Kehf Sûresi 30. Ayet

اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ اِنَّا لَا نُض۪يعُ اَجْرَ مَنْ اَحْسَنَ عَمَلاًۚ  ...

Gerçek şu ki, iman edip iyi işler yapanlara gelince, elbette biz iyi iş yapanların ecrini zayi etmeyiz.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِنَّ şüphesiz
2 الَّذِينَ onlar ki
3 امَنُوا inandılar ا م ن
4 وَعَمِلُوا ve yaptılar ع م ل
5 الصَّالِحَاتِ iyi işler ص ل ح
6 إِنَّا elbette biz
7 لَا asla
8 نُضِيعُ zayi etmeyiz ض ي ع
9 أَجْرَ ecrini ا ج ر
10 مَنْ kimsenin
11 أَحْسَنَ güzel yapan ح س ن
12 عَمَلًا işi ع م ل
 
Allah Teâlâ bir önceki âyette iman etmeyenlere verilecek cezayı belirttikten sonra 30. âyette de, “Biz, güzel iş yapanların ecrini asla zâyi etmeyiz” buyurarak kendisinin adaletine işaret etmekte, inanıp iyi işler yapanların emeklerinin boşa gitmeyeceğini, karşılıklarının eksiksiz olarak kendilerine verileceğini ifade buyurmaktadır. 31. âyette ise iman edip iyi işler yapanlara verilecek karşılığın neler olduğu bildirilmektedir. Âhiret hayatı ve burada müminlere verilecek nimetler öz ve yapı itibariyle dünyada bilinen nesnelerden farklı olduğu için insanlar tarafından bilinmemektedir. Burada ve benzeri diğer âyetlerdeki tasvirler ise (meselâ bk. Hac 22/23; İnsân 76/21) müminler için ebedî hayatın konforu, canlılığı ve rahatlığının temsilî birer anlatımıdır (bu konuda geniş bilgi için bk. Bakara 2/25).
 
  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 552
 

اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ اِنَّا لَا نُض۪يعُ اَجْرَ مَنْ اَحْسَنَ عَمَلاًۚ

 

İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.

الَّذ۪ينَ  cemi müzekker has ism-i mevsûlu,  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası آمَنُوا ’dur. Îrabdan mahalli yoktur.

عَمِلُوا الصَّالِحَاتِ  cümlesi atıf harfi  وَ ’la sılaya matuftur.

Atıf harflerinden biri kullanılarak iki kelimeyi veya iki cümleyi birbirine bağlamaya atf-ı nesak denir. Atıf harfinden önce gelene matufun aleyh, sonra gelene matuf denir. Matuf ve matufun aleyh arasında îrab bakımından, sıyga bakımından, cümlelerin haberî veya inşaî olması bakımından uyum olur. Mana bakımından aralarında uygunluk varsa fiil isme atfedilebilir. Müstetir zamir atıf olmaz.

Matufun îrabı her zaman için matufun aleyhe uyar.

و : Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

عَمِلُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.  الصَّالِحَاتِ  mef’ûlun bih olup cemi müennes salim olduğu için nasb alameti kesradır.

اِنَّا لَا نُض۪يعُ cümlesi,  اِنَّ ’nin  haberi olarak mahallen merfûdur. 

اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.

نا  mütekellim zamiri,  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.  لَا نُض۪يعُ  fiili  اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. 

لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  نُض۪يعُ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri نحن ’dur. Tazim içindir.

اَجْرَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Müşterek ism-i mevsûl,  مَنْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. İsm-i mevsûlun sılası  اَحْسَنَ عَمَلاً ’dır. Îrabdan mahalli yoktur.

اَحْسَنَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir.

عَمَلاً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. 

آمَنُوا  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. 

İf’al babındadır. Sülâsîsi  امن ’dir.

نُض۪يعُ  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. 

İf’al babındadır. Sülâsîsi  ضيع ’dir.

اَحْسَنَ  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi  حسن ’dir. 

İf’al babı fiille, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.

الصَّالِحَاتِ  kelimesi sülâsî mücerred olan  صلح  fiilinin ism-i failidir. 

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ اِنَّا لَا نُض۪يعُ اَجْرَ مَنْ اَحْسَنَ عَمَلاًۚ

 

Ayet, istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir.  اِنَّ  ile tekid edilen ayet, faide-i haber inkârî kelamdır. İsim cümlesi formunda geldiği için sübut, medh makamında olması sebebiyle de istimrar (devamlılık) ifade eder.

اِنَّ ’nin isminin ism-i mevsûlle gelmesi, habere dikkat çekmek ve bahsi geçenleri tazim amacına matuftur.

Has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ ’nin sılası olan  اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ , müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

اِنَّا لَا نُض۪يعُ اَجْرَ مَنْ اَحْسَنَ عَمَلاًۚ  cümlesi, اِنَّ ’nin haberidir.  اِنَّ ’nin haberinin de  اِنَّ  ile tekid edilmiş isim cümlesi olması tekidi iki kat artırmıştır.

Bu haber cümlesinde, müsnedin, menfi muzari fiil sıygasında cümle olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve subût ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler,  اِنَّ  ve isim cümlesi ve isnadın tekrar etmesi sebebiyle üç katlı tekid ifade eden çok muhkem/sağlam cümlelerdir.

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

اَجْرَ ’nin muzâfun ileyhi olan müşterek ism-i mevsûl  مَنْ ’in sılası  اَحْسَنَ عَمَلا , müspet mazi fiil siygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Mef’ûl olan  عَمَلاًۚ ’deki tenvin, kesret, nev ve tazim ifade eder.

Bu kelam, mezkûr muhayyer bırakma ifadesinden anlaşılan imanı teşvik etmenin illeti gibidir. (Ebüssuûd)

İman edip de güzel güzel amellerde bulunanlara gelince ifadesi, salih amelin imandan başka olduğuna delalet eder. Çünkü ayetteki atıf, başkalığı gerektirir.

‘’Biz şüphesiz iyi amel ve hareket edenin mükâfatını zayi etmeyiz’’ ifadesinin zahiri, mümin kimsenin amelinin güzel olması sebebiyle Allah'tan bir alacağı bulunduğunu iktiza etmektedir. Alimlerimize göre alacaklı olmak, Cenab-ı Hakk'ın vaadinden dolayıdır. (Fahreddin er-Râzî)

وَعَمِلُوا - عَمَلاًۚ  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları, اَحْسَنَ - الصَّالِحَاتِ  ve  الَّذ۪ينَ - مَنْ  gruplarındaki kelimeler arasında ise mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

الَّذ۪ينَ de cem’,  اٰمَنُوا  ve  عَمِلُوا  kelimelerinde ise taksim vardır.