اَفَاَصْفٰيكُمْ رَبُّكُمْ بِالْبَن۪ينَ وَاتَّخَذَ مِنَ الْمَلٰٓئِكَةِ اِنَاثاًۜ اِنَّكُمْ لَتَقُولُونَ قَوْلاً عَظ۪يماً۟
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | أَفَأَصْفَاكُمْ | size seçti, (öyle) mi? |
|
2 | رَبُّكُمْ | Rabbiniz |
|
3 | بِالْبَنِينَ | oğulları |
|
4 | وَاتَّخَذَ | ve edindi (kendisine) |
|
5 | مِنَ | -den |
|
6 | الْمَلَائِكَةِ | melekler- |
|
7 | إِنَاثًا | kadınlar |
|
8 | إِنَّكُمْ | gerçekten siz |
|
9 | لَتَقُولُونَ | söylüyorsunuz |
|
10 | قَوْلًا | bir söz |
|
11 | عَظِيمًا | büyük (çok tehlikeli) |
|
اَفَاَصْفٰيكُمْ رَبُّكُمْ بِالْبَن۪ينَ وَاتَّخَذَ مِنَ الْمَلٰٓئِكَةِ اِنَاثاًۜ
Hemze istifham harfidir. فَ istinafiyyedir. اَصْفٰيكُمْ elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir كُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
رَبُّكُمْ fail olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
بِالْبَن۪ينَ car mecruru اَصْفٰيكُمْ fiiline müteallıktır.
وَ atıf harfidir. اتَّخَذَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هُو ’dir.
مِنَ الْمَلٰٓئِكَةِ car mecruru mahzuf ikinci mef’ûle müteallıktır. اِنَاثاً birinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
اِنَّكُمْ لَتَقُولُونَ قَوْلاً عَظ۪يماً۟
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. كُمْ muttasıl zamiri, اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.
لَ harfi اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır. تَقُولُونَ قَوْلاً عَظ۪يماً۟ fiili, اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.
تَقُولُونَ fiili ن ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
قَوْلاً mef’ûlu mutlak olup fetha ile mansubdur.
Mef’ûlu mutlak: Fiil ile aynı kökten gelen masdardır. Mef’ûlu mutlak harf-i cer almaz. Harf-i cer alırsa hal olur. Mef’ûlu mutlak cümle olmaz. Mef’ûlu mutlak üçe ayrılır:
1. Tekid (Kuvvetlendirmek) İçin: Fiilin manasını kuvvetlendirir. Masdar olur. Daima müfreddir. Fiilinden sonra gelir. Türkçeye “muhakkak, şüphesiz, gerçekten, çok, iyice, öyle ki” diye tercüme edilir.
2. Nev’ini (Çeşidini) Belirtmek İçin: Fiilin nasıl meydana geldiğini ve nev’ini bildirir. Nev’ini bildiren mef’ûlu mutlak umumiyetle sıfat veya izafet terkibi halinde gelir. Tesniye ve cemi de olabilir. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “gibi, şeklinde, aynen, tıpkı, tam” diye tercüme edilir.
3. Adedini (Sayısını) Belirtmek İçin: Failin yaptığı işin sayısını belirtir. Adedini belirten mef’ûlu mutlak فَعْلَةً vezninden gelen bina-ı (masdar-ı) merreden yapılır.
مَرَّةً kelimesi de mef’ûlu mutlak olur. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “kere, defa” diye tercüme edilir.Burada tekid için gelmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
عَظ۪يماً۟ kelimesi قَوْلاً ’in sıfatı olup fetha ile mansubdur.
Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
عَظ۪يماً۟ kelimesi sıfat-ı müşebbehe kalıbındandır.
Sıfat-ı müşebbehe, benzeyen sıfat demektir. İsm-i faile benzediği için bu adı almıştır. İsm-i failin ifade ettiği anlam geçici olduğu halde sıfat-ı müşebbehenin ifade ettiği anlam kalıcıdır. İsm-i fail değişen ve yenilenen vasfa delalet eder. Sıfat-ı müşebbehe sürekli ve sabit vasfa delalet eder. Bu süreklilik ve sabitlik az veya çok, bazen de sonsuza kadar devam eder. Geniş zamana delalet eder. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَفَاَصْفٰيكُمْ رَبُّكُمْ بِالْبَن۪ينَ وَاتَّخَذَ مِنَ الْمَلٰٓئِكَةِ اِنَاثاًۜ
فَ istînâfiyye, hemze inkârî istifham harfidir. Ayetin ilk cümlesi istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Cümle, istifham üslubunda gelmiş olsa da soru kastı taşımayıp imkânsız olduğunu bildirme, tahkir ve azarlama anlamına geldiği için mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Ayrıca soruda tecâhül-i ârif sanatı vardır.
Fail olan رَبُّكُمْ , veciz ifade kastıyla izafet şeklinde gelmiştir. Bu izafette Rabb isminin muzâfı olduğu كُمْۚ zamiri tahkir edilmiştir.
رَبُّكُمْ şeklinde Rabb isminin, Allah'ın kızı olduğunu söyleyenlere ait zamire muzâf olmasında, Rabblerinin onlar üzerindeki ihsan ve faziletleri konusundaki rububiyetini hatırlatmak manası ve sapkınlıklarında ne kadar ileri gittiklerine işaret vardır.
Bu hemze, bozukluğu aşikâr olan bir inanç hakkında soru sorma üslubunda gelmiş olan ama ret ve inkâra delalet eden bir hemzedir. Böylesi bir inancın sahibine ise ancak, en hakaret edici bir biçimde cevap verilir. (Fahreddin er-Râzî)
وَ ’la اَصْفٰيكُمْ atfedilen وَاتَّخَذَ مِنَ الْمَلٰٓئِكَةِ اِنَاثاً cümlesi, müspet mazi fiil cümlesidir. Faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Bu, meleklerin Allah'ın kızı olduğunu söyleyen müşriklere hitaptır. (Ebüssûud)
اِنَاثاً - الْبَن۪ينَ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
اِنَّكُمْ لَتَقُولُونَ قَوْلاً عَظ۪يماً۟
Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlede fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. اِنَّ ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiş isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
لَتَقُولُونَ قَوْلاً عَظ۪يماً۟ cümlesi, اِنَّ ’nin haberidir. قَوْلاً ’deki tenvin, tahkir ifade eder.
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler, اِنَّ , isim cümlesi ve lam-ı muzahlaka sebebiyle üç katlı tekid ifade eden çok muhkem/sağlam cümlelerdir.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Cümlede müsnedin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
عَظ۪يماً۟ kelimesi قَوْلاً için sıfattır. Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.
تَقُولُونَ - قَوْلاً kelimelerinde iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.