قُلْ لَئِنِ اجْتَمَعَتِ الْاِنْسُ وَالْجِنُّ عَلٰٓى اَنْ يَأْتُوا بِمِثْلِ هٰذَا الْقُرْاٰنِ لَا يَأْتُونَ بِمِثْلِه۪ وَلَوْ كَانَ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ ظَه۪يراً
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | قُلْ | de ki |
|
2 | لَئِنِ | andolsun eğer |
|
3 | اجْتَمَعَتِ | toplansalar |
|
4 | الْإِنْسُ | insan(lar) |
|
5 | وَالْجِنُّ | ve cin(ler) |
|
6 | عَلَىٰ | üzere |
|
7 | أَنْ |
|
|
8 | يَأْتُوا | getirmek |
|
9 | بِمِثْلِ | bir benzerini |
|
10 | هَٰذَا | bu |
|
11 | الْقُرْانِ | Kur’an’ın |
|
12 | لَا |
|
|
13 | يَأْتُونَ | getiremezler |
|
14 | بِمِثْلِهِ | onun benzerini |
|
15 | وَلَوْ | ve eğer |
|
16 | كَانَ | olsalar |
|
17 | بَعْضُهُمْ | biri |
|
18 | لِبَعْضٍ | diğerine |
|
19 | ظَهِيرًا | arka (destek) |
|
قُلْ لَئِنِ اجْتَمَعَتِ الْاِنْسُ وَالْجِنُّ عَلٰٓى اَنْ يَأْتُوا بِمِثْلِ هٰذَا الْقُرْاٰنِ لَا يَأْتُونَ بِمِثْلِه۪
Fiil cümlesidir. قُلْ sükun üzere mebni emir fiildir. Fail ise müstetir olup takdiri أنت ’dir.
Mekulü’l-kavli لَئِنِ اجْتَمَعَتِ الْاِنْسُ وَالْجِنُّ ’dir. قُلْ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
لَ harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir. إِنْ şart harfi iki muzari fiili cezm eder.
Şart ve cevap cümlesinde şartın vuku bulma ihtimali şüpheli veya zayıfsa “اِنْ ” kullanılır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اجْتَمَعَتِ fetha üzere mebni mazi fiilidir. تِ te’nis alametidir. الْاِنْسُ fail olup lafzen merfûdur.
الْجِنُّ kelimesi atıf harfi وَ ‘la الْاِنْسُ ‘ye matuftur.
اَنْ ve masdar-ı müevvel, عَلٰٓى harf-i ceriyle birlikte اجْتَمَعَتِ fiiline müteallıktır.
يَأْتُوا fiili نَ ‘un hazfıyla mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
بِمِثْلِ car mecruru يَأْتُوا fiiline müteallıktır. هٰذَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. الْقُرْاٰنِ ism-i işaretten bedel veya atf-ı beyandır.
لَا يَأْتُونَ بِمِثْلِه۪ cümlesi kasemin cevabıdır.
لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. يَأْتُونَ fiili نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
بِمِثْلِه۪ car mecruru يَأْتُونَ fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir ه۪ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
اجْتَمَعَتِ fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi جمع ’dir.
İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.
وَلَوْ كَانَ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ ظَه۪يراً
وَ haliyyedir. لَوْ cezmetmeyen şart harfidir. Cümleye muzâf olur. كَانَ ’nin dahil olduğu cümle şart cümlesidir.
بَعْضُهُمْ kelimesi كَانَ ‘nin ismi olup lafzen merfûdur. Mutttasıl zamir هُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
لِبَعْضٍ car mecruru ظَه۪يراً ‘e müteallıktır. ظَه۪يراً kelimesi كَانَ ‘nin haberi olup lafzen mansubdur.قُلْ لَئِنِ اجْتَمَعَتِ الْاِنْسُ وَالْجِنُّ عَلٰٓى اَنْ يَأْتُوا بِمِثْلِ هٰذَا الْقُرْاٰنِ لَا يَأْتُونَ بِمِثْلِه۪ وَلَوْ كَانَ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ ظَه۪يراً
İstînâf cümlesi olarak fasılla gelmiştir. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. قُلْ emri Allah Teâlâ’dan, Peygamber Efendimize hitaptır. Tehaddi ayetidir.
قُلْ ile başlaması söylenecek şeylerin önemi sebebiyledir. Bu Kur'an’ı şereflendiren bir övgüdür. Bu övgü ona iman eden kimselere bunun nimet olduğunu hatırlatmadır. (Âşûr)
Ayette özellikle insanlarla cinler zikredilmiş, çünkü Kur'an'ın Allah’ın katından olduğunu inkâr edenler onlardır. Yoksa onlardan başkalarının buna muktedir oldukları anlamında değildir.
Bu ayet kâfirlerin, Kur'anın bazı ayetlerini diğer bazı ayetlerle değiştirmek girişiminden umutlarını da tamamen kesmektedir. (Ebüssuûd)
Insanla beraber cin kelimesinin zikredilmesi, umum ifadesi amacıyladır. (Âşûr)
قُلْ fiilinin mekulü’l-kavli, kasem üslubunda gayr-ı talebî inşâî isnaddır. لَ mahzuf kasem fiiline işaret için gelen lâm-ı muvattie, إنْ şart harfidir.
Şart cümlesi …اجْتَمَعَتِ الْاِنْسُ, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Masdar harfi اَنْ ve akabindeki …يَأْتُوا بِمِثْلِ هٰذَا cümlesi masdar tevilinde olup عَلٰٓى harfiyle birlikte اجْتَمَعَتِ fiiline müteallıktır. Masdar-ı müevvel cümlesi muzari fiil sıygasında gelerek teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. الْقُرْاٰنِ ’ın هٰذَا ile işaret edilmesi tazim, önemini belirtmek ve dikkatleri toplamak içindir.
İşaret isminde istiare vardır. ذٰلِكَ ile o sırada yazılı metin halinde olmayan Kur'an’a işaret edilmiştir.
Bilindiği gibi işaret ismi mahsus şeyler için kullanılır. Ama burada olduğu gibi aklî şeyler için kullanıldığında istiare olur. Câmi’; her ikisinde de “vücudun tahakkuku”dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)
الْقُرْاٰنِ bedeldir. Bedel, kapalı bir ifadeyi açmak, açık olanı kuvvetlendirmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.
لَا يَأْتُونَ بِمِثْلِه۪ cümlesi kasemin cevabıdır. Sübut ifade eden bu isim cümlesi, menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Şartın cevabı, kasemin cevabının delaletiyle mahzuftur. Kasem fiilinin ve şartın cevabının hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.
Şart ve mukadder cevap cümlesinden oluşan terkip şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Müşriklerin halini bildiren وَلَوْ كَانَ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ ظَه۪يراً cümlesi hal وَ ‘ıyla gelmiştir.
Şart harfi لَوْ vasliyye olarak gelmiş, kendinden sonra gelenin önceki manayı içermediğini belirtmiştir. (Âşûr)
كَانَ ’nin dahil olduğu sübut ifade eden isim cümlesi faide-i haber, ibtidaî kelamdır.
Car mecrur لِبَعْضٍ, nakıs fiil كَانَ ’nin haberi olan ظَه۪يراً ’e müteallıktır. Amiline, siyaktaki önemine binaen takdim edilmiştir.
Allah Teâlâ Kur'an’ın benzerini getirmekten aciz olduklarını şart cümlesini kasemle tekid ederek belirtmiştir. Kur'an’ın هٰذَا ile işaret edilmesi tazim, önemini belirtmek ve dikkatleri toplamak içindir.
اجْتَمَعَتِ fiili اِفتِعال babındadır. Bu bab fiile dönüşlülük, müşareket, izhar, ittihaz manaları katar.
الْاِنْسُ - الْجِنُّ kelimeleri arasında tıbâk-ı hafî sanatı vardır.
يَأْتُوا - يَأْتُونَ kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
بِمِثْلِ - لِبَعْضٍ kelimelerinin tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
اجْتَمَعَتِ ‘ da cem’, الْاِنْسُ ve الْجِنُّ ‘ da taksim vardır.
Bu yemin cümlesi, Hz. Peygambere yönelik olarak değil, Peygamberimiz tarafından mütekebbir kâfirlere yönelik olarak sevk edilmiştir. (Ebüssuûd)
Kur'an, Arapları, surelerine benzeyen bir sure getirmeye davet etmiştir. Bu tehaddi, kısa sureler gibi uzun sureleri de kapsamıştır. Fakat Araplar, bu husustaki acizliklerini bildikleri için böyle bir şeye kalkışmamışlardır. Onlar, savaşı, kan dökmeyi ve Arap kabilelerini (ahzâb) toplamayı, Kur'an'a meydan okumaktan daha kolay bulmuşlardır.
Sabit olan bir diğer husus ise onların, eşsiz beyanının etkisinde kalıp dinlemekten kendilerini alıkoyamadıkları Kur'an'ın, insanların kulaklarına ulaşmasını engellemeye çalışmalarıdır. Çünkü onlar, Kur'an’ın kulağa ulaştığı anda gönülde büyük bir etki bırakacağını biliyorlardı. (Fâdıl Sâlih Samerrâî, et-Ta’bîru’l-Kur'anî, s. 9)