İsrâ Sûresi 89. Ayet

وَلَقَدْ صَرَّفْنَا لِلنَّاسِ ف۪ي هٰذَا الْقُرْاٰنِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍۘ فَاَبٰٓى اَكْثَرُ النَّاسِ اِلَّا كُفُوراً  ...

Andolsun, biz bu Kur’an’da insanlara her türlü misali değişik şekillerde açıkladık. Yine de insanların çoğu ancak inkârda direttiler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَلَقَدْ ve andolsun
2 صَرَّفْنَا biz türlü biçimlerde anlattık ص ر ف
3 لِلنَّاسِ insanlara ن و س
4 فِي
5 هَٰذَا bu
6 الْقُرْانِ Kur’an’da ق ر ا
7 مِنْ her
8 كُلِّ çeşit ك ل ل
9 مَثَلٍ misali م ث ل
10 فَأَبَىٰ ama direttiler ا ب ي
11 أَكْثَرُ çoğu ك ث ر
12 النَّاسِ insanlardan ن و س
13 إِلَّا ancak
14 كُفُورًا inkarda ك ف ر
 
Kur’ân-ı Kerîm’in Allah tarafından gönderilmediğini, Hz. Muhammed’in sözü olduğunu iddia edenlere bir cevap olan bu âyetlerde, insanların görünmez varlıklardan da destek alarak Kur’an’ın bir benzerini ortaya koymaya kalkışsalar da bunu başaramayacakları, çünkü Kur’an’ın, gerek ifade güzelliği, gerekse içeriğinin zenginliği ve kusursuzluğu dolayısıyla Allah’tan başkasının ortaya koyması mümkün olmayacak derecede mükemmel ve ulaşılamaz bir kitap olduğu anlatılmaktadır (Kur’an’ın i‘cazı konusunda bk. Bakara 2/23). Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 519-52
 

وَلَقَدْ صَرَّفْنَا لِلنَّاسِ ف۪ي هٰذَا الْقُرْاٰنِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍۘ

 

وَ  istînâfiyyedir.  لَ  harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir.

قَدْ  tahkik harfidir. Tekid ifade eder.  

صَرَّفْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim  zamir  نَا  fail olup mahallen merfûdur.  لِلنَّاسِ  car mecruru  صَرَّفْنَا  fiiline müteallıktır. ف۪ي هٰذَا  car mecruru  صَرَّفْنَا  fiiline müteallıktır.  

الْقُرْاٰنِ  ism-i işaretten bedel veya atfı beyandır.

مِنْ كُلِّ  car mecruru  صَرَّفْنَا  fiilinin mahzuf mef’ûlunün mahzuf sıfatına müteallıktır. Takdiri, صرّفنا عبرة من كلّ مثل- أو مثلا من كل مثل (Her atasözünden bir ibret veya örnek çıkardık.) şeklindedir. 

مَثَلٍۘ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

صَرَّفْنَا  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi  صرف ’dir.

Bu bab, fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.

 

 فَاَبٰٓى اَكْثَرُ النَّاسِ اِلَّا كُفُوراً

 

Fiil cümlesidir.  فَ  atıf harfidir.  اَبٰٓى  elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir.  

اَكْثَرُ  fail olup lafzen merfûdur. النَّاسِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

اِلَّا  hasr edatıdır.  كُفُوراً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.

 

وَلَقَدْ صَرَّفْنَا لِلنَّاسِ ف۪ي هٰذَا الْقُرْاٰنِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍۘ فَاَبٰٓى اَكْثَرُ النَّاسِ اِلَّا كُفُوراً

 

وَ  istînâfiyyedir. Âşûr önceki ayetteki …قُلْ لَئِنِ اجْتَمَعَتِ  cümlesine matuf olduğunu söylemiştir. 

لَ, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir. Kasem fiilinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır. Mahzuf kasem ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, gayri talebî inşâî isnaddır.

قَدْ  tahkik harfi ve mahzuf kasem ile tekid edilmiş  صَرَّفْنَا لِلنَّاسِ ف۪ي هٰذَا الْقُرْاٰنِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍۘ  cümlesi, mukadder kasemin cevabıdır. Müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber inkârî kelamdır. 

Kasem cümlesinin mahzuf olduğu durumda vurgu kasem cevabına yapılır. Kasem cümlesini oluşturan kasem fiili, kasem edatı ve kasem edilen isim üçü birlikte hazf edilir. Fakat kasemin varlığı kasem cevabından anlaşılmaktadır. Bu form, Kur'an’da sıkça kullanılmıştır. (Nihat Tarı, Arap Dilinde Kasem Formları ve Kur'an-ı Kerim’e Özgü “La Uksimu” Formu ile İlgili Tartışmalar)

الْقُرْاٰنِ ’ın  هٰذَا  ile işaret edilmesi tazim, önemini belirtmek ve dikkatleri toplamak içindir.

الْقُرْاٰنِ  bedeldir. Bedel, kapalı bir ifadeyi açmak, açık olanı kuvvetlendirmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.

İşaret isminde istiare vardır.  ذٰلِكَ  ile o sırada yazılı metin halinde olmayan Kur'an’a  işaret edilmiştir. 

Bilindiği gibi işaret ismi mahsus şeyler için kullanılır. Ama burada olduğu gibi aklî şeyler için kullanıldığında istiare olur. Câmi’; her ikisinde de “vücudun tahakkuku”dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)

ف۪ي هٰذَا الْقُرْاٰنِ  ibaresindeki  ف۪ي  harfinde de istiare vardır.  ف۪ي  harfindeki zarfiyet manası dolayısıyla  işaret edilen Kur'an, içine girilebilen bir şeye benzetilmiştir. Burada  ف۪ي  harfi kendi manasında kullanılmamıştır. Çünkü Kur'an, hakiki manada zarfiyeye yani içine girilmeye müsait değildir. Câmi’, her iki durumdaki mutlak irtibattır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kuran Işığında Belâgat Dersleri Beyan İlmi)

مِنْ كُلِّ ‘deki  مِنْ  harfi teb'iz içindir.  كُلِّ  ise umum ifade eder.  مَثَلٍۘ ’deki tenvin nev ve tazim içindir. (Âşûr)

Yine mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan  فَاَبٰٓى اَكْثَرُ النَّاسِ اِلَّا كُفُوراً   cümlesi, kasemin cevabına  فَ  ile atfedilmiştir.

اَبٰٓى  fiilinin mef’ûlu, bariz olduğu için hazf edilmiştir. Yani:  أبى العَمَلَ بِهِ  demektir. (Âşûr)

صَرَّفْنَا  fiili  تفعيل  babındadır. Bu bab, fiile en çok kesret anlamı katması için kullanılır.

Ayetteki ikinci  النَّاسِ  kelimesi, zamir yerine zahir isim kullanılması sebebiyle ıtnâbdır. Bu ıtnâbdaki amaç, yapılanın insanla ilgili olduğunu zihinlere iyice yerleştirmektir.

Muktezâ-i zâhirin dışına çıkıp zamir makamında zâhir isim kullanmak, tazim ve tekid ifade eder. (Süleyman Gür, Kâzî Beyzâvî Tefsîrinde Belâgat İlmi ve Uygulanışı)

النَّاسِ  kelimesinin marife gelmesi umum içindir. (Âşûr)

النَّاسِ  kelimesinin tekrarında ıtnâb reddü’l-acüz ale’s-sadr,  كُفُوراً  ve  اَبٰٓى  kelimeleri arasında ise mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

Allah Teâlâ bu ayet-i kerimede, Kur'an-ı Kerim’in çeşitli yerlerinde, insanlar için her çeşit misali zikrettiğini, bununla beraber, insanların çoğunun hakkı inkârda ısrar ettiklerini beyan ediyor. Bu da insanların çoğunun, akıllarını kullanmadıklarını, hakkı düşünüp nasihatlerden pay almadıklarını göstermektedir. (Taberî)