Nahl Sûresi 32. Ayet

اَلَّذ۪ينَ تَتَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ طَيِّب۪ينَۙ يَقُولُونَ سَلَامٌ عَلَيْكُمُۙ ادْخُلُوا الْجَنَّةَ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ  ...

Melekler, onların canlarını iyi kimseler olarak alırken, “Selâm size! Yapmış olduğunuz iyi işlere karşılık girin cennete” derler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 الَّذِينَ kimselere
2 تَتَوَفَّاهُمُ canlarını aldıkları و ف ي
3 الْمَلَائِكَةُ melekler م ل ك
4 طَيِّبِينَ iyi insanlar olarak ط ي ب
5 يَقُولُونَ derler ق و ل
6 سَلَامٌ selam س ل م
7 عَلَيْكُمُ size
8 ادْخُلُوا girin د خ ل
9 الْجَنَّةَ cennete ج ن ن
10 بِمَا karşılık
11 كُنْتُمْ olduklarınıza ك و ن
12 تَعْمَلُونَ yapıyor(lar) ع م ل
 
Yukarıda 24. âyette inkârcılara, “Rabbiniz ne indirdi?” diye sorulduğunda “eskilerin masallarını!” diyerek küstahça bir cevap verdikleri bildirilmiş, daha sonra da ölüm sırasında veya âhirette cehenneme atılmakla noktalanan durumları anlatılmıştı. Burada ise aynı sorunun bu defa müminlere sorulduğu, onların bu soruya “Hayır indirdi” (doğru ve gerçek bilgiler gönderdi) diye cevap verdikleri ifade edilmektedir. Bu suretle onlar, gerektiği şekilde güzel bir davranış sergilediklerinden dolayı bu dünyada güzelliği hak ettikleri gibi kendileri için âhiret hayatı daha da hayırlı ve güzel olacak, onlar hakkındaki uhrevî gelişmeler de pek çok nimetlere ve mânevî iltifatlara mazhar olacakları cennete kabul buyurulmalarıyla noktalanacaktır.
“Allah’a karşı gelmekten sakınma” anlamını verdiğimiz 30. âyetteki ittika kavramı, genel olarak “bütün haramlardan kaçınıp vecîbeleri yerine getirmek” diye açıklanmakta olup amelin imandan cüz olduğunu savunan Mu‘tezile müfessirleri âyeti bu anlayış çerçevesinde yorumlamışlardır. Ancak, Râzî’nin de ifade ettiği gibi (XX, 23) burada ittika kavramı, özellikle şirk ve inkâra sapmış olanların tutumlarından ve âkıbetlerinden bahseden âyetlerin ardından kullanılmıştır. Şu halde bağlamı dikkate alındığında buradaki ittikanın, “küfür ve şirkten sakınma” anlamıyla sınırlı olduğunu düşünmek daha isabetli görünmektedir. Taberî, 30. âyetin “Bu dünyada iyi işleri en güzel şekilde yapanlar” diye çevirdiğimiz bölümünü, “Bu dünyada Allah ve resulüne inanan, Allah’a itaat eden, insanları imana ve Allah’ın emrettiği iyilikleri yapmaya davet eden kimseler” diye açıklamıştır (XIV, 100). “Bu dünyada iyi olanlar” bölümü, “bu dünyada kelime-i tevhid ile imanlarını ikrar edenler” diye de anlaşılmış olup amelin imandan cüz olmadığı anlayışının ürünü olan bu yorum, “Lâ ilâhe illallah diyen cennete girecektir” (Tirmizî, “Îmân”, 17, “Cehennem”, 9) anlamındaki hadise dayanmaktadır. Bununla birlikte 32. âyette müminlere hitaben meleklerin ağzından ifade edilen, “Selâm size; yaptıklarınıza karşılık girin cennete!” hitabından ve başka âyetlerle hadislerden anlaşıldığı gibi müminlerin cennete girmelerinde ve böylece onlar hakkında, “âhiret yurdunun daha hayırlı olması”nda amellerinin de rolü olacağı muhakkaktır. 
Bu dünyada iyi işleri en güzel biçimde yapanların hakkı olan “güzellikler”den maksat, “Müslüman olmanın kazandırdığı onur, inkârcılara karşı elde edilen başarılar, İslâm’ın gerektirdiği şekilde yaşanan dinî ve ahlâkî hayatın ruhlarda meydana getireceği huzur, mutluluk, gönül ve zihin aydınlığı gibi dünyevî güzelliklerdir” diye düşünülebilir (Râzî, XX, 24). İslâm’ı doğru anlayıp inancıyla, ameliyle gerektiği şekilde uygulayan birey ve toplumların dünya hayatlarının da güzel, mutlu ve başarılı olacağı, onların zaman zaman yaşadıkları sıkıntıların ya kendi kusurlarından kaynaklandığı veya geçici bir imtihan olduğu muhakkaktır. Allah’ın müminlere âhiretteki ikramı dünyadakine göre her bakımdan daha üstün olacağı için 30. âyette “…âhiret yurdu ise daha da hayırlıdır” buyurulmuş, ardından özetle başlıca âhiret nimetleri zikredilmiştir.

Kaynak :Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 391-393
 

اَلَّذ۪ينَ تَتَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ طَيِّب۪ينَۙ يَقُولُونَ سَلَامٌ عَلَيْكُمُۙ 

 

Cemi müzekker has ism-i mevsûl  اَلَّذ۪ينَ , önceki ayette geçen  الْمُتَّق۪ينَ ‘nin sıfatı olarak mahallen mecrurdur. İsm-i mevsûlun sılası  تَتَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ ‘dir. Îrabtan mahalli yoktur. 

تَتَوَفّٰيهُمُ  elif üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Muttasıl zamir  هُمُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

الْمَلٰٓئِكَةُ  fail olup lafzen merfûdur.

طَيِّب۪ينَ  kelimesi  تَتَوَفّٰيهُمُ ‘deki mef’ûlun hali olup cemi müzekker salim olduğu için  ى  ile mansubdur. Cemi müzekker salim kelimeler harf ile îrablanır. 

يَقُولُونَ سَلَامٌ عَلَيْكُمُ  cümlesi  الْمَلٰٓئِكَةُ ‘nun hali olarak mahallen mansubdur.

يَقُولُونَ  fiili  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

Mekulü’l-kavli,  سَلَامٌ عَلَيْكُمُ ‘dur.  يَقُولُونَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.

سَلَامٌ  mübteda olup lafzen merfûdur.  عَلَيْكُمْ  car mecruru mahzuf mübtedanın haberine müteallıktır.

عَلَى  harf-i ceri mecruruna istila, rağmen, karşı, hal gibi manalar kazandırabilir. Buradaki  عَلَى  harf-i ceri istila manasındadır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

تَتَوَفّٰيهُمُ  fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi  وفي ’dir.

Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüb (sakınma) ve talep anlamları katar.


ادْخُلُوا الْجَنَّةَ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

 

Fiil cümlesidir.  ادْخُلُوا  fiili  نَ ’un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

الْجَنَّةَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. 

مَا  ve masdar-ı müevvel,  بِ  harf-i ceriyle birlikte  ادْخُلُوا  fiiline müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası  كُنْتُمْ ’un dahil olduğu isim cümlesidir. Îrabtan mahalli yoktur.

كُنْتُمْ  sükun üzere mebni nakıs fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.

تُمْ  muttasıl zamiri  كُنْتُمْ ’un ismi olarak mahallen merfûdur.  تَعْمَلُونَ  fiili  كُنْتُمْ ’un haberi olarak mahallen mansubdur.

تَعْمَلُونَ  fiili  نَ ‘nun sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.
 

اَلَّذ۪ينَ تَتَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ طَيِّب۪ينَۙ يَقُولُونَ سَلَامٌ عَلَيْكُمُۙ 

 

Önceki ayetteki  الْمُتَّق۪ينَۙ ’nin sıfatı konumundaki has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ ’nin sılası olan  تَتَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ طَيِّب۪ينَۙ , müspet muzari fiil sıygasında gelerek hudûs, teceddüt ve tecessüme işaret etmiştir. 

Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.

طَيِّب۪ينَۙ  kelimesi,  تَتَوَفّٰيهُمُ  fiilindeki mansub zamirin halini, … يَقُولُونَ سَلَامٌ عَلَيْكُمُۙ  cümlesi  الْمَلٰٓئِكَةُ  ‘nun halini bildiren ıtnâb sanatıdır. Cümleler muzari fiil sıygasında gelerek hudûs, teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir.

يَقُولُونَ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  سَلَامٌ عَلَيْكُمُۙ  cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Sübut ifade eden isim cümlesinde, îcâz-ı hazif sanatı vardır.  عَلَيْكُمُۙ  car mecruru mahzuf habere müteallıktır.

Ayetin  اَلَّذ۪ينَ تَتَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ طَيِّب۪ينَۙ  şeklindeki ilk cümlesi  ile  28. ayetin  اَلَّذ۪ينَ تَتَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ ظَالِم۪ٓي اَنْفُسِهِمْۖ  şeklindeki ilk cümlesi arasında mukabele vardır.

Burada "temiz olarak" ifadesinden murad, kendilerine zulmetmek pisliğinden temizlenmiş demektir. Bu bize anlatıyor ki takvada işin esası, zikredilen şeylerden ölüme kadar temiz kalmaktır. Bu itibarla bu ifade, müminler için takvayı sürekli kılmalarını, başkaları için de tahsilini teşvik etmektedir. (Fahreddin er-Râzî)

الطَّيِّبُ  kelimesi  قَيِّمٍ  ve  مَيِّتٍ  gibi  فَيْعِلَ  veznindedir. Tayyib olmayı mübalağalı olarak ifade eder. Güzel koku demektir. Meşhur bir mecaz olarak güzel ahlak ve kemâl nefs için kullanılır. 5 duyuyla algılanan şeyler için de kullanılır. (Âşûr)


ادْخُلُوا الْجَنَّةَ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

 

İstînâfiyye olarak fasılla gelen cümle, mekulü’l-kavle dahildir. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Emir üslubunda gelmiş olmasına rağmen ibaha manası taşıdığı için mecâz-ı mürsel mürekkebtir.

Mecrur mahaldeki masdar harfi  مَا ‘nın akabindeki  كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ  cümlesi, masdar teviliyle,  ادْخُلُوا ’ya müteallıktır. Nakıs fiil  كَانُ ’nin dahil olduğu sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.

İsim cümleleri sübut ifade eder.İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

كَانُ ’nin haberinin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler.(Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

كَانُ ’in haberi muzari fiil olduğunda,genellikle  devam edegelen maziye, âdet haline gelmiş davranışlara delalet eder. 

Bu ifadede masdar-ı müevvel tercih edilmiştir. Bunun sebebi; açık masdarın, olayın bir kere gerçekleşmiş olması ihtimaline işaret etmesidir. Bu yüzden teceddüt ve devama delalet eden fiil getirilmiştir. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsir Yolu, c.1, s. 83)

اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ بِمَا يَفْعَلُونَ  [Muhakkak onların yaptıkları şeyi Allah iyi bilir.] ifadesinde lâzım-melzûm alakasıyla mecaz-ı mürsel mürekkeb vardır. Bilmekten maksat “gereğini yapar” demektir. 

الْجَنَّةَ - الْمَلٰٓئِكَةُ - سَلَامٌ - طَيِّب۪ينَ  kelimeleri arasında mürâât-ı  nazîr sanatı vardır.

Burada cennetten murat Adn Cennetleri’dir. Bundan dolayı, cennet, ilave bir vasıfla vasıflandırılmamıştır. Adn Cennetlerine girmelerinden murad, zamanı gelince girmektir. Bu büyük bir müjdedir. Yoksa bundan murad, cennet bahçelerinden biri olan kabre girmek değildir. Çünkü bu, cennetin kendisine girmek kadar büyük bir müjde değildir.

"Yapmış olduğunuz iyi işler" de takva ve itaat üzere sebat etmek demektir. (Ebüssuûd)