وَلَقَدْ جَٓاءَهُمْ رَسُولٌ مِنْهُمْ فَكَذَّبُوهُ فَاَخَذَهُمُ الْعَذَابُ وَهُمْ ظَالِمُونَ
وَلَقَدْ جَٓاءَهُمْ رَسُولٌ مِنْهُمْ فَكَذَّبُوهُ فَاَخَذَهُمُ الْعَذَابُ وَهُمْ ظَالِمُونَ
وَ istînâfiyyedir. لَ mahzuf kasemin cevabına gelen muvattie harfidir. قَدْ tahkik harfidir. Tekid ifade eder.
جَٓاءَهُمْ fetha üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir هُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. رَسُولٌ fail olup lafzen merfûdur.
مِنْهُمْ car mecruru رَسُولٌ mahzuf sıfatına müteallıktır.
فَ atıf harfidir. كَذَّبُوهُ damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
فَ atıf harfidir. اَخَذَهُمُ fetha üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir هُمُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. الْعَذَاب fail olup lafzen merfûdur.
وَهُمْ ظَالِمُونَ cümlesi hal olarak mahallen mansubdur. وَ haliyyedir. Munfasıl zamir هُمْ mübteda olarak mahallen merfûdur. ظَالِمُونَ haber olup ref alameti و ’dır. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanırlar. ظَالِمُونَ kelimesi sülâsî mücerred olan ظلم fiilinin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimedir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
كَذَّبُوهُ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Tef’il babındadır. Sülâsîsi كذب ’dir.
Bu bab, fiile çokluk (fiilin, failin veya mef'ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlu herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar. Tef’il babının en yaygın anlamı teksirdir.
وَلَقَدْ جَٓاءَهُمْ رَسُولٌ مِنْهُمْ فَكَذَّبُوهُ فَاَخَذَهُمُ الْعَذَابُ وَهُمْ ظَالِمُونَ
وَ istînâfiyye, لَ mahzuf kasemin cevabının başına gelen harftir. Kasem fiilinin hazfi îcâz-ı haziftir. Mahzufla birlikte cümle kasem üslubunda gayr-ı talebî inşâî isnaddır. قَدْ tekid edilmiş cevap cümlesi وَلَقَدْ جَٓاءَهُمْ رَسُولٌ مِنْهُمْ , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır.
قَدْ harfi mazi fiilin önüne geldiğinde tahkik ve takrib (olayın yaklaştığını), muzari fiilin önüne geldiğinde fiilin vuku bulma ihtimalinin azlığını ifade eder. (İtkan, s. 459)
Müsnedün ileyh olan رَسُولٌ kelimesindeki tenvin tazim ifade eder.
Müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelam olan فَكَذَّبُوهُ cümlesi, kasemin cevabına matuftur.
فَ ile فَكَذَّبُوهُ cümlesine atfedilen فَاَخَذَهُمُ الْعَذَابُ وَهُمْ ظَالِمُونَ cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Fiil mazi sıygada gelerek hudûs, sebat, temekkün ve istikrar ifade etmiştir. (Vakafat, s. 107)
فَكَذَّبُوهُ fiili tefil babındadır. Tefil babının fiile kattığı anlamlardan biri de teksirdir.
اَخَذَ fiilinin, الْعَذَابُ kelimesine isnadı mecaz-ı aklîdir.
Hal وَ ’ıyla gelen وَهُمْ ظَالِمُونَ cümlesi, sübut ifade eden isim cümlesi formunda, faide-i haber ibtidaî kelamdır. فَكَذَّبُوهُ ’daki merfû zamirin halini açıklayan bu cümle, anlamı zenginleştiren ıtnâb sanatıdır.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Haberin ism-i fail kalıbıyla gelmesi durumun devamlılığına işaret etmiştir. İsm-i fail sübuta, istikrara ve sıfatın mevsufa olan bağlılığına delalet eder. (Halidî, Vakafat, s. 80)
İsim cümlesindeki ism-i fail istimrar ifade eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meâni İlmi)
Bu kelam da önceki ayette verilen misalin devamı olup, onların nimetlere nankörlük etmelerinin, yalnız akla karşı gelmek değil, aynı zamanda Allah'ın insanlar üzerindeki hüccetine de karşı gelmek olduğunu beyan etmektedir.
Bu kelam delalet ediyor ki onlar küfür ve inada tamamen batmışlar ve mûtat her haddi aşmışlardı.
Azabın, peygamberi yalanlamalarına terettüp etmesi, Allah'ın câri sünnetine binaendir. (Ebüssuûd)