İsrâ Sûresi 69. Ayet

اَمْ اَمِنْتُمْ اَنْ يُع۪يدَكُمْ ف۪يهِ تَارَةً اُخْرٰى فَيُرْسِلَ عَلَيْكُمْ قَاصِفاً مِنَ الرّ۪يحِ فَيُغْرِقَكُمْ بِمَا كَفَرْتُمْۙ ثُمَّ لَا تَجِدُوا لَكُمْ عَلَيْنَا بِه۪ تَب۪يعاً  ...

Yahut sizi tekrar denize döndürüp üstünüze, kasıp kavuran bir fırtına yollayarak nankörlüğünüz sebebiyle sizi boğmasından, sonra da bize karşı kendiniz için arka çıkacak bir yardımcı bulamama (durumun)dan güvende misiniz?
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 أَمْ yoksa
2 أَمِنْتُمْ emin misiniz? ا م ن
3 أَنْ
4 يُعِيدَكُمْ sizi gönderip ع و د
5 فِيهِ oraya
6 تَارَةً bir kez daha ت و ر
7 أُخْرَىٰ bir kez daha ا خ ر
8 فَيُرْسِلَ salarak ر س ل
9 عَلَيْكُمْ üstünüze
10 قَاصِفًا bir fırtına ق ص ف
11 مِنَ
12 الرِّيحِ kırıp geçiren ر و ح
13 فَيُغْرِقَكُمْ ve sizi boğmayacağından غ ر ق
14 بِمَا dolayı
15 كَفَرْتُمْ inkar ettiğinizden ك ف ر
16 ثُمَّ O zaman
17 لَا
18 تَجِدُوا bulamazsınız و ج د
19 لَكُمْ kendinize
20 عَلَيْنَا bize karşı
21 بِهِ onu
22 تَبِيعًا izleyip koruyacak birini ت ب ع
 
İnsanoğlu tabiatın türlü felâketleriyle karşı karşıya kalabilir ve kalmaktadır. Bu sebeple esenlik zamanlarında da sıkıntılı zamanlarda da Allah ile olmak gerekir. Güvenliğimiz ve bütünüyle hayatımız geçicidir; Allah’tan başka “vekilimiz”, güvenip dayanacağımız biri yoktur; sonunda varacağımız yer O’nun huzurudur. Bu sebeple samimi, dürüst ve gerçekten akıllı kula yaraşan odur ki hayattayken de, güven içindeyken de Allah ile olsun; şeytana aldanıp Allah’ın yolunu terketmesin. Çünkü “Şeytan insanlara sadece boş şeyleri vaad eder.” Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 503
 

اَمْ اَمِنْتُمْ اَنْ يُع۪يدَكُمْ ف۪يهِ تَارَةً اُخْرٰى فَيُرْسِلَ عَلَيْكُمْ قَاصِفاً مِنَ الرّ۪يحِ فَيُغْرِقَكُمْ بِمَا كَفَرْتُمْۙ 

 

اَمْ  munkatıadır.  بل  ve hemze manasındadır.  اَمِنْتُمْ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  تُمْ  fail olarak mahallen merfûdur.

اَنْ  ve masdar-ı müevvel mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.  يُع۪يدَ  mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هو’dir. Muttasıl zamir  كُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.  ف۪يهِ  car mecruru  يُع۪يدَ  fiiline müteallıktır.

تَارَةً  masdardan naib olup mef’ûlu mutlaktır.  اُخْرٰى  kelimesi  تَارَةً ’nin sıfatı olup mukadder elif üzere fetha ile mansubdur.

فَ  atıf harfidir.  يُرْسِلَ  fiili  يُع۪يدَ  fiiline matuftur. 

يُرْسِلَ  mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هوdir.  عَلَيْكُمْ  car mecruru  يُرْسِلَ  fiiline müteallıktır. 

قَاصِفاً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.  مِنَ الرّ۪يحِ  car mecruru  قَاصِفاً ’ın mahzuf sıfatına müteallıktır.

فَيُغْرِقَكُمْ بِمَا كَفَرْتُمْ  cümlesi atıf harfi  فَ  ile  يُرْسِلَ  fiiline matuftur.

يُغْرِقَ  mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هو’dir. Muttasıl zamir  كُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

بِ  sebebiyyedir.  مَا  ve masdar-ı müevvel  بِ  harf-i ceriyle birlikte  يُغْرِقَ  fiiline müteallıktır. 

كَفَرْتُمْ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  تُمْ  fail olarak mahallen merfûdur.

يُغْرِقَ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  غرق ’dir.

İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder. 

قَاصِفاً  kelimesi; sülâsîsi olan  قصف  fiilin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)


ثُمَّ لَا تَجِدُوا لَكُمْ عَلَيْنَا بِه۪ تَب۪يعاً

 

ثُمَّ  tertip ve terahi ifade eden atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hem sıra olduğunu hem de fiillerin meydana gelişi arasında uzun bir sürenin bulunduğunu gösterir. Süre bakımından  فَ  harfinin zıttıdır.  ثُمَّ  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)  

لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.   

تَجِدُوا  fiili  ن un hazfıyla mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

لَكُمْ  car mecruru mahzuf ikinci mef’ûlun bihe müteallıktır. 

عَلَيْنَا  car mecruru mahzuf hale müteallıktır.  بِه۪  car mecruru  تَب۪يعاً ’a müteallıktır. 

تَب۪يعاً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.

 

اَمْ اَمِنْتُمْ اَنْ يُع۪يدَكُمْ ف۪يهِ تَارَةً اُخْرٰى فَيُرْسِلَ عَلَيْكُمْ قَاصِفاً مِنَ الرّ۪يحِ فَيُغْرِقَكُمْ بِمَا كَفَرْتُمْۙ ثُمَّ لَا تَجِدُوا لَكُمْ عَلَيْنَا بِه۪ تَب۪يعاً

 

Müstenefe olan ayetteki  اَمْ, hemze ve  بل  manasında munkatı’dır. 

Mütekellim Allah Teâlâ, muhatap ise insanlardır.

Cümle istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. Mazi fiil sıygasında gelerek sebat, temekkün ve istikrar ifade etmiştir.

İstifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen tahkir, korkutma, uyarı, itiraf ettirme kastı taşıdığı için mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Ayrıca istifhamda tecâhül-i ârif sanatı vardır.

Masdar harfi  اَنْ  ve akabindeki  يُع۪يدَكُمْ ف۪يهِ تَارَةً اُخْرٰى  cümlesi, masdar teviliyle mef’ûlun bih konumundadır. Masdar-ı müevvel, muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Muzari fiil hudûs ve teceddüt ifade eder. Ayrıca tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Tekid ifade eden  تَارَةً, mef’ûlu mutlaktan naibdir.  تَارَةً  için sıfat olan  اُخْرٰى, mevsufun bir özelliğini bildiren ıtnâb sanatıdır.

Aynı üslupta gelen  فَيُرْسِلَ عَلَيْكُمْ قَاصِفاً مِنَ الرّ۪يحِ  ve  فَيُغْرِقَكُمْ بِمَا كَفَرْتُمْۙ  cümleleri …يُع۪يدَكُمْ  cümlesine, hükümde ortaklık sebebiyle atfedilmiştir.

مِنَ الرّ۪يحِ, mef’ûl olan  قَاصِفاً ’in mahzuf sıfatına müteallıktır.  قَاصِفاً ’deki tenvin, nev ve tazim ifade eder.

Masdar harfi  مَا, mecrur mahalde olup  بِ  harf-i ceriyle birlikte  يُغْرِقَكُمْ  fiiline müteallıktır. Akabindeki müspet mazi fiil sıygasındaki  كَفَرْتُمْۙ  cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Mazi fiil hudûs, temekkün ve istikrar ifade etmiştir.

بِمَا كَفَرْتُمْۙ  cümlesindeki harf-i cer sebep manasınadır.  مَا  masdariyedir. Yani küfretmeniz veya şirk koşmanız sebebiyle demektir. (Âşûr)

يُع۪يدَ   يُرْسِلَ  ,يُغْرِقَكُمْ  fiilleri if’al babındadır. Bu bab fiile duhûl, tariz, izâle, kesret, temkin anlamları katar.

Makabline ittifak ve tenasüp sebebiyle atfedilen  ثُمَّ لَا تَجِدُوا لَكُمْ عَلَيْنَا بِه۪ تَب۪يعاً  cümlesindeki  ثُمَّ  atıf harfi terahi ifade eder. Menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Mef’ûl olan  تَب۪يعاً ’daki tenvin, nev ve kıllet ifade eder. Menfî siyaktaki nekre, umuma işarettir. Ayrıca sıfat-ı müşebbehe kalıbında gelen kelime mübalağa ifade etmiştir.

Onların tekrar denize dönmeleri kendi ihtiyarlarıyla (tercihleriyle) olduğu halde, denize döndürme fiilinin Allah'a isnad edilmesi, Allah'ın onları denize dönmek zorunda bırakan sebepleri yaratması itibarıyladır. Bu da ima ediyor ki onların birinci yolculuklarında karşılaştıkları tehlike o kadar korkunç olmuştur ki onlar bu şekilde tekrar denize döndürülmeseler, kendiliklerinden dönmezler. (Ebüssuûd)

Onların nankörlüğünden murad, Allah'a ortak koşmaları veya kurtarma nimetine nankörlük etmeleridir. (Ebüssuûd)

ثُمَّ kelimesi, cümleleri birbirine atfetme vasfıyla birlikte derecelendirmeye yarar. Burada  Allah Teâlâ’nın onları boğulmakla tehdit etmesinden sonra onlara, kendileri için bir kurtarıcının olmadığını buyurması, tehdidinin şiddetini göstermektedir. Normalde boğulan kişinin bir kurtarıcı bulma ihtimali mevcut olmasına rağmen burada bu ihtimalin söz konusu olmadığı ifade edilmiştir. (Âşûr)