قَالَ كَذٰلِكَۚ قَالَ رَبُّكَ هُوَ عَلَيَّ هَيِّنٌ وَقَدْ خَلَقْتُكَ مِنْ قَبْلُ وَلَمْ تَكُ شَيْـٔاً
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | قَالَ | dedi ki |
|
2 | كَذَٰلِكَ | öyledir |
|
3 | قَالَ | dedi |
|
4 | رَبُّكَ | senin Rabbin |
|
5 | هُوَ | O |
|
6 | عَلَيَّ | bana |
|
7 | هَيِّنٌ | kolaydır |
|
8 | وَقَدْ | ve gerçekten |
|
9 | خَلَقْتُكَ | seni de yaratmıştım |
|
10 | مِنْ |
|
|
11 | قَبْلُ | daha önce |
|
12 | وَلَمْ | ve değilken |
|
13 | تَكُ | sen |
|
14 | شَيْئًا | hiçbir şey |
|
قَالَ كَذٰلِكَۚ قَالَ رَبُّكَ هُوَ عَلَيَّ هَيِّنٌ وَقَدْ خَلَقْتُكَ مِنْ قَبْلُ وَلَمْ تَكُ شَيْـٔاً
Fiil cümlesidir. قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. Mekulü’l-kavli كَذٰلِكِ cümlesidir. قَالَ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
كَذٰلِكِ car mecruru mahzuf mübtedanın haberine müteallıktır. Takdiri; الأمر كذلك (Durum böyledir.) şeklindedir. ل harfi buud yani uzaklık bildiren harftir. ك hitap zamiridir.
قَالَ fiili haber olarak mahallen merfûdur. قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. رَبُّكَ fail olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir كَ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
Mekulü’l-kavli هُوَ عَلَيَّ هَيِّنٌ ‘dur. قَالَ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
Munfasıl zamir هُوَ mübteda olarak mahallen merfûdur. عَلَيَّ car mecruru هَيِّنٌ ‘e müteallıktır. هَيِّنٌ haber olup lafzen merfûdur. وَقَدْ خَلَقْتُكَ مِنْ قَبْلُ cümlesi hal olarak mahallen mansubdur.
Hal, cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal, “nasıl?” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zül-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l-hal marife olur. Hal mansubtur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde, iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l-hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hal’i sahibu’l-hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazf edilmiş) olarak gelir.
Hal sahibu’l-hale ya و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır: 1. Müfred olan hal (Müştak veya camid), 2. Cümle olan hal (İsim veya fiil), 3. Şibh-i cümle olan hal (Harf-i cerli veya zarflı isim).
Burada hal mazi fiil cümlesi olarak gelmiştir. Hal müspet (olumlu) mazi fiil cümlesi olarak geldiğinde umumiyetle başına “وَقَدْ” gelir. Bazen sadece “و ” gelir. Nadiren “و ” sız gelir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَ haliyyedir. قَدْ tahkik harfidir. Tekid ifade eder. خَلَقْتُكَ sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamiri تُ fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir كَ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
قَبْلُ cer mahallinde muzâftır. Kelimenin merfû oluşu muzâfun ileyhin mahzuf olduğunun işaretidir. Ötre muzâfun ileyhten ivazdır. مِنْ قَبْلُ car mecruru خَلَقْتُ fiiline müteallıktır.
قَبْلَ ve بَعْدَ kelimeleri; muzâfun ileyhleri hazf edilince damme üzere mebni olurlar: Bu durumdaki izafete izafetten munkatı’ zarflar (izafetten kesilen zarflar) denir. قَبْلَ zarfı, hem cümleye hem de tek kelimeye (müfrede) muzâf olanlar grubundadır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَلَمْ تَكُ شَيْـٔاً cümlesi atıf harfi و ‘la makabline matuftur.
لَمْ muzariyi cezm ederek manasını olumsuz maziye çeviren harftir. تَكُ nakıs, meczum muzari fiildir. تَكُ ‘nun ismi, müstetir olup takdiri أنت ‘dir. شَيْـٔاً kelimesi تَكُ ‘nun haberi olup fetha ile mansubdur.
Beyzâvî bu ayetteki لَمْ يَكُ kelimesi için şu açıklamayı yapar: يَكُ kelimesinin aslı يَكُونُ ’dür. Cezm edatı لَمْ ’den dolayı ‘nûn’un harekesi hazf edilmiş, sonra da iki sakin bir araya geldiği için و hazf edilmiştir. İllet harfi وَ ‘a benzediğinden tahfif için نْ da hazf edilmiştir. Böylece geriye يَكُ lafzı kalmıştır. (Beyzâvî, C. 3, S. 115-116)
هَيِّنٌ kelimesi sıfat-ı müşebbehe kalıbındandır.
Sıfat-ı müşebbehe; “Benzeyen sıfat” demektir. İsm-i faile benzediği için bu adı almıştır. İsm-i failin ifade ettiği anlam geçici olduğu halde, sıfat-ı müşebbehenin ifade ettiği anlam kalıcıdır. İsm-i fail değişen ve yenilenen vasfa delalet eder. Sıfat-ı müşebbehe sürekli ve sabit vasfa delalet eder. Bu süreklilik ve sabitlik az veya çok, bazen de sonsuza kadar devam eder. Geniş zamana delalet eder. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
قَالَ كَذٰلِكَۚ
Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. قَالَ fiilinin mekulü’l-kavli olan كَذٰلِكَ , takdiri الأمر (Durum) olan mahzuf bir mübtedanın haberine müteallıktır. Bu takdire göre cümle, sübut ifade eden isim cümlesidir. كَ teşbih harfidir. Car mecrur كَذٰلِكَۚ ‘nin müteallakının hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır.
كَذٰلِكَ kendinden önceki bir manaya işaret eder. Ancak çoğu zaman o da müstakil bir lafız değildir. Burada hem كَ hem de ذٰ işaret ismi aynı şeye işaret eder. Dolayısıyla bu durumu benzetecek yine kendisinden daha mükemmel bir şey bulunamadığını ifade eder. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Duhan Suresi, s. 101)
كَذٰلِكَ [İşte böyle], aslında uzaktaki bir nesneye işaret için kullanılır. Buradaki isti’mali, işaret edilen nimetin derecesinin, faziletteki mertebesinin yüksekliğini bildirmek içindir. (Ebüssuûd)
ك teşbih harfidir. ذٰلِكَۚ müşebbehün bihdir. Müşebbeh zikredilmemiştir. Müşebbehin konumu öyle yüce bir yerdedir ki, ona benzeyecek bir şey yoktur manasındadır. Bu ifadede mübalağa sanatı vardır.
قَالَ رَبُّكَ هُوَ عَلَيَّ هَيِّنٌ
İstînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
قَالَ fiilinin faili, veciz anlatım kastıyla gelen رَبُّكَ izafetinde Rabb ismine muzâfun ileyh olan muhatap zamiri dolayısıyla Zekeriya (as) şan ve şeref kazanmıştır. Ayrıca bu izafet Allah’ın rububiyet vasfıyla ona destek olduğunun işaretidir.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde Rabb isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
قَالَ fiilinin mekulü’l-kavli olan هُوَ عَلَيَّ هَيِّنٌ cümlesi, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesidir.
Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur عَلَيَّ , amili olan هَيِّنٌ ’a siyaktaki önemine binaen takdim edilmiştir.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
هَيِّنٌ (kolay basit) lafzının Allah hakkında kullanılması mecazîdir. Çünkü bu, ancak bir şeyin kendisine zor geldiği kimseler için kullanılabilir. Bilakis bundan murad, “O bir şey dilediğinde, o şey olur” şeklindedir. (Fahreddin er-Râzî)
وَقَدْ خَلَقْتُكَ مِنْ قَبْلُ وَلَمْ تَكُ شَيْـٔاً
Cümle hal وَ ‘ıyla gelen tetmim ıtnâbıdır. قَدْ tahkik harfiyle tekid edilmiş, müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber talebî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, S.107)
مِنْ قَبْلُ ibaresindeki damme, mahzuf muzâfun ileyhden ivazdır. Kelimenin merfû oluşu muzâfun ileyhin mahzuf olduğunun işaretidir.
وَلَمْ تَكُ شَيْـٔاً cümlesine dahil olan وَ , haliyye veya atıf harfidir. Menfi كَانُ ’nin dahil olduğu isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.