Kehf Sûresi 27. Ayet

وَاتْلُ مَٓا اُو۫حِيَ اِلَيْكَ مِنْ كِتَابِ رَبِّكَۚ لَا مُبَدِّلَ لِكَلِمَاتِه۪ وَلَنْ تَجِدَ مِنْ دُونِه۪ مُلْتَحَداً  ...

Rabbinin kitabından sana vahyedileni oku. O’nun kelimelerini değiştirecek hiçbir kimse yoktur. O’ndan başka asla bir sığınak da bulamazsın.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَاتْلُ oku ت ل و
2 مَا şeyi
3 أُوحِيَ vahyedilen و ح ي
4 إِلَيْكَ sana
5 مِنْ
6 كِتَابِ Kitabı’ndan ك ت ب
7 رَبِّكَ Rabbinin ر ب ب
8 لَا yoktur
9 مُبَدِّلَ değiştirecek ب د ل
10 لِكَلِمَاتِهِ O’nun sözlerini ك ل م
11 وَلَنْ ve
12 تَجِدَ bulamazsın و ج د
13 مِنْ
14 دُونِهِ O’ndan başka د و ن
15 مُلْتَحَدًا sığınılacak bir kimse ل ح د
 
Hz. Peygamber müşriklerin sorularına cevap verdikçe onlar yeni sorular sorup yeni isteklerde bulunuyorlardı. Nitekim Ashâb-ı Kehf ve Zülkarneyn hakkındaki sorularına cevap verilmişti. Bu defa da Hz. Peygamber’den, eğer çağrısını kabul etmelerini istiyorsa Kur’an’da, kendilerinin ve atalarının âdetlerini ve inançlarını destekler nitelikte bazı değişiklikler yapmasını istediler. Söz konusu âyet, onların bu tür isteklerini reddetmek üzere inmiş ve Resûl-i Ekrem’e, kendisine vahyedileni okuması ve ona uyması emredilmiştir. Böylece ona şu husus bildirilmiş oluyordu: Peygamber ancak kendisine vahyedileni okumak ve onunla amel etmekle mükelleftir. O, Allah’ın kelimelerini değiştirmeye yetkili değildir. Vahye uymaz ve onunla amel etmezse Allah’ın azabından kurtulup sığınacak bir yer bulamaz.
 
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 549
 

وَاتْلُ مَٓا اُو۫حِيَ اِلَيْكَ مِنْ كِتَابِ رَبِّكَۚ 

 

Fiil cümlesidir.  وَ  istînâfiyyedir.  اتْلُ  illet harfinin hazfıyla mebni emir fiildir. Faili ise müstetir olup takdiri  أنت ’dir.

Müşterek ism-i mevsûl  مَٓا , mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası  اُو۫حِيَ اِلَيْكَ ’dir. Îrabdan mahalli yoktur.

اُو۫حِيَ  meçhul mazi fiildir. Naib-i faili müstetir olup takdiri  هو’dir.  اِلَيْكَ  car mecruru  اُو۫حِيَ  fiiline müteallıktır.

مِنْ كِتَابِ  car mecruru naib-i failin mahzuf  haline müteallıktır.  رَبِّكَ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Aynı zamanda muzâftır. 

Muttasıl zamir  كَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

اُو۫حِيَ  sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’al babındandır. Sülâsîsi  وحي ’dir.

İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.

   

 لَا مُبَدِّلَ لِكَلِمَاتِه۪ وَلَنْ تَجِدَ مِنْ دُونِه۪ مُلْتَحَداً

 

لَا  cinsini nefyeden olumsuzluk harfidir.  مُبَدِّلَ  kelimesi  لَا ’nın ismi olup fetha üzere mebnidir.

لِكَلِمَاتِه۪  car mecruru  مُبَدِّلَ ’ye müteallıktır. Muttasıl zamir  ه۪  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  لَا ’nın haberi mahzuftur. Takdiri,  موجود  şeklindedir.

مُبَدِّلَ  sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan tef’il babının ism-i failidir.

İsm-i fail: Eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

وَ  atıf harfidir.  لَنْ  muzariyi nasb ederek manasını olumsuz istikbale çeviren harftir. Tekid ifade eder.

تَجِدَ  mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ’dir.

مِنْ دُونِه۪  car mecruru mahzuf  ikinci mef’ûlun bihe müteallıktır. Muttasıl zamir  ه۪  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

مُلْتَحَداً  birinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.  

مُلْتَحَداً  sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan iftiâl babının ism-i mef’ûludür.
 

وَاتْلُ مَٓا اُو۫حِيَ اِلَيْكَ مِنْ كِتَابِ رَبِّكَۚ 

 

Mütekellim Allah Teâlâ, muhatap Hz. Peygamberdir. وَ  istînâfiyyedir. Resulullah’a emirle başlayan cümle talebî inşaî isnaddır.

Mef’ûl konumundaki müşterek ism-i mevsûl  مَٓا ’nın sılası olan  اُو۫حِيَ اِلَيْكَ , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Mazi fiil sıygasında gelerek hudûs, sebat, temekkün ve istikrar ifade etmiştir. (Hâlidî, Vakafât, s. 107)

اُو۫حِيَ  fiili meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mef'ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mef'ûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde Rabb isminin zikredilmesi  tecrîd sanatıdır. 

قَرَأَ  fiili değil de  اتْلُ  fiilinin kullanılması lafız mana uyumu gözetilerek yapılan bir tercihtir. Çünkü  تلا  fiilinin asıl manası izlemek uymaktır. Tilavet de okumak, manayı düşünmek, izlemektir. (Müfredat) Bu Kur'anî  incelik, mürâât-ı nazîr sanatıdır.

Veciz anlatım kastıyla gelen,  كِتَابِ رَبِّكَۚ  izafetinde Rabb ismine muzâfun ileyh olan mütekellim zamiri dolayısıyla Hz. Peygamber şan ve şeref kazanmıştır.  Ayrıca bu izafet Allah’ın rububiyet vasfıyla ona destek olduğunun işaretidir.  Yine bu izafet Rabb isminin muzâfı olan  كِتَابِ ’ye tazim ifade eder.

Ayetteki  اتْلُ  emri, hem okumayı, hem de ona uymayı ifade eder. mana, [Sana vahyedilen kitabı okumaya ve onunla amel etmeye devam et.] şeklinde olur. (Fahreddin er-Râzî)

Kur'an-ı Kerim’in, Peygamberimize göre gizli bilgilerden olan Ashab-ı Kehf kıssasını ihtiva etmesi, onun mucize bir vahiy olduğuna delâlet ettiği için Allah, Peygamberimize, devamlı Kur'an okumasını emir buyurmuştur. (Ebüssuûd)


 لَا مُبَدِّلَ لِكَلِمَاتِه۪ وَلَنْ تَجِدَ مِنْ دُونِه۪ مُلْتَحَداً

 

Fasılla gelen cümle  كِتَابِ ’nin halidir. Hal cümleleri anlamı zenginleştiren ıtnâb sanatıdır.

Cinsini nefyeden nefy harfi  لَا ’nın dahil olduğu isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Cümlede  لِكَلِمَاتِه۪ۚ ’nin müteallakı olan لَا ’nın haberinin hazfi dolayısıyla îcaz-ı hazif sanatı vardır.

لِكَلِمَاتِه۪ۚ  izafetinde Allah Teâlâ’ya ait zamire muzâf olması  كَلِمَاتِ ’ye tazim ifade etmiştir.

وَلَنْ تَجِدَ مِنْ دُونِه۪  cümlesi  وَ ’la makabline atfedilmiştir. Menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır. Muzarinin manasını menfî istikbale çevirerek asla manası kazandıran  لَنْ  edatı, tekid ifade eder.

İki mef’ûle müteaddi olan  تَجِدَ  fiilinin mahzuf ikinci mef’ûlüne müteallık olan  مِنْ دُونِه۪  izafeti, gayrının tahkiri içindir.

Mef’ûl olan  مُلْتَحَداً ’deki tenvin kıllet ve nev ifade eder. Bilindiği gibi menfi siyakta nekre, selbin umumuna işaret eder.

كِتَابِ -  لِكَلِمَاتِه۪  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.