Nahl Sûresi 119. Ayet

ثُمَّ اِنَّ رَبَّكَ لِلَّذ۪ينَ عَمِلُوا السُّٓوءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ وَاَصْلَحُٓواۙ اِنَّ رَبَّكَ مِنْ بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَح۪يمٌ۟  ...

Sonra, şüphesiz ki Rabbin; cahillik sebebiyle kötülük yapan, sonra bunun ardından tövbe eden ve durumunu düzeltenlerden yanadır. Şüphesiz Rabbin bundan sonra da elbette çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 ثُمَّ sonra
2 إِنَّ şüphesiz
3 رَبَّكَ Rabbin ر ب ب
4 لِلَّذِينَ kimseler için
5 عَمِلُوا işleyen(ler) ع م ل
6 السُّوءَ kötülük س و ا
7 بِجَهَالَةٍ cehaletle ج ه ل
8 ثُمَّ sonra
9 تَابُوا tevbe edenler (için) ت و ب
10 مِنْ
11 بَعْدِ ardından ب ع د
12 ذَٰلِكَ bunun
13 وَأَصْلَحُوا ve uslananlar (için) ص ل ح
14 إِنَّ elbette
15 رَبَّكَ Rabbin ر ب ب
16 مِنْ
17 بَعْدِهَا bunlardan sonra ب ع د
18 لَغَفُورٌ bağışlayandır غ ف ر
19 رَحِيمٌ esirgeyendir ر ح م
 

ثُمَّ اِنَّ رَبَّكَ لِلَّذ۪ينَ عَمِلُوا السُّٓوءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ وَاَصْلَحُٓواۙ

 

İsim cümlesidir.  ثُمَّ  hem zaman açısından hem de rütbe (bir mertebeden bir mertebeye geçiştir.)  açısından terahi ifade eder. (Âşûr)

ثُمَّ : Matuf ve matufun aleyh arasında hem sıra olduğunu hem de fiillerin meydana gelişi arasında uzun bir surenin bulunduğunu gösterir. Süre bakımından  فَ  harfinin zıttıdır.  ثُمَّ  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder. رَبَّكَ  kelimesi  اِنَّ ’in ismi olup lafzen mansubdur. Aynı zamanda muzâftır. Muttasıl zamir كَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

الَّذ۪ينَ  cemi müzekker has ism-i mevsûl, لِ  harf-i ceriyle birlikte  اِنَّ ’nin mahzuf  haberine müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası  عَمِلُوا ’dur. Îrabtan mahalli yoktur.

عَمِلُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.  السُّٓوءَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.

بِجَهَالَةٍ  car mecruru  عَمِلُوا ’deki failin mahzuf haline müteallıktır. 

بِجَهَالَةٍ ’deki  بِ  harf-i ceri mülâbese içindir. (Âşûr)

ثُمَّ  tertip ve terahi ifade eden atıf harfidir. 

تَابُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

مِنْ بَعْدِ  car mecruru  تَابُوا  fiiline müteallıktır.  ذا  işaret ismi olup sükun üzere mebni mahallen mecrur, muzâfun ileyhtir.  ل  harfi buud yani uzaklık belirten harf,  ك  ise muhatap zamiridir. 

وَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)   

اَصْلَحُٓوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.  اَصْلَحُٓوا  fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi  صلح ’dir.

İf’al babı fiille, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.


 اِنَّ رَبَّكَ مِنْ بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَح۪يمٌ۟

 

İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder. 

رَبَّكَ  kelimesi  اِنَّ ’in ismi olup lafzen mansubdur. Aynı zamanda muzâftır. Muttasıl zamir  كَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

مِنْ بَعْدِ  car mecruru mahzuf hale müteallıktır. Muttasıl zamir  هَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

مِنْ بَعْدِهَا deki zamir,  جَهَالَةٍ  veya  التَّوْبَةِ ye aittir. (Âşûr)

لَ  harfi  اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır. غَفُورٌ  kelimesi  اِنَّ ’nin haberi olup lafzen merfûdur.  رَح۪يمٌ۟  ikinci haberdir.

رَح۪يمٌ۟  ve  غَفُورٌ  kelimeleri, mübalağalı ism-i fail kalıbındandır. Bu kalıp bu vasfın mevsufta sürekli varlığına, sıfatın, mevsufun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.

Mübalağalı ism-i fail: Bir varlıkta bir niteliğin aşırı derecede bulunduğunu gösteren, fiilden türeyen, sıfat cinsinden isimlerdir. Mübalağalı ism-i failler Allah için kullanılırsa sıfat, insanlar için kullanılırsa mübalağa ya da lakap olurlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

ثُمَّ اِنَّ رَبَّكَ لِلَّذ۪ينَ عَمِلُوا السُّٓوءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ وَاَصْلَحُٓواۙ 

 

Ayet,  ثُمَّ  ile …حَرَّمْنَا  cümlesine atfedilmiştir.  اِنَّ  ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. 

Müsnedün ileyhin Rabb ismiyle gelmesi Allah’ın rububiyet sıfatını ön plana çıkarma kastına matuftur.

Veciz anlatım kastıyla gelen  رَبَّكَ  izafetinde, Rabb ismine muzâfun ileyh olan mütekellim zamiri dolayısıyla Hz. Peygamber şan ve şeref kazanmıştır. Ayrıca bu izafet Allah’ın rububiyet vasfıyla ona destek olduğunun işaretidir.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde Rabb isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.

Önceki ayetteki azamet zamirinden sonra, bu ayette  رَبَّكَ  kelimesinin gelmesi iltifat sanatıdır.

Mecrur mahaldeki has ism-i mevsûl  لِلَّذ۪ينَ , mahzuf habere müteallıktır. Sılası olan  عَمِلُوا السُّٓوءَ بِجَهَالَةٍ , müspet mazi fiil sıygasında gelerek sebata, temekkün ve istikrara işaret etmiştir. (Vakafat, s. 107)

ثُمَّ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ وَاَصْلَحُٓواۙ  cümlesi sıla’ya  ثُمَّ  ile atfedilmiştir. Atıf sebebi tezattır. 

Müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

İşaret ismi  ذٰلِكَ ’de istiare vardır.  ذٰلِكَ  ile duruma işaret edilmiştir. 

Bilindiği gibi işaret ismi, mahsus şeyler için kullanılır. Ama burada olduğu gibi aklî şeyler için kullanıldığında istiare olur. Câmi’; her ikisinde de “vücûdun tahakkuku”dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kuran Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)

Aynı üslupta gelerek makabline atfedilen  اَصْلَحُٓواۙ  cümlesinin atıf sebebi hükümde ortaklıktır.

تَابُوا  ve  وَاَصْلَحُٓواۙ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

اَصْلَحُٓواۙ  fiili,  اِفعال  babındadır. Fiil; bu bâba göre mezit olan fiillerin kazandığı anlamlardan haynunet (bir şeyin zamanı gelmesi), izale (ortadan kaldırma) ve kesreti taşır.

اَصْلَحُٓواۙ  ile  السُّٓوءَ  kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır. 


اِنَّ رَبَّكَ مِنْ بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَح۪يمٌ۟

 

Birinci cümleyi tekid etmek için fasılla gelmiş istînâfiyyedir.  اِنَّ  ve lam-ı muzahlaka ile  tekid edilmiş sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.

Müsnedün ileyhin  رَبَّكَ  şeklinde izafetle gelmesi, faydayı çoğaltmak ve tazim içindir. 

Burada Rabb vasfının zikredilmesi rahmet vasfı için bir hazırlıktır. (Âşûr, Araf Suresi 153)

اِنَّ  ,غَفُورٌ ’nin birinci,  رَح۪يمٌ  ikinci haberidir.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde  Rabb isminin zikredilmesi  tecrîd sanatıdır.

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler,  اِنَّ , isim cümlesi ve lam-ı muzahlaka sebebiyle üç katlı tekid ifade eden çok muhkem/sağlam cümlelerdir. 

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

اِنَّ  ve  tekid lamı, cümlede beraberce bulunursa bu cümle, üç kez tekrar edilen cümle gibi olur. Çünkü  اِنَّ cümlede iki kez tekrar gücünü taşır, buna tekid lamı da ilave edilince üçüncü tekrar sağlanmış olur. Tekid edilen  اِنَّ ’nin ismi ve haberinden ziyade, cümlenin taşıdığı hükümdür. (Suyûtî, İtkan, c. 2, s. 176)

Allah’ın  غَفُورٌ  ve  رَح۪يمٌ  sıfatlarının tenvinli gelişi, bu sıfatların Allah Teâlâ’da varlık derecesinin tasavvur edilemez olduğuna işaret eder.

Haber olan iki vasfın arasında  و  olmaması Allah Teâlâ’da ikisinin birden mevcudiyetini gösterir. 

غَفُورٌ - رَح۪يمٌ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır. Bu iki kelimenin ayetin anlamıyla olan mükemmel uyumu teşâbüh-i etrâf  sanatıdır. 

Bunlar mübâlağa ifade eden kiplerdendir. (Safvetü't Tefasir)

Bu fasıla gibi tekrarlanan cümlelerin manasının nefiste yerleşmesi arzu edilir, hatta zatın bir cüzü haline gelinceye kadar tekid edilir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, Ahkaf Suresi 28, s. 314)

Böyle tekrarlanan kelimeler, kelamdaki cüzleri birbirine bağlar, aralarında bir ilişki kurar ve dokuyu bütünleştirir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, Fussilet Suresi 44, s. 189) Bunlar çok tekrarlanır ki iman ve yakîn sabitleşsin. Eğer murad sadece bilmek olsaydı bir kere söylenmesi yeterli olurdu.

Bu Ayet-i Kerimede  اِنَّ رَبَّكَ nin tekrarı “rububiyet” manasının tekidi ve Rabb kelimesinin lütuf, nimetlendirme ve mağfiret manasını ibraz etmek (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Ayette  اِنَّ رَبَّكَ [şüphesiz Rabbin] ifadesinin tekrar edilmesi, vaadi pekiştirmek ve gerçekleştirilmesine son derece önem verdiğini göstermek içindir. (Ebüssûud)

 ثُمَّ - اِنَّ - رَبَّكَ - مِنْ - بَعْدِ  kelimelerinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.

اِنَّ رَبَّكَ مِنْ بَعْدِهَا  sözü  ثُمَّ اِنَّ رَبَّكَ  sözü için lafzî tekittir. Haberin tekid harfi ve ibtida-i lam’ı ile gelmesi ihtimam üzerine ihtimamı artırır. (Âşûr)