İsrâ Sûresi 7. Ayet

اِنْ اَحْسَنْتُمْ اَحْسَنْتُمْ لِاَنْفُسِكُمْ وَاِنْ اَسَأْتُمْ فَلَهَاۜ فَاِذَا جَٓاءَ وَعْدُ الْاٰخِرَةِ لِيَسُٓؤُ۫ا وُجُوهَكُمْ وَلِيَدْخُلُوا الْمَسْجِدَ كَمَا دَخَلُوهُ اَوَّلَ مَرَّةٍ وَلِيُتَبِّرُوا مَا عَلَوْا تَتْب۪يراً  ...

İyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz, kötülük yaparsanız yine kendinize yapmış olursunuz. İkinci bozgunculuğun zamanı gelince, yüzünüzü kara etsinler, daha önce girdikleri gibi yine mescide (Beyt-i Makdis’e) girsinler ve ellerine geçirdikleri her şeyi yerle bir etsinler diye (üzerinize yine düşmanlarınızı gönderdik.)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِنْ eğer
2 أَحْسَنْتُمْ iyilik ederseniz ح س ن
3 أَحْسَنْتُمْ iyilik etmiş olursunuz ح س ن
4 لِأَنْفُسِكُمْ kendinize ن ف س
5 وَإِنْ ve eğer
6 أَسَأْتُمْ kötülük ederseniz س و ا
7 فَلَهَا o da aleyhinizedir
8 فَإِذَا ne zaman ki
9 جَاءَ gelince ج ي ا
10 وَعْدُ zamanı و ع د
11 الْاخِرَةِ sonuncusunun ا خ ر
12 لِيَسُوءُوا kötü duruma soksunlar diye
13 وُجُوهَكُمْ yüzlerinizi و ج ه
14 وَلِيَدْخُلُوا ve girsinler diye د خ ل
15 الْمَسْجِدَ Mescid’e (Kudüs’e) س ج د
16 كَمَا gibi
17 دَخَلُوهُ girdikleri د خ ل
18 أَوَّلَ ilk ا و ل
19 مَرَّةٍ kez م ر ر
20 وَلِيُتَبِّرُوا ve mahvetsinler diye ت ب ر
21 مَا şeyleri
22 عَلَوْا ele geçirdikleri ع ل و
23 تَتْبِيرًا helak ederek ت ب ر
 
Hz. Mûsâ’nın ölümünden sonra İsrâiloğulları’nın Filistin’deki çeşitli putperest toplulukların tesirinde kalarak bir yandan tevhide dayalı inançlarını bozarken bir yandan da Tevrat’ın ilkelerinden sapıp kötülüklere bulaşıyorlardı (bk. Hâkimler, 2/11-13). Azgınlıklarını peygamberlerini öldürmeye kadar götürmeleri neticesinde “ilk vaad” gerçekleşmiştir. Tefsirlerde bu ilk vaad hakkında, Bâbil esaretinin de dahil olduğu farklı olaylardan söz edilmiştir (bk. Şevkânî, III, 237). Tarihî bilgilere göre ise bu ilk vaad, milâttan önce VI. yüzyılda Bâbilliler’in Kudüs’ü işgal etmeleri ve Süleyman Mâbedi’ni (Birinci Mâbed) yıkmalarıyla başlayan sürgün ve esaret sürecini ifade etmektedir. 6. âyette, zamanın Pers Kralı Kyros’un milâttan önce 539’da Bâbil’i ele geçirdikten sonra İsrâiloğulları’nın ülkelerine dönmelerine izin vermesiyle başlayan ve milattan önce 63 yılına kadar süren millî birliğin yeniden kurulması, İkinci Mâbed’in inşası, Kudüs’ün imarı, dinî ve kültürel hayatın yeniden canlanması gibi olumlu gelişmelerin yaşandığı döneme işaret edildiği anlaşılmaktadır. 7. âyette ise bu parlak dönemin ardından girilen yeni bir dinî, kültürel, siyasî kriz ve yıkım dönemine atıfta bulunulduğu görülmektedir. Bu dönemde önce yahudiler arasında çeşitli fikrî ve siyasî ihtilâflar ve iç karışıklıklar başlamış; ardından iktidar mücadelesi veren bir yahudi grubunun iş birliği yaptığı Romalılar Kudüs’ü ele geçirerek şehri tahrip etmiş, yahudilerin bağımsızlığına son vermişler (m.ö. 63); bu arada on binlerce yahudi öldürülmüş ve nihayet 70 yılında İkinci Mâbed de Romalılar tarafından yıkılmıştır (konuyla ilgili tarihî bilgiler için bk. Moshe Sevilla-Sharon, s. 29-76). Tefsirlerde yahudilerin ikinci bozgunculuklarıyla ilgili olarak zikrettikleri Hz. Yahyâ’yı öldürmeleri olayı da bu dönemde vuku bulmuştur. Bundan sonra 1948’e kadar Filistin’de yahudi hâkimiyeti kurulamamıştır.
 
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 463-464 
 

اِنْ اَحْسَنْتُمْ اَحْسَنْتُمْ لِاَنْفُسِكُمْ وَاِنْ اَسَأْتُمْ فَلَهَاۜ 

 

اِنْ  iki muzari fiili cezm eden şart harfidir.  صَبَرْتُمْ ’ün dahil olduğu fiil cümlesi şart cümlesidir. 

اَحْسَنْتُمْ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  تُمْ  fail olarak mahallen merfûdur.

فَ  karinesi olmadan gelen  اَحْسَنْتُمْ لِاَنْفُسِكُمْ  cümlesi şartın cevabıdır.

اَحْسَنْتُمْ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  تُمْ  fail olarak mahallen merfûdur.

لِاَنْفُسِكُمْ  car mecruru  ikinci  اَحْسَنْتُمْ fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir  كُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

وَ  atıf harfidir.  اِنْ  iki muzari fiili cezm eden şart harfidir.  اَسَأْتُمْ ’ün dahil olduğu fiil cümlesi şart cümlesidir. 

اَسَأْتُمْ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  تُمْ  fail olarak mahallen merfûdur.

فَ  şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir.  لَهَا  car mecruru mahzuf mübtedanın mahzuf haberine müteallıktır. Takdiri,  إساءتكم (kötülükleriniz) şeklindedir. 

اَحْسَنْتُمْ  sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’al babındandır. Sülâsîsi  حسن ’dir.

İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.


فَاِذَا جَٓاءَ وَعْدُ الْاٰخِرَةِ لِيَسُٓؤُ۫ا وُجُوهَكُمْ وَلِيَدْخُلُوا الْمَسْجِدَ كَمَا دَخَلُوهُ اَوَّلَ مَرَّةٍ وَلِيُتَبِّرُوا مَا عَلَوْا تَتْب۪يراً

 

فَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder.  فَ  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

اِذَا  şart manalı, cümleye muzâf olan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir.

وَعْدُ الْاٰخِرَةِ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

جَٓاءَ  fetha üzere mebni mazi fiildir.  وَعْدُ  fail olup lafzen merfûdur.  الْاٰخِرَةِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.  

لِ  harfi,  يَسُٓؤُ۫ا  fiilini gizli  اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir. 

اَنْ  ve masdar-ı müevvel,  لِ  harf-i ceriyle birlikte mukadder şartın cevabına müteallıktır. Takdiri,  بعثنا  şeklindedir.  يَسُٓؤُ۫ا  fiili  نَ ’un hazfıyla mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.   

اَنْ  harfi 6 yerde gizli olarak gelebilir: 1) Harf-i cer olan  حَتّٰٓى ’dan sonra 2) Atıf olan اَوْ  ’den sonra 3) Lam-ı cuhûddan sonra 4) Lam-ı ta’lilden (sebep bildiren لِ) sonra 5) Vav-ı maiyye (وَ)’den sonra 6) Sebep fe (فَ)’sinden sonra. Burada harf-i cerden sonra geldiği için gizlenmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

وُجُوهَكُمْ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir  كُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

لِ  harfi,  يَدْخُلُوا  fiilini gizli  اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir. 

اَنْ  ve masdar-ı müevvel,  لِ  harf-i ceriyle birlikte önceki masdar-ı müevvele müteallıktır.  يَدْخُلُوا  fiili  نَ ’un hazfıyla mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.  الْمَسْجِدَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.

كَ  harf-i cerdir.  مَا  ve masdar-ı müevvel,  كَ  harf-i ceriyle birlikte mahzuf mef’ûlu mutlaka müteallıktır. Takdiri,  دخول كدخولهم أوّل مرة şeklindedir.

دَخَلُوهُ  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ı fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

اَوَّلَ  mef’ûlu mutlaktan naib olup fetha ile mansubdur.  مَرَّةٍ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

وَ  atıf harfidir.  لِ  harfi,  يُتَبِّرُوا  fiilini gizli  اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir. 

اَنْ  ve masdar-ı müevvel,  لِ  harf-i ceriyle birlikte önceki masdar-ı müevvele müteallıktır.  يُتَبِّرُوا  fiili  نَ ’un hazfıyla mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

Müşterek ism-i mevsûl  مَا, mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası  عَلَوْا تَتْب۪يراً dir. Îrabdan mahalli yoktur.

عَلَوْا  mahzuf elif üzere mukadder damme ile mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.  تَتْب۪يراً  mef’ûlu mutlak olup fetha ile mansubdur.

يُتَبِّرُوا  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi تبر ’dir.

Bu bab, fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.

 

اِنْ اَحْسَنْتُمْ اَحْسَنْتُمْ لِاَنْفُسِكُمْ وَاِنْ اَسَأْتُمْ فَلَهَاۜ 

 

İstînâfiyye olarak fasılla gelen cümle, şart üslubunda haberi isnaddır.  اِنْ, vukuu şüpheli durumlarda kullanılan şart harfidir.

Şart cümlesi olan  اَحْسَنْتُمْ, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

فَ  karinesi olmadan gelen cevap cümlesi  اَحْسَنْتُمْ لِاَنْفُسِكُمْ, menfi mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

لِاَنْفُسِكُمْ  ifadesinde tecrîd sanatı vardır.

اَحْسَنْتُمْ  kelimesinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr vardır. 

وَ ’la istînafa atfedilen  وَاِنْ اَسَأْتُمْ فَلَهَا  cümlesi de şart üslubunda gelmiştir. Şart cümlesi olan  اَسَأْتُمْ, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

فَ  karinesiyle gelen cevap cümlesinde  لَهَا, mahzuf mübtedanın mahzuf haberine  müteallıktır. Mukadder mübtedanın takdiri,  إساءتكم  [kötülükleriniz] şeklindedir.

Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Müfessirimiz,  فَلَهَا  lafzının  عَلَيْهَا  şeklinde  عَلٰى  harf-i ceri ile değil de  لَ  harf-i ceri ile gelmiş olmasını müzâvece sanatına bağlar. Konuyla ilgili görüşü şöyledir:  لاَنَّهُ ثَوَابَهُ لَهَا وَ بَالَهُ عَلَيْهَا وَ اِنَّمَا ذَكَرَهَا بِلامِ اِزْدَوَاجًا  (İyiliğin  sevabı sizedir, kötülüğün vebali de sizin üzerinizedir).  لَهَاۜ  lafzının  لَ  harfiyle gelmesi izdivac sanatı sebebiyledir. Yani normalde bu ifadenin  عَلَيْهَاۜ şeklinde gelmesi beklenirdi. Ancak birinci cümledeki  لِاَنْفُسِكُمْ  lafzına uyması için  عَلٰى  harfi terk edilerek  لَ  harfiyle  لَهَاۜ  şeklinde gelmiştir. (Süleyman Gür, Kâzî Beyzâvî Tefsîrinde Belâgat İlmi ve Uygulanışı)

Şart üslubunda gelen bu cümlede ihtibak sanatı vardır.

İhtibâk bir belâgat terimi olarak; “ikinci cümlede benzeri zikredilen kelime veya ifadenin birinci cümleden, birinci cümlede benzeri zikredilenin de ikinci cümleden hazf edilmesi” şeklinde tanımlanır. Buna göre ihtibâk, sözden düşürülmüş olan kelime veya ifadelerin, zikredilen kelime veya ifadeden hareketle tespit edilerek yerine konulmasıdır. (Suyûtî, İtkân, II, 831)

اِنْ اَحْسَنْتُمْ اَحْسَنْتُمْ لِاَنْفُسِكُمْ  cümlesiyle  وَاِنْ اَسَأْتُمْ فَلَهَاۜ cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.

اَحْسَنْتُمْ  (İyilik yaptınız) ile  اَسَأْتُمْ  (Kötülük yaptınız) kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır. (Safvetu’t Tefasir)


فَاِذَا جَٓاءَ وَعْدُ الْاٰخِرَةِ لِيَسُٓؤُ۫ا وُجُوهَكُمْ وَلِيَدْخُلُوا الْمَسْجِدَ كَمَا دَخَلُوهُ اَوَّلَ مَرَّةٍ وَلِيُتَبِّرُوا مَا عَلَوْا تَتْب۪يراً

 

فَ  atıf harfi,  اِذَا  şart fiilinin gerçekleşme ihtimalinin kuvvetli olduğunu ifade eden şart edatıdır. Cümle şart üslubunda haberî isnaddır. Şart cümlesi  … جَٓاءَ وَعْدُ الْاٰخِرَةِ müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır ve  اِذَا ’nın muzâfun ileyhidir.

Nahivcilere göre şart fiili olarak kullanılan mazi fiil gelecek zaman ifade eder. (Fâdıl Sâlih Samerrâî Tefsir, c. 2, s. 88)

اِذَا  edatı  اِنْ  edatının aksine kesinlik, zan ve vukuu çokça olan cümlelerde bulunma özelliğine sahiptir.  اِنْ  edatı şüphe, vehim ve vukuu nadir olan cümlelerde bulunur. (Itkan c. 1, s. 407)

Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. 5. ayetteki şart cümlesi …فَاِذَا جَٓاءَ وَعْدُ ’nın delaletiyle, cevap cümlesi hazf edilmiştir. Takdiri,  بعثنا عليكم عبادا  [Size kullar gönderdik] şeklindedir.

Bu takdire göre şart ve cevap cümlelerinden oluşan terkip şart üslubunda gelmiş, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Sebep bildiren harf-i cer  لِ ’nin gizli  أنْ ’le masdar yaptığı  لِيَسُٓؤُ۫ا وُجُوهَكُمْ  cümlesi,  müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Masdar-ı müevvel, mecrur mahalde, şartın mukadder cevabına yani  بعثنا  fiiline müteallıktır.

Cenab-ı Hakk, üzülme işini yüzlere nispet etmiştir. Çünkü kalpte mevcut olan ruhî hallerin emaresi yüzde belirir. Binaenaleyh eğer kalpte bir sevinç ve sürur hasıl olursa, yüzde parlaklık, güleçlik ve aydınlık zuhur eder. Yok, eğer kalpte bir hüzün ve bir korku bulunursa o zaman yüzde bir ekşime, rengin atması ve bir morarma meydana gelir. İşte bu sebepten dolayı bu ayette, kötülük, yüzlere nispet edilmiştir. Bunun benzeri olan manalar, Kur'an'da pek çoktur. (Fahreddin er-Râzî)

Ayetteki ikinci masdar-ı müevvel cümlesi  وَلِيَدْخُلُوا الْمَسْجِدَ كَمَا دَخَلُوهُ اَوَّلَ مَرَّةٍ, önceki masdar-ı müevvele matuftur.

Bu cümlede teşbih harfi  كَ  nedeniyle mecrur mahaldeki masdar harifi  مَا  ve sılası olan  دَخَلُوهُ اَوَّلَ مَرَّةٍ, masdar teviliyle, mahzuf mef’ûlü mutlaka müteallıktır. Mazi fiil sıygasında gelerek sebata, temekkün ve istikrara (Hâlidî, Vakafât, s. 107)

işaret eden cümledeki teşbih, teşâbüh kabilindendir. 

Üçüncü masdar-ı müevvel cümlesi  وَلِيُتَبِّرُوا مَا عَلَوْا تَتْب۪يراً, sebep bildiren masdar harfi  لِ  nedeniyle masdar tevilinde, ilk masdar-ı müevvele matuftur.

لِيُتَبِّرُوا  fiilinin mefulü konumundaki ism-i mevsûl  مَا ’nın sılası  عَلَوْا تَتْب۪يراً  cümlesi, mazi fiil sıygasında gelerek temekkün ve istikrar ifade etmiştir.

اَسَأْتُمْ  - يَسُٓؤُ۫ا  ve  يَدْخُلُوا - دَخَلُوهُ   kelime grupları arasında cinas-ı iştikak ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.