İsrâ Sûresi 14. Ayet

اِقْرَأْ كِتَابَكَۜ كَفٰى بِنَفْسِكَ الْيَوْمَ عَلَيْكَ حَس۪يباًۜ  ...

“Oku kitabını! Bugün hesap sorucu olarak sana nefsin yeter” denilecektir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 اقْرَأْ oku ق ر ا
2 كِتَابَكَ Kitabını ك ت ب
3 كَفَىٰ yeter ك ف ي
4 بِنَفْسِكَ kendi nefsin ن ف س
5 الْيَوْمَ bugün ي و م
6 عَلَيْكَ sana
7 حَسِيبًا hesapçı olarak ح س ب
 
“Sorumluluk” diye çevirdiğimiz 13. âyetteki tâir kelimesi sözlükte “kuş” demek olup burada mecaz olarak sorumluluk anlamında kullanılmıştır. İslâm’dan önce Araplar, bir işi yapmanın hayırlı olup olmayacağını anlamak için bir kuşu salıverirlerdi. Kuşun sağ tarafa doğru uçması hayra, sol tarafa doğru uçması şerre işaret sayılırdı. Bu sebeple tâir kelimesi “şans, uğur, talih” anlamında da kullanılmaya başlandı. Buradan hareketle tefsirlerde tâir kelimesine  “kader” mânası verildiği gibi, “hayır ve şer, mutluluk ve mutsuzluk, amel, rızık, yükümlülük” gibi değişik açıklamalar da getirilmiştir (bk. Kurtubî, X, 233-234). Bize göre bunlar içinde tercihe en uygun olanı “amel ve yükümlülük” anlamıdır; bunu “sorumluluk” diye ifade etmek daha uygun düşmektedir. Âyetin devamında gelen “kitap” yani amel defteri kavramı da bunu desteklemektedir. Buna göre herkes kendinden sorumludur; her insan yaptığı ile kendini bağlamış, sorumluluk altına girmiştir, sonucunu da önüne amel defteri konularak görecektir.
 
 Bundan önceki âyetlerde İsrâiloğulları’nın tutumlarına, ardından da Kur’an’ın işlevine atıfta bulunuldu; İslâmî literatürde tevhid, nübüvvet ve âhiret şeklinde özetlenen dinî hakikatler üzerinde durularak inanıp iyi işler yapanların büyük ecir alacakları, inanmayanları da “elem verici bir azap” beklediği; Allah’ın, bildirilmesi gerekli her konuyu ayrıntılarıyla açıkladığı ifade edildi. Bütün bunlardan sonra 13. âyette artık insanlar için mazeret kalmadığı belirtilmek üzere, mahşer meydanında toplanan herkesin sorumluluğunun kendi omuzunda olacağı; 14. âyette de her insana, “Oku şimdi kitabını! Bugün kendini yargılamak üzere kendi nefsin yeter!” denileceği bildirilmektedir.
 
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 469
 

اِقْرَأْ كِتَابَكَۜ 

 

Cümle mukadder mekulü’l-kavli olup mahallen mansubdur. Takdiri; قائلين اقرأ (Oku derler.) şeklindedir.

Fiil cümlesidir.  اِقْرَأْ  sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت dir.  

كِتَابَكَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir  كَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 


كَفٰى بِنَفْسِكَ الْيَوْمَ عَلَيْكَ حَس۪يباًۜ

 

كَفٰى  elif üzere mukadder fetha üzere mebni mazi fiildir.  بِ  harf-i ceri zaiddir. 

نَفْسِ  lafzen mecrur, fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  كَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

الْيَوْمَ  zaman zarfı fetha ile mansubdur.  عَلَيْكَ  car mecruru  حَس۪يباً  kelimesine müteallıktır.  حَس۪يباً  temyiz olup fetha ile mansubdur.

Temyiz; kendisinden önce geçen mübhem (manası açık olmayan) bir ismin manasına açıklık getiren camid, nekre bir isimdir. Yani çeşitli manalar kastedilmeye elverişli önceki isim veya cümleden asıl maksadın ne olduğunu açıklamak üzere zikredilen camid (türememiş), mansub ve nekre isme temyiz denir. Temyizin manasını açıkladığı önceki isme veya cümleye de mümeyyez denir. Temyiz harf-i cerli ve izafetle gelmediği müddetçe mansubdur. Mümeyyezin îrabı ise cümledeki yerine göredir. Temyiz Türkçeye “bakımından, …yönünden” şeklinde tercüme edilebilir. Temyizi bulmak için “ne bakımdan, hangi açıdan” soruları sorulur.

Temyiz ikiye ayrılır:

1. Melfûz mümeyyez: Söylenmiş, cümlede görülen mümeyyez.

2. Melhûz mümeyyez: Düşünülen, cümlede açık olarak görülmeyen mümeyyez.

(Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

اِقْرَأْ كِتَابَكَۜ 

 

Emir üslubunda talebî inşaî isnad olan ilk cümle, takdiri  قائلين  (derler) olan fiilin mekulü’l-kavlidir. Fiilin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır.  اِقْرَأْ كِتَابَكَۜ [Kitabını oku!] ifadesinde hazif yoluyla icaz vardır. (Kıyamet gününde ona, kitabını oku denilir.) demektir. (Safvetü’t Tefasir)

Bir görüşe göre bu kitaptan murad, amellerinin, eserlerinin iz bıraktığı kendi nefsidir. Zira hayır olsun veya şer olsun, insandan sâdır olan her amel, insanın ruhunda özel bir tesir bırakır. Ancak ruh bedene bağlı olduğu müddetçe anılan tesir gizli kalır. Ruhun bedenden alakası kesildiği zaman, onun kıyameti kopmuş olur. Çünkü ruh, o zamana kadar bedende sükûnet ve istikrar hakirdeydi. Bedenden ayrıldığında ise harekete geçer ve yüce âleme doğru yükselmeye yönelir. İşte o zaman perde kalkar; haller ortaya çıkar ve ruh levhası üzerinde, ömrü müddetince yaptığı her şeyin resmi zuhur eder. Amellerin yazılması ve okunması bu demektir. (Ebüssuûd)

 

كَفٰى بِنَفْسِكَ الْيَوْمَ عَلَيْكَ حَس۪يباًۜ

 

Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâli ittisâldir. 

Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır. Cümledeki  بِ  harfi zaiddir, tekid ifade eder.

بِنَفْسِكَ  ibaresinde tecrîd sanatı vardır.

حَس۪يباًۜ  temyizdir,  عَلَيْ da sılasıdır, çünkü  يا حاسب  manasınadır, ya da yeter manasınadır. (Beyzâvî)