اَلْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ فَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُمْتَر۪ينَ۟
مري Meraye : مِرْيَةٌ bir iş veya meselede tereddüte düşmektir. شَكٌّ sözcüğünden daha özel anlamlıdır. Köke ait إمْتِراءٌ ve مُماراةٌ babları, içinde bir tereddüt ve kuşku bulunan bir hususta tartışmaktır. Kelimenin asıl manası ise süt sağmak için dişi devenin memesini sıvazlamak demektir. Meallerde şüpheye düşme manasında kullanılsa da Kur’ân’ı Kerim’de şüphe için kullanılan birçok kelime vardır ve çeviri yapılırken ilgili ayetteki anlam bütünlüğü dikkate alınarak uygun kelime seçilmelidir. Örneğin şekk de şüphe demektir (ki Türkçe’de aynen kullanıyoruz), fakat şekk’te töhmet altında bırakma yoktur. Şekk, sanmak gibidir. Yarın yağmur yağacağını düşünen birisi bunu şekk’le ifade eder. Ama birisinin bir suçu işlediğini düşünüyorsak ondan şekk ediyorum diyemeyiz. Merâ kelimesinin şüphe olarak kullanıldığı ayetlerde hiç yoktan bir şüphe değil de, birilerinin bir iddiası üzerine olan şüphe manasını düşünmek gerekir.(Müfredat) Kuran’ı Kerim’de 20 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan bir türevi bulunmamakla birlikte Kuran-ı Kerim’de 10’dan fazla geçmesi sebebiyle kitabın Arapça kelimeler sözlüğü bölümüne alınmıştır.(Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
اَلْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ فَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُمْتَر۪ينَ۟
اَلْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ cümlesindeki اَلْحَقُّ kelimesinin هُوَ اَلْحَقُّ (hak O’dur) takdirinde hazfedilmiş bir mübtedanın haberi veya مِنْ رَبِّكَ şeklindeki haberin mübtedası olması muhtemeldir.
Şayet اَلْحَقُّ lafzını, (hazfedilmiş) mübtedanın haberi kıldığın vakit, مِنْ رَبِّكَ ’nin îrab konumu ne olacaktır? dersen, şöyle derim: Bunun haberden sonra gelmiş ikinci bir haber veya hal olması caizdir. Ali (r.a.) bu ayeti öncesindeki لَيَكْتُمُونَ الْحَقَّ [gerçeği gizlerler] cümlesinden bedel olarak, اَلْحَقَّ مِنْ رَبِّكَ şeklinde mansub okumuştur. Buna göre mana; (Onlar gerçeği; senin Rabbinden gelen gerçeği gizlerler.) şeklinde yapılanır. (Keşşâf)
فَ istînâfiyyedir. لَا nehy harfi olup olum emir manasındadır. تَكُونَنَّ fiilinin sonundaki نَّ tekid ifade eden نَ ‘u sakiledir.
Tekid نَ ’ları bitiştikleri fiile istikbal manası kazandıran bir edatın veya durumun bulunması halinde muzari fiilin sonuna gelirler. (Soru, arz, tekid lamı, ummak, teşvik, nehiy, temenni ve yemin gibi.)
مِنَ الْمُمْتَر۪ينَ۟ car mecruru mahzuf habere müteallıktır. الْمُمْتَر۪ينَ۟ sülâsi mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan iftiâl babının ism-i failidir.
اَلْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ فَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُمْتَر۪ينَ۟
Ayetteki iki cümle de istînâfiyyedir. İsim cümlesi olan birinci cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. مِنْ رَبِّكَ ’in müteallakı olan haber mahzuftur.
İkinci cümledeki فَ ’nin mahzuf şarta rabıta olduğu da şöylenmiştir. Cümle nehiy üslubunda talebî inşâî isnaddır. نَ ‘u sakile ile tekid edilmiştir. كَانَ ‘nin dahil olduğu bu isim cümlesinde car mecrurun müteallakı mahzuftur. Bu hazif îcâz-ı hazif sanatıdır.
اَلْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ cümlesindeki اَلْحَقُّ kelimesinin هو الحق [hak O’dur] takdirinde hazfedilmiş bir mübtedanın haberi veya مِنْ رَبِّكَ haberinin mübtedası olması muhtemeldir. اَلْحَقُّ kelimesindeki lam-ı tarif iki türlü yorumlanabilir:
Birincisine göre: bu dış dünyada tanınma ifade eder (‘ahd -i haricî) ki, bununla Peygamber (s.a.)’in üzerinde bulunduğu hak (dava) veya “gerçeği / hakkı bile bile gizlerler” ifadesindeki hak kavramına işaret edilmektedir. Bu sonuncuya göre ayetin ilgili kısmı; “Onların bu gizlemekte oldukları şey Rabbinden gelen gerçeğin ta kendisidir” şeklinde anlamlandırılır.
İkinci görüşe göre: bu lam-ı tarif cins ifade eder ki, bu da hakkın başkasından değil Allah’tan geldiği şeklinde anlaşılmasıdır. Yani hak, senin üzerinde bulunduğun (hak dava) gibi Allah’tan geldiği sabit olandır; Allah’tan geldiği sabit olmayansa Ehl-i Kitab ’ın üzerinde bulunduğu şey gibi batıl olan türdür. (Keşşâf)
اَلْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ [Hak Rabbindendir’] sözünde Rabbin kelimesindeki izafet, Rasulullah'ı (sav) ilahi inayet ve lutfuyla şereflendirmek içindir. (Âdil Ahmet Sâbır er-Ruveynî, Min Ğarîbi’l Kur’ani’l Kerim, Soru1178)
مِنَ الْمُمْتَر۪ينَ۟ ibaresindeki مِنَ harfinin iki manası da anlaşılabilir. Yani şüphe edenlerin başından biri olma veya ilki olma demektir. Onun şüphe edeceği düşünülemez. Dolayısıyla bu ilahi kelam peygamberimizin şahsında ümmetine yöneliktir.
Bundan maksat Efendimizi onda şüpheden men etmek değildir, çünkü bu ondan beklenmez, onda bu kasıt ve istek de yoktur. Maksat, ya durumu pekiştirmek ve duruma bakan kimsenin şüphe etmeyeceğini tahkiktir ya da şüpheyi en iyi şekilde ortadan kaldıracak marifetleri kazanmakla ümmete emirdir. (Beyzâvî-Kurtubi-Ebüssuûd-Elmalı)