikisine de müjde iletilmişti; yaşlılıkları dolayısıyla bir çocuk beklemeleri mümkün olmadığı için ikisi de bu habere şaşırmıştı. İbrâhim ile eşinin ayrı ayrı yerlerde bulundukları ve haberin kendilerine ayrı ayrı verildiği de düşünülebilir.
 
Hz. İbrâhim’e meleklerin gönderilmesi ve sonrasında gelişen olaylar Hûd sûresinde ayrıntılı olarak anlatılmıştır (Hûd 11/69-83). Konunun burada tekrar özetle hatırlatılmasının sebebi ise az önceki âyetlerde bahsedilen Allah Teâlâ’nın rahmetinin genişliğine ve azabının şiddetli olduğuna tarihten birer örnek göstererek insanların ibret almalarını, buna göre hareket etmelerini sağlamaktır. Konumuz olan âyetlerde, Allah’ın rahmetinin, gerektiğinde biz insanlara olağan üstü gelecek derecedeki genişliğine bir örnek olmak üzere sevdiği kullarından olup, “dost” (halîl) diye nitelediği (en-Nisâ 4/125) Hz. İbrâhim’e meleklerden insan görünümünde misafirler göndererek ona “bilgili bir çocuk” müjdelemesinden söz edilmektedir. Hûd sûresinde bu çocuğun İshak olduğu bildirilir. Burada onun tek kelimeyle “bilgili” diye nitelendirilmesi, bilginin mutlak değerine ve önemine işaret eder. Hz. İbrâhim, böyle ummadığı bir şekilde, olağan üstü bir haber almanın verdiği şaşkınlıktan dolayı “Peki bana neyi müjdeliyorsunuz?” diye soruverdi. Bu bir bakıma “Verdiğiniz müjdenin ne kadar şaşırtıcı olduğunun farkında mısınız?” anlamına geliyordu (Zemahşerî, II, 315). Habercilerin “Sana gerçeği müjdeledik” demeleri ise “Eğer Allah bir şeyin olacağını bildirmişse, olağan üstü de olsa bu bildirdiği haktır, mutlaka gerçekleşecektir” anlamına gelir. “Sakın ümitsizliğe kapılanlardan olma!” uyarısı da Hz. İbrâhim’in şahsında sıradan müminlere bir uyarıdır. Çünkü, bizzat kendisinin “Rabbimin rahmetinden, sapmışlardan başka kim ümit keser?” şeklindeki sözünden de anlaşılacağı üzere bir peygamber için ümitsizlikten söz edilemez. Hûd sûresinde Hz. İbrâhim’in eşine müjde verildiği bildirildiğine göre, melekler İshak’ın doğacağını müjdelerken İbrâhim’in eşi de orada bulunuyordu ve her ikisine de müjde iletilmişti; yaşlılıkları dolayısıyla bir çocuk beklemeleri mümkün olmadığı için ikisi de bu habere şaşırmıştı. İbrâhim ile eşinin ayrı ayrı yerlerde bulundukları ve haberin kendilerine ayrı ayrı verildiği de düşünülebilir.
 
غلم Ğaleme : غُلامٌ bıyığı terlemiş olan oğlandır. Kuran-ı Kerim’de çoğulu غِلْمانٌ şeklinde gelmiştir. (Müfredat) Kuran’ı Kerim’de aynı isim türeviyle 13 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekilleri gulam, gilman, köle ve kölemendir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
 

قَالُوا لَا تَوْجَلْ 

 

Fiil cümlesidir. قَالُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

Mekulü’l-kavli  لَا تَوْجَلْ ‘dır.  قَالُٓوا  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.

لَا  nehiy harfi olup olumsuz emir manasındadır.  تَوْجَلْ  meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ‘dir.

 

 اِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَامٍ عَل۪يمٍ

 

İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. 

نَا  mütekellim zamiri  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.

نُبَشِّرُكَ  fiili,  اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.  نُبَشِّرُكَ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  نحن ‘dur.

Muttasıl zamir  كَ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.  بِغُلَامٍ  car mecruru  نُبَشِّرُكَ  fiiline müteallıktır.

عَل۪يمٍ  kelimesi  غُلَامٍ ‘in sıfatı olup lafzen mecrurdur.

نُبَشِّرُكَ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Tef’il babındandır. Sülâsîsi بشر’ dir.

Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar. 

 

قَالُوا لَا تَوْجَلْ 

 

İstînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

قَالُوا  fiilinin mekulü’l-kavli olan  لَا تَوْجَلْ  cümlesi, nehiy üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Meleklerin, Hz. İbrahim’e hitaben “korkma!” şeklinde emir sıygasıyla gelen sözleri gerçek manada emir değil, onu teskin etmek ve korkusunu gidermek için söylenmiş sözler olduğu için mecaz-ı mürsel mürekkebtir.


 

 اِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَامٍ عَل۪يمٍ

 

Ta’liliyye olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.  اِنَّ  ile tekid edilmiş sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. 

Sübut ifade eden isim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

نُبَشِّرُكَ بِغُلَامٍ عَل۪يمٍ  cümlesi, اِنَّ’nin haberi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Müsnedin muzari fiil sıygasında gelmesi cümleye hükmü takviye, hudûs ve teceddüt anlamları katmıştır. Ayrıca muzari fiilde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek dikkatini artıran tecessüm özelliği vardır.

بِغُلَامٍ ’deki tenvin tazim ifade eder.

عَل۪يمٍ  kelimesi  غُلَامٍ  için sıfattır. Dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır.

Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için kullanılan bir açıklama biçimidir. Sıfatın kullanılmasının, matbusunun daha iyi tanınması, övülmesi, yerilmesi, pekiştirilmesi, acındırılması, kapalılığının giderilmesi, tahsis edilmesi gibi maksatları vardır. Itnâb, bazen de sıfatlar vasıtasıyla yapılmaktadır. (Ar. Gör. Ömer Kara, Belâgat İlminde İki İfade Biçimi: Itnâb-Îcâz (I) Kur’ân Metninin Anlaşılmasındaki Rolü Üzerine Bir Deneme)

Alimler, buradaki  عَل۪يمٍ  tabirinin ne manaya geldiği hususunda ihtilaf etmişlerdir. Bu cümleden olarak, “Meleklerin Hz.İbrahim’e, çocuğun erkek olmasının yanında, peygamber olacağı müjdesini de verdikleri ileri sürülürken, “Onun dinî hususlarda bir bilgin olacağı müjdesini verdikleri” de söylenmiştir. (Fahreddin er-Râzî)

”Şüphesiz biz seni müjdeliyoruz” cümlesi de yeni söz başıdır, korkma yasağının gerekçesi gibidir. Çünkü müjde verenden korkulmaz. Hamza; بَشر  kökünden  نَبْشُرُكَ  okumuştur. “Bir oğlan çocuğu ile” şeklinde bahsedilen İshak (as)’dır, çünkü [Onu İshak ile müjdeledik] (Saffat: 112) buyurulmuştur.  عَل۪يمٍ  sıfatı da bulûğa erdiği zaman bilgili olacağı manasındadır. (Beyzâvî)

غُلَامٍ , genç çocuk demektir. Kevniyet alakasıyla mecaz-ı mürseldir.