Nahl Sûresi 50. Ayet

يَخَافُونَ رَبَّهُمْ مِنْ فَوْقِهِمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ۟  ...

Üzerlerinde hâkim ve üstün olan Rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyleri yaparlar.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 يَخَافُونَ korkarlar خ و ف
2 رَبَّهُمْ Rablerinden ر ب ب
3 مِنْ
4 فَوْقِهِمْ üstlerindeki ف و ق
5 وَيَفْعَلُونَ ve yaparlar ف ع ل
6 مَا şeyi
7 يُؤْمَرُونَ emredildikleri ا م ر
 
Göklerde ve yerde bulunan canlılar ve melekler de Allah’a secde eder, boyun eğerler. Ayrıca melekler asla kibre kapılıp âsi olmaz, serkeşlik etmez, Allah’ın yasalarından sapmazlar; O’na derin bir saygıyla kulluk eder, emredileni yaparlar. Canlı varlıklar içinde akıllı ve bilinçli olanların secdesi ibadet şeklinde, diğerlerininki ise itaat ve inkıyad şeklindedir. Esasen insanların fizyolojik ve psikolojik yapıları bile Allah’ın iradesiyle işlediğine göre, inkârcı olan da bu yönüyle diğer canlı ve cansız varlıklar gibi “inkıyad” mânasında her an Allah’a secde eder.Nitekim burada inkârcı ve isyankâr insanlar istisna edilmeksizin yerdeki canlıların tamamının Allah’a secde ettiği ifade buyurulmuştur.
“Göklerdekiler” sözü melekleri de kapsamakla birlikte onların Allah’a itaat ve ibadetleri diğer varlıklara göre en ileri derecede olduğu için bir takdir ifadesi olmak üzere özellikle anılmış olmalıdırlar. İnsanlar içinde inkârcı ve günahkârlar bulunursa da, melekler Allah’a ibadet konusunda asla kibir taslamazlar, küstahça tavır takınmaz; yüceler yücesi bildikleri rablerinden korkar, O’nun buyruklarına eksiksiz uyarlar. Bu âyet, meleklerin ismet (günahsızlık) özelliğine sahip olduklarını gösterir (Râzî, XX, 44-45).
 Bağlamından dolayı “yüceler yücesi…” diye tercüme ettiğimiz metindeki min fevkıhim ifadesinin tam karşılığı, “onların üzerinden” şeklinde olduğu için, 50. âyete, bizim tercih ettiğimiz mânadan başka, “üstlerinden, yukarıdan gelecek olan azaptan dolayı rablerinden korkarlar…” mânası da verilmiştir (bk. Zemahşerî, II, 331; Kurtubî, X, 119).

Kaynak :Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 405-406
 

يَخَافُونَ رَبَّهُمْ مِنْ فَوْقِهِمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ۟

 

Cümle önceki ayetteki  يَسْتَكْبِرُونَ ’deki failin hali olarak mahallen merfûdur.  يَخَافُونَ  fiili  نَnun sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ı fail olarak mahallen merfûdur.

رَبَّهُمْ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir  هُمْ  muzâfun ileyh olarak mahalllen mecrurdur.

مِنْ فَوْقِهِمْ  car mecruru  رَبَّهُمْ ın mahzuf haline müteallıktır. Takdiri, عاليا من فوقهم بالقهر (baskı ile onların üzerinde yüce olarak) şeklindedir.  Muttasıl zamir  هِمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

وَ  atıf harfidir.  يَفْعَلُونَ  fiili  نَ nun sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ı fail olarak mahallen merfûdur.

Müşterek ism-i mevsûl  مَا, mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası  يُؤْمَرُونَ۟ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.

يُؤْمَرُونَ۟  fiili  نَ nun sübutuyla merfû meçhul muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ı naib-i fail olarak mahallen merfûdur.
 

يَخَافُونَ رَبَّهُمْ مِنْ فَوْقِهِمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ۟

 

Ayet fasılla gelmiştir. Şibh-i kemâl-i ittisâldir. Çünkü  لَا يَسْتَكْبِرُونَ ’nin zamirinden hal veya o cümleden bedeldir. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Veciz anlatım kastıyla gelen,  رَبَّهُمْ  izafetinde Rabb ismine muzâfun ileyh olan  هِمْ  zamiri dolayısıyla kibirlenmeyenler şan ve şeref kazanmıştır.

وَ ’la makabline atfedilen  يَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ۟  cümlesinin atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

يَفْعَلُونَ  fiilinin mef’ûlü konumundaki müşterek ism-i mevsûl  مَا ’nın sılası olan  يُؤْمَرُونَ۟  muzari fiil cümlesidir, fiil meçhul bina edilerek mef’ûl vurgulanmıştır.

Ayetteki fiillerin muzari sıygada gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

[Üstlerindeki Rabblerinden korkarlar] üstlerinden azap göndermesinden korkarlar ya da kahır ve kuvveti üstlerinde olandan korkarlar demektir. Mesela, [O, kullarının üstünde kahredicidir] (Enam Suresi, 18) gibi. Cümle  لَا يَسْتَكْبِرُونَ ’daki zamirden haldir ya da onun açıklama ve sonucudur, çünkü Allah’tan korkan O’na ibadetten büyüklenmez.

وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ۟  [Ve emrolundukları şeyi yaparlar.]  İtaat ve idare gibi. Bunda meleklerin de mükellef olduklarına ve korku ile ümit arasında döndüklerine delil vardır. (Beyzâvî)