اَلَّذ۪ينَ تَتَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ طَيِّب۪ينَۙ يَقُولُونَ سَلَامٌ عَلَيْكُمُۙ ادْخُلُوا الْجَنَّةَ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | الَّذِينَ | kimselere |
|
2 | تَتَوَفَّاهُمُ | canlarını aldıkları |
|
3 | الْمَلَائِكَةُ | melekler |
|
4 | طَيِّبِينَ | iyi insanlar olarak |
|
5 | يَقُولُونَ | derler |
|
6 | سَلَامٌ | selam |
|
7 | عَلَيْكُمُ | size |
|
8 | ادْخُلُوا | girin |
|
9 | الْجَنَّةَ | cennete |
|
10 | بِمَا | karşılık |
|
11 | كُنْتُمْ | olduklarınıza |
|
12 | تَعْمَلُونَ | yapıyor(lar) |
|
اَلَّذ۪ينَ تَتَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ طَيِّب۪ينَۙ يَقُولُونَ سَلَامٌ عَلَيْكُمُۙ
Cemi müzekker has ism-i mevsûl اَلَّذ۪ينَ , önceki ayette geçen الْمُتَّق۪ينَ ‘nin sıfatı olarak mahallen mecrurdur. İsm-i mevsûlun sılası تَتَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ ‘dir. Îrabtan mahalli yoktur.
تَتَوَفّٰيهُمُ elif üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Muttasıl zamir هُمُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
الْمَلٰٓئِكَةُ fail olup lafzen merfûdur.
طَيِّب۪ينَ kelimesi تَتَوَفّٰيهُمُ ‘deki mef’ûlun hali olup cemi müzekker salim olduğu için ى ile mansubdur. Cemi müzekker salim kelimeler harf ile îrablanır.
يَقُولُونَ سَلَامٌ عَلَيْكُمُ cümlesi الْمَلٰٓئِكَةُ ‘nun hali olarak mahallen mansubdur.
يَقُولُونَ fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
Mekulü’l-kavli, سَلَامٌ عَلَيْكُمُ ‘dur. يَقُولُونَ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
سَلَامٌ mübteda olup lafzen merfûdur. عَلَيْكُمْ car mecruru mahzuf mübtedanın haberine müteallıktır.
عَلَى harf-i ceri mecruruna istila, rağmen, karşı, hal gibi manalar kazandırabilir. Buradaki عَلَى harf-i ceri istila manasındadır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
تَتَوَفّٰيهُمُ fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi وفي ’dir.
Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüb (sakınma) ve talep anlamları katar.
ادْخُلُوا الْجَنَّةَ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
Fiil cümlesidir. ادْخُلُوا fiili نَ ’un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
الْجَنَّةَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
مَا ve masdar-ı müevvel, بِ harf-i ceriyle birlikte ادْخُلُوا fiiline müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası كُنْتُمْ ’un dahil olduğu isim cümlesidir. Îrabtan mahalli yoktur.
كُنْتُمْ sükun üzere mebni nakıs fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.
تُمْ muttasıl zamiri كُنْتُمْ ’un ismi olarak mahallen merfûdur. تَعْمَلُونَ fiili كُنْتُمْ ’un haberi olarak mahallen mansubdur.
تَعْمَلُونَ fiili نَ ‘nun sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.اَلَّذ۪ينَ تَتَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ طَيِّب۪ينَۙ يَقُولُونَ سَلَامٌ عَلَيْكُمُۙ
Önceki ayetteki الْمُتَّق۪ينَۙ ’nin sıfatı konumundaki has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ ’nin sılası olan تَتَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ طَيِّب۪ينَۙ , müspet muzari fiil sıygasında gelerek hudûs, teceddüt ve tecessüme işaret etmiştir.
Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.
طَيِّب۪ينَۙ kelimesi, تَتَوَفّٰيهُمُ fiilindeki mansub zamirin halini, … يَقُولُونَ سَلَامٌ عَلَيْكُمُۙ cümlesi الْمَلٰٓئِكَةُ ‘nun halini bildiren ıtnâb sanatıdır. Cümleler muzari fiil sıygasında gelerek hudûs, teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir.
يَقُولُونَ fiilinin mekulü’l-kavli olan سَلَامٌ عَلَيْكُمُۙ cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Sübut ifade eden isim cümlesinde, îcâz-ı hazif sanatı vardır. عَلَيْكُمُۙ car mecruru mahzuf habere müteallıktır.
Ayetin اَلَّذ۪ينَ تَتَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ طَيِّب۪ينَۙ şeklindeki ilk cümlesi ile 28. ayetin اَلَّذ۪ينَ تَتَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ ظَالِم۪ٓي اَنْفُسِهِمْۖ şeklindeki ilk cümlesi arasında mukabele vardır.
Burada "temiz olarak" ifadesinden murad, kendilerine zulmetmek pisliğinden temizlenmiş demektir. Bu bize anlatıyor ki takvada işin esası, zikredilen şeylerden ölüme kadar temiz kalmaktır. Bu itibarla bu ifade, müminler için takvayı sürekli kılmalarını, başkaları için de tahsilini teşvik etmektedir. (Fahreddin er-Râzî)
الطَّيِّبُ kelimesi قَيِّمٍ ve مَيِّتٍ gibi فَيْعِلَ veznindedir. Tayyib olmayı mübalağalı olarak ifade eder. Güzel koku demektir. Meşhur bir mecaz olarak güzel ahlak ve kemâl nefs için kullanılır. 5 duyuyla algılanan şeyler için de kullanılır. (Âşûr)
ادْخُلُوا الْجَنَّةَ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
İstînâfiyye olarak fasılla gelen cümle, mekulü’l-kavle dahildir. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Emir üslubunda gelmiş olmasına rağmen ibaha manası taşıdığı için mecâz-ı mürsel mürekkebtir.
Mecrur mahaldeki masdar harfi مَا ‘nın akabindeki كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ cümlesi, masdar teviliyle, ادْخُلُوا ’ya müteallıktır. Nakıs fiil كَانُ ’nin dahil olduğu sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
İsim cümleleri sübut ifade eder.İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
كَانُ ’nin haberinin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler.(Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
كَانُ ’in haberi muzari fiil olduğunda,genellikle devam edegelen maziye, âdet haline gelmiş davranışlara delalet eder.
Bu ifadede masdar-ı müevvel tercih edilmiştir. Bunun sebebi; açık masdarın, olayın bir kere gerçekleşmiş olması ihtimaline işaret etmesidir. Bu yüzden teceddüt ve devama delalet eden fiil getirilmiştir. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsir Yolu, c.1, s. 83)
اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ بِمَا يَفْعَلُونَ [Muhakkak onların yaptıkları şeyi Allah iyi bilir.] ifadesinde lâzım-melzûm alakasıyla mecaz-ı mürsel mürekkeb vardır. Bilmekten maksat “gereğini yapar” demektir.
الْجَنَّةَ - الْمَلٰٓئِكَةُ - سَلَامٌ - طَيِّب۪ينَ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
Burada cennetten murat Adn Cennetleri’dir. Bundan dolayı, cennet, ilave bir vasıfla vasıflandırılmamıştır. Adn Cennetlerine girmelerinden murad, zamanı gelince girmektir. Bu büyük bir müjdedir. Yoksa bundan murad, cennet bahçelerinden biri olan kabre girmek değildir. Çünkü bu, cennetin kendisine girmek kadar büyük bir müjde değildir.
"Yapmış olduğunuz iyi işler" de takva ve itaat üzere sebat etmek demektir. (Ebüssuûd)