Meryem Sûresi 7. Ayet

يَا زَكَرِيَّٓا اِنَّـا نُـبَشِّرُكَ بِغُـلَامٍۨ اسْـمُهُ يَحْيٰىۙ لَمْ نَجْعَلْ لَهُ مِنْ قَبْلُ سَمِياًّ  ...

(Allah, şöyle dedi:) “Ey Zekeriyya! Haberin olsun ki biz sana Yahya adlı bir oğul müjdeliyoruz. Daha önce onun adını kimseye vermedik.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 يَا زَكَرِيَّا Zekeriyya
2 إِنَّا şüphesiz biz
3 نُبَشِّرُكَ sana müjdeleriz ب ش ر
4 بِغُلَامٍ bir oğul غ ل م
5 اسْمُهُ onun adı س م و
6 يَحْيَىٰ Yahya’dır
7 لَمْ
8 نَجْعَلْ yapmadık ج ع ل
9 لَهُ ona
10 مِنْ
11 قَبْلُ daha önce ق ب ل
12 سَمِيًّا adaş س م و
 
Yüce Allah, Hz. Zekeriyyâ’nın duasını kabul etti ve Yahyâ adında bir oğlunun olacağını ona müjdeledi (krş. Enbiyâ 21/90). Âyette geçen “semiyy” kelimesi hem “isimlendirilmiş” hem de “benzer” mânasına gelir. Birinci mânaya göre âyet Yahyâ adının daha önce kimseye verilmediğini ifade eder; ikinci mânaya göre ise, Yahyâ’nın benzeri bir oğulun kimseye verilmediği anlamına gelir. Tefsirciler, böyle bir anlayış Yahyâ’nın, kendisinden önceki Hz. İbrâhim ve Hz. Mûsâ gibi büyük peygamberlerden de üstün olmasını gerektireceği için birinci mânayı tercih etmişlerdir (Şevkânî, III, 363). Bununla birlikte Yahyâ’daki bazı özellikleri birlikte taşıyan bir peygamber daha önce gelmemiştir. Bu özellikler, onun ihtiyar bir baba ile kısır ve yaşlı bir anneden dünyaya gelmesi, Yahyâ adının ondan önce hiç kimseye verilmemiş olması, çocukluğunda ona “hikmet” (peygamberlik veya kutsal kitabı anlama yeteneği) verilmesi (bk. âyet 12) şeklinde açıklanmaktadır. Bir başka âyette efendi ve peygamber olarak nitelenmiş; haramdan sakınmada güçlük çekmemesi için Allah ona özel bir lutufta bulunmuş, onu iffet ve zühd sahibi kılmış, Hz. Îsâ’nın risâletinin müjdecisi olmuştur (bk. Âl-i İmrân 3/39). Bununla beraber bu meziyetler onun mutlak mânada en üstün peygamber olduğunu değil, anılan niteliklerden dolayı farklı olduğunu ifade eder.
 
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 590
 

يَا زَكَرِيَّٓا اِنَّـا نُـبَشِّرُكَ بِغُـلَامٍۨ اسْـمُهُ يَحْيٰىۙ لَمْ نَجْعَلْ لَهُ مِنْ قَبْلُ سَمِياًّ

 

يَا  nida harfidir.  زَكَرِيَّٓا  münada olup elif üzere mukadder damme üzere mebni müfred alem isimdir mahallen mansubdur. Nidanın cevabı  اِنَّـا نُـبَشِّرُكَ بِغُـلَامٍ ‘dir.  

اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.  نَا  müekellim zamiri  اِنَّ ‘nin  ismi olarak mahallen merfûdur. نُـبَشِّرُكَ  fiili,  اِنَّ ‘nin  haberi olarak mahallen merfûdur.

نُـبَشِّرُكَ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  نحن ‘dur. Muttasıl zamir  كَ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.  بِغُـلَامٍ  car mecruru  نُـبَشِّرُ  fiiline müteallıktır. اسْـمُهُ يَحْيٰى  cümlesi  بِغُـلَامٍۨ ‘ın sıfatı olarak mahallen merfûdur.

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat iki kısma ayrılır:

1. Hakiki sıfat

2. Sebebi sıfat

HAKİKİ SIFAT 

1. Müfred olan sıfatlar

2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1. MÜFRED OLAN SIFATLAR

Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.

Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.

Not: Gayri akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2. CÜMLE OLAN SIFATLAR: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اسْـمُهُ  mübteda olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir  هُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

يَحْيٰىۙ  haber olup elif üzere mukadder damme ile merfûdur.

لَمْ نَجْعَلْ  fiili,  بِغُـلَامٍ ‘in ikinci sıfatı olarak mahallen mansubdur.

لَمْ  muzariyi cezm ederek manasını olumsuz maziye çeviren harftir.  نَجْعَلْ  meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  نحن ‘dur.

لَهُ  car mecruru  نَجْعَلْ  fiilinin müteallıktır.  مِنْ قَبْلُ  car mecruru  نَجْعَلْ  fiiline müteallıktır. قَبْلُ  cer mahallinde muzâftır. Kelimenin merfû oluşu muzâfun ileyhin mahzuf olduğunun işaretidir. Ötre muzâfun ileyhten ivazdır.

قَبْلَ  ve  بَعْدَ  kelimeleri; muzâfun ileyhleri hazf edilince damme üzere mebni olurlar: Bu durumdaki izafete izafetten munkatı’ zarflar (izafetten kesilen zarflar) denir.  قَبْلَ  zarfı, hem cümleye  hem de tek kelimeye (müfrede) muzâf olanlar grubundadır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 سَمِياّ   mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.

 

يَا زَكَرِيَّٓا اِنَّـا نُـبَشِّرُكَ بِغُـلَامٍۨ 

 

Mütekellim Allah Teâlâ, muhatap, Hz. Zekeriya’dır. Müstenefe cümlesidir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisaldir.

Cümle nidâ üslubunda talebi inşai isnadtır.  اِنَّ  ile tekid edilmiş faide-i haber inkârî kelam olan  اِنَّـا نُـبَشِّرُكَ بِغُـلَامٍۨ  cümlesi nidanın cevabıdır. Cümlenin azamet zamiriyle gelmesi tazim ifade eder.

اِنَّ ’nin haberi   نُـبَشِّرُكَ بِغُـلَامٍۨ , müspet muzari fiil sıygasında cümle olarak gelerek hükmü takviye, hudûs, tecedddüt ve tecessüm ifade etmiştir.

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler,  اِنَّ , isim cümlesi ve isnadın tekrar etmesi sebebiyle üç katlı bir tekid ve yerine göre de tahsis ifade eden çok muhkem/sağlam cümlelerdir. (Elmalılı Kadr/1.)

Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler.(Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

بِغُـلَامٍۨ ‘deki tenvin tazim içindir.

Bu, Cenab-ı Hak’tan onun nidasına bir cevaptır ve duasının kabul edildiğini vadetmektir. (Beyzâvî)


اسْـمُهُ يَحْيٰىۙ 

 

Fasılla gelen isim cümlesi  بِغُـلَامٍۨ  için sıfattır. Fasıl sebebi kemâl-i ittisâldir. Mübteda ve haberden müteşekkil cümle sübut ve istimrar ifade etmektedir.

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)


لَمْ نَجْعَلْ لَهُ مِنْ قَبْلُ سَمِياًّ

 

بِغُـلَامٍۨ ‘ın ikinci sıfatı olan cümle fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi kemâl-i ittisâldir.

Menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Fiilin azamet zamiriyle gelmesi tazim ifade eder. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır.

Zaman zarfı  قَبْلُ ‘nun muzâfun ileyhi mahzuftur. Kelimedeki ötre, muzâfun ileyhin mahzuf olduğunun işaretidir.

سَمِياًّ ‘deki tenvin tazim içindir.

سَمِياًّ - اسْـمُهُ  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Cenab-ı Hakk'ın, doğacak çocuğu ismiyle bildirmesi Hz. Yahya için bir teşriftir. (Beyzâvî)

Hazret-i Yahya'nın isminin tayin edilmiş olması, ilâhi vaadi pekiştirmek ve kendisini şereflendirmek içindir. Daha önce Yahya isminin hiç kimseye verilmeyip bu ismin ona tahsis edilmiş olması, Hazret-i Yahya'ya ilave bir şeref ve saygınlık kazandırmaktadır. Zira insanların isimlerinden farklı olarak garip ve mümtaz bir ismin verilmesi, hiç şüphesiz isim sahibine şeref kazandırmaktadır. (Ebüssuûd)