Bakara Sûresi 110. Ayet

وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَۜ وَمَا تُقَدِّمُوا لِاَنْفُسِكُمْ مِنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِنْدَ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ  ...

Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin. Kendiniz için her ne iyilik işlemiş olursanız, Allah katında onu bulursunuz. Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızı görür.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَأَقِيمُوا ve kılın ق و م
2 الصَّلَاةَ namazı ص ل و
3 وَاتُوا ve verin ا ت ي
4 الزَّكَاةَ zekatı ز ك و
5 وَمَا ne ki
6 تُقَدِّمُوا ne gönderirsiniz ق د م
7 لِأَنْفُسِكُمْ kendiniz için ن ف س
8 مِنْ
9 خَيْرٍ hayırdan خ ي ر
10 تَجِدُوهُ bulursunuz و ج د
11 عِنْدَ katında ع ن د
12 اللَّهِ Allah’ın
13 إِنَّ şüphesiz
14 اللَّهَ Allah
15 بِمَا şeyleri
16 تَعْمَلُونَ yaptıklarınız ع م ل
17 بَصِيرٌ görür ب ص ر
 

Namazı ikâme edin. Namazın misyonunu, fonksiyonunu gerçekleştirin. Namazı ayağa kaldırın. Namazı Allah’ın istediği biçimde ifa edin. Allah’la diyalog gerçekleştirecek biçimde ifa edin onu. Hayatı düzenleyecek biçimde namazı ikâme edin. Ve de zekâtı verin.

Yani zekâtlarınızı vererek Allah’ın mallarınıza da karışma yetkisinde olduğunu kabullenin. Yani Allah’la münâsebetinizi namazla, toplumla münâsebetinizi de zekâtla icra edin. Dilenci ifadesiyle söylersek ne verirseniz elinizle o gider sizinle. Yarınınız için bugünden ne takdim etmişseniz onu Allah’ın yanında hazır bulacaksınız.

Namaz gibi, oruç gibi, hac gibi, cihat gibi, infak gibi, zaman gibi bugün ne takdim etmişseniz yarın Allah katında onu hazır bulacaksınız. Hem de onlara en muhtaç olduğunuz bir anda kat kat fazlasıyla Allah’ın yanında hazır bulacaksınız onları. Rabbimiz böylece bana güzel borçlar sunun ki; o bende kalsın, yarın size en lâzım ol­duğu günde benden alırsınız buyuruyor. (Besairul Kur’ân Ali Küçük Tefsiri)

Önceki ayette kitap ehlinin çoğunun Müslümanları imanlarından döndürmek istedikleri zikredildikten sonra burada namaz ve zekat emredilmiştir.

İmanımızı korumak için bu iki emre yapışmak gerekir. Ameller taklidi de olsa bizim imanımızı artırır. Namaz ferdi, zekat sosyal / toplumsal bir ibadettir. Namazda bir tek sen varsın, zekatta sen ve senin dışında biri daha vardır.

Ayetin sonrası hayır olarak ne sunarsanız şeklinde gelmiştir. Demek ki namaz ve zekat hayır olarak Allah katında bulacağımız amellerdendir, belki de onların başında geliyor.

 

وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَۜ وَمَا تُقَدِّمُوا لِاَنْفُسِكُمْ مِنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِنْدَ اللّٰهِۜ

وَ istînâfiyyedir. اَق۪يمُوا mebni emir fiildir. الصَّلٰوةَ mef‘ûlun bih fetha ile mansubtur. اٰتُوا الزَّكٰوةَ cümlesi atıf harfi وَ ile öncesine atfedilmiştir.

وَ istînâfiyyedir. مَا iki fiili cezmeden şart ismidir. Mukaddem mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. تُقَدِّمُوا fiili sonundaki نَ harfinin hazfiyle cezm olmuştur. Aynı zamanda şart fiilidir. لِاَنْفُسِ car mecruru تُقَدِّمُوا fiiline müteallıktır. مِنْ خَيْرٍ car mecruru  مَا ’nın mahzuf haline müteallıktır.

تَجِدُوهُ (bulacaksınız) fiili de şartın cevabı olup aynı şekilde meczumdur.

Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. عِنْدَ اللّٰهِ car mecruru تَجِدُوهُ fiiline veya mahzuf haline müteallıktır.

 اِنَّ اللّٰهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ 

اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb, haberini ref eder.  اللّٰهَ  lafzı,  اِنَّ ’nin ismidir. مَٓا müşterek ism-i mevsûlu,  بِ harfiyle birlikte بَص۪يرٌ kelimesine müteallıktır. İsm-i  mevsûlun sılası تَعْمَلُونَ cümlesidir. Îrabtan mahalli yoktur. تَعْمَلُونَ muzari fiildir. نَ۟ ’un sübutuyla merfûdur.

بَص۪يرٌ mübalağalı ism-i fail kalıbıdır. Bu kalıp bu vasfın mevsufta sürekli varlığına, sıfatın, mevsufun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.

 

وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَۜ

وَ, istînâfiyyedir. Ayet, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. وَاٰتُوا cümlesi, öncesine temasül nedeniyle atfedilmiştir.

الصَّلٰوةَ - الزَّكٰوةَۜ  kelimeleri arasında murâât-ı nazîr sanatı vardır.

اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ ifadesinde namaz dinin direği gibi ifade edilmiştir. Bu ifadede istiare vardır. Din çadıra benzetilmiştir. Çadır ancak direk sayesinde ayakta durur. Direk olmayınca çadır da olmaz.

وَمَا تُقَدِّمُوا لِاَنْفُسِكُمْ مِنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِنْدَ اللّٰهِۜ

وَ, istînâfiyyedir. Cümle şart üslubunda haberi isnaddır. تُقَدِّمُوا şart cümlesi, تَجِدُوهُ cevap cümlesidir. Her iki cümle de muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidâî kelamdır.

عِنْدَ اللّٰهِۜ muzâfın şanı içindir. Allah lafzında tecrîd sanatı vardır.

[Önceden kendiniz için yaptığınız her iyiliği Allah’ın katında bulacaksınız.] Buradaki مَا  harfi şart ifade eder, bu nedenle تُقَدِّمُو [önceden yaptığınız] fiili cezm olmuştur, sonundaki نَ harfi bu nedenle hazfedilmiştir. تَجِدُوهُ [bulacaksınız] fiili de bunun cevabı olup meczumdur ve aynı sebeple onun da sonundaki نَ harfi hazfedilmiştir. Anlam, “Ahirete hazırlayıp takdim ettiğiniz namaz, zekat ve diğer ibadetler türünden her ne hayır işlemişseniz onların sevabını Allah katında bulursunuz.” şeklindedir. (Ömer Nesefî / Et-Teysîr Fi’t-Tefsîr)

اٰتُوا - تُقَدِّمُوا ve الصَّلٰوةَ - الزَّكٰوةَۜ  kelimeleri arasında murâât-ı nazîr sanatı vardır.

Ayetin sonrası hayır olarak ne sunarsanız şeklinde gelmiştir. Demek ki namaz ve zekat hayır olarak Allah katında bulacağımız amellerdendir, belki de onların başında gelmektedir.

اِنَّ اللّٰهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ 

Ayetin son cümlesi fasılla  gelmiştir. Lafza-i celal اِنَّ ’nin ismi, بَص۪يرٌ haberidir. Müsnedün ileyhin bütün esmayı bünyesinde toplayan Allah ismiyle marife oluşu telezzüz ve teberrük içindir.

Cümle faide-i haber inkârî kelamdır. Ayette mütekellim Allah Teâlâ’dır. Dolayısıyla lafza-i celâl’de tecrîd sanatı vardır. Lafza-i celâl’in tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Müşterek ism-i mevsûl مَا ’da,  tevcih sanatı vardır.

Cümlede car mecrur, amilinin önüne geçmiştir. Bu takdim, tahsis ifade eder. Yani, ‘’O yaptıklarınızı görür. Görmediği hiçbir şey yoktur.’’ Bu cümle, mamulun amiline kasrını, başka bir deyişle de olumlu ifadenin yanında bir de olumsuz mana ifade eder.

Cümle mesel tarikinde tezyîldir. Tezyîl cümleleri ıtnâb babındandır. Tezyîl cümlesi, önceki cümleyi tekid için gelmiştir. Mesel tarikinde olanlar müstakil olarak da bir mana ifade eder. Yani müstakil olarak dillerde dolaşır, atasözü gibi halk arasında bilinir.

[Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı görür.] Yani Allah işlediğiniz hayır ve şerleri görür. Bu ifade itaat/ibadetlere karşı vaad, günahlara karşı da en etkili şekilde yapılmış bir tehdittir. (Ömer Nesefî / Et-Teysîr Fi’t-Tefsîr) Lazım-melzum alakasıyla mecaz-ı mürsel mürekkeptir.