Bakara Sûresi 153. Ayet

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اسْتَع۪ينُوا بِالصَّبْرِ وَالصَّلٰوةِۜ اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الصَّابِر۪ينَ  ...

Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah’tan yardım dileyin. Şüphe yok ki, Allah sabredenlerle beraberdir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 يَا أَيُّهَا ey
2 الَّذِينَ kimseler
3 امَنُوا inanan ا م ن
4 اسْتَعِينُوا (Allah’tan) yardım isteyin ع و ن
5 بِالصَّبْرِ sabır ile ص ب ر
6 وَالصَّلَاةِ ve namazla ص ل و
7 إِنَّ muhakkak ki
8 اللَّهَ Allah
9 مَعَ beraberdir
10 الصَّابِرِينَ sabredenlerle ص ب ر
 

Sabır teriminin anlamı ve önemiyle sabır ve namazın insanı dirençli kılmadaki etkileri üzerinde daha önce durulmuştu (bk. Bakara 2/45). Orada bu buyruğun muhatabı İsrâiloğulları idi; bu yüzden de “Şüphesiz bunlar (sabır ve namaz), Allah’a huşû ile boyun eğenlerden başkasına ağır gelir” buyuruluyordu. Halbuki burada muhatap müslümanlar olduğu için böyle bir ağırlıktan söz edilmediği gibi âyetin sonunda müslümanların sabırlı ve metanetli olduğuna işaret edilmektedir

 Âyette hangi konuda sabırlı olmak gerektiği belirtilmemiştir. Bu sebeple ibadetleri yerine getirmek, haramlardan kaçınmak, her türlü düşmanca hareketlere karşı direnmek, musibet ve acılara katlanmak gibi dayanıklılığı gerektiren her durumda sabretmek bu buyruğun kapsamına girer.

Bunun yanında, kıble değişikliğinden sonra vuku bulan olaylar dikkate alındığında, burada özellikle İslâm’ın varlığına son verme kararında olan düşmanlara karşı verilecek mücadelelerde sabır ve metanet göstermenin kastedildiği de anlaşılmaktadır.

 Nitekim kıble değişikliğinden yaklaşık iki ay sonra Bedir Gazvesi vuku bulmuş, sonraki dönemlerde de müşriklere ve diğer gayri müslim unsurlara karşı silâhlı mücadeleler devam etmiştir. 153 ve devamındaki âyetler bir bakıma, müslümanları böyle bir sıkıntılı döneme hazırlıyor; bu dönemlerde sabır ve sebat göstererek, Allah’ın divanına durup namaz kılarak O’ndan yardım dilemelerini istiyor; Allah’ın sabredenlerin yanında olduğu müjdesini veriyor.

Sabır, insanın bir amaç için ortaya koyduğu özverinin, kararlılığın, güçlü azim ve iradenin ürünüdür; dolayısıyla sabır, insanın kendi benliğiyle ilgili tavrıdır. Namaz ise onun bedeni, dili ve kalbiyle kısaca bütün varlığıyla Allah’a yönelmesi halidir; şu halde namaz da müminin Allah ile ilgili tutumudur. Böylece sabırla benliğini güçlendiren, namazla da Allah ile birliktelik Kur’ân insan, başarının psikolojik şartlarını tamamlamış olur. (Kur’ân Yolu Tefsiri Cilt:1 Sayfa: 239-240, )

 

Sabrederek ve namaz kılarak Allah’tan yardım isteyin. Çünkü namaz, Allah’a duyduğu derin saygıdan kalbi ürperenlerden başkasına zor gelir.’ (Bakara 2/45)

Rasûlu Ekrem sallallahu aleyhi vessellem zor ve sıkıntılı bir durum ile karşılaştığında namaz kılardı (Ebu Davud, tatavvu’22; Elbani, Sahihu Sunneni Ebi Davud,1,361,nr.1319)

 

Yüce Allah’ın namaz kılmayı övdüğü veya teşvik ettiği her yerde namazla birlikte ikâme إقامَةٌ lafzı gelmiştir. Burada hikmet, namaz kılmaktan amacın sadece şekil olarak değil, onun bütün rükun ve şartlarının tam olarak yerine getirilmesi olduğuna işaret etmek içindir.

 

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اسْتَع۪ينُوا بِالصَّبْرِ وَالصَّلٰوةِۜ


يَٓا nida harfi, اَيُّ münada, هَا tenbih harfidir. الَّذ۪ينَ münadanın sıfatı olarak mahallen mansubtur. İsm-i mevsûlun sılası اٰمَنُوا ’dur. Îrabtan mahalli yoktur.

Nidanın cevabı اسْتَع۪ينُوا بِالصَّبْرِ ’dır. اسْتَع۪ينُوا emir fiilidir. بِالصَّبْرِ car mecruru اسْتَع۪ينُوا fiiline müteallıktır. الصَّلٰوةِ kelimesi و ile الصَّبْرِ matuftur.

اسْتَع۪ينُوا fiili, sülâsî mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil, istif’âl babındadır. Sülâsîsi عون ’dir. Bu bab fiile talep, tehavvül, vicdan, mutavaat, ittihaz ve itikad gibi anlamları katar.


اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الصَّابِر۪ينَ


اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. اللّٰهَ lafza-i celâli اِنَّ ’nin ismidir. Mekân zarfı مَعَ mahzuf اِنَّ ’nin haberine müteallıktır. الصَّابِر۪ينَ muzâfun ileyh olduğundan mecrurdur. الصَّابِر۪ينَ ’nin cer alameti ى harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.

الصَّابِر۪ينَ  kelimesi sülâsî mücerred olan  صبر  fiilinin ism-i failidir.

İsmi fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsmi fail; hem varlığa (zata), hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)


 

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اسْتَع۪ينُوا بِالصَّبْرِ وَالصَّلٰوةِۜ اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الصَّابِر۪ينَ


Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Nida üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Nidanın cevabı اسْتَع۪ينُوا cümlesi emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Has ismi mevsûl الَّذ۪ينَ ’de tevcih sanatı vardır. İman edenlerin ism-i mevsûlle ifade edilmesi sonraki konuya dikkatleri çekmek içindir.

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا şeklindeki nida üslubu Kur’anı Kerim’de iman edenlere önemli bir konunun bildirileceğini haber verir. Bu üslup tekit türlerini barındırmaktadır. İlk olarak tekit unsurlarından oluşmuş bir nida harfi göze çarpar. Uzaktaki bir şahıs için kullanılan nida harfi gelmiştir, oysa Allah Teâlâ nida ettiği her varlığa çok yakındır. Bu nida harfinin gelmesi, söylenecek şeylerin Allah katında bir mekânı olduğu konusunda uyarmak içindir. Sonra اَيُّ harfi gelmiştir. Bu harf nida ile akabindeki elif-lamlı kelimeyi birbirine bağlar. Müphem bir harftir, takip eden kelimeyle açıklanır. Böylece ibhamdan sonra beyan gelir. Arkadan gelecek olan konu için kişiyi hazırlar ve uyarır. Sonra yine bir tenbih harfi olan هَا gelir. (Muhammed Ebu Musa, Min Esrâri’t Ta’bîri’l Kur’ânî, S. 43)

Bazı salihler Allah Teâlâ'nın, ايَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا  [Ey iman edenler]  sözünü işitince sanki Allah'ın nidasını işitmiş gibi, لبيك وسعديك “Emret Allah'ım, emrine amadeyim” der. Böyle söylemek Kur’an'ın edebidir.

Yüce Allah, يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا  hitabıyle Kur'an'ın 88 yerinde müminlere hitap etmiştir. Muhataplara "Ey mü'minler!" diye seslenilmesi, onlara, bu iman sahibinin Allah'ın emirlerine güzel bir şekilde sarılması ve itaat etmesi, yasaklarından da sakınması gerektiğini hatırlatır. (Safvetü't Tefâsir) 

Allah, imânı gerektiren şeyleri önce saymış sonra da bunlara inananları "imân edenler" olarak vasıflandırmıştır. Bundan amaç onları gelecek emirlere uymaya teşvik etmek ve gayretlerini artırmaktır. Yani ‘’ey imân edenler! Yapmanız ve yapmamanız gereken, nefsinize zor gelen bütün işlerde, ezcümle kâfirlerin düşmanlığında ve savaşa kadar varan mücadelenizde sabırla Allah'tan yardım dileyin; ibâdetlerin anası, mü'minlerin miracı ve Rabbü'lalemin ile münâcat sayılan namazla Allah'tan yardım dileyin’’ demektir. (Ebüssuûd)

اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الصَّابِر۪ين cümlesi taliliye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. 

اِنَّ ile tekid edilmiş cümle faide-i haber talebî kelamdır. Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle marife olması telezzüz, teberrük ve haşyet uyandırmak içindir. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. مَعَ الصَّابِر۪ينَ ’in müteallakı olan haber اِنَّ  mahzuftur.

Önceki ayetteki mütekellim zamirinden bu ayette gaib zamire iltifat edilmiştir.

Ayetin bu son cümlesi mesel tarikinde tezyîldir. Tezyîl cümleleri ıtnâb babındandır. 

Önceki cümleyi tekid için gelmiştir. Mesel tarikinde olanlar müstakil olarak da bir mana ifade eder. Yani müstakil olarak dillerde dolaşır, atasözü gibi halk arasında bilinir. 

Cümlede mütekellimin Allah Teâlâ olması hasebiyle ayetteki lafza-i celâlde tecrîd sanatı vardır. 

Sabrın şanı her neye sabretmesi gerekiyorsa hepsini kapsamalıdır. Sıkıntı, zorluk, fakirlik, hastalık, meşakkat, hayatın zorlukları, bir iş yapmak, ilim talep etmek vs. gibi hallerde gerekli olan sabrın hepsini kapsar. (Muhammed Ebû Mûsâ Hâ-Mîm Sûreleri Belâğî Tefsîri 2, Fussilet Sûresi/35, Sayfa. 156)

Sabırda bu hususiyetin bulunması, o nefsi, Allah'ın rızası için. hoşuna gitmeyen şeylere zorlamak, güçlükleri sırtlanmaya ve sızlanmamaya alıştırmak olduğu içindir. Kim, nefsini ve kalbini böyle bir boyun eğmeye sevkederse, ona, ibadetleri yapmak, taatların sıkıntılarına katlanmak ve yasak olan şeylerden kaçınmak kolay gelir. Kimi âlimler, ayette geçen sabrı oruca; kimileri de, bu ayetten sonra, "Allah yolunda öldürülen kimselere... demeyiniz" ayeti geldiği için, cihada hamletmiştir. (Fahreddin er-Razi,Tefsir-i kebir.)

Bu ayette geçen sabır kelimesiyle orucun kastedildiği de söylenmiştir. İnsanın nefsini en çok tedavi eden iki ibadet oruç ve namazdır.

Sabır üç yerde gerekir: İtaat için, günah işlememek için ve başına gelen musibetler için.

Sabır ve namaz kelimeleri marife olarak gelmiştir. Oruç tutmak veya namaz kılmak, nefsinle cihad etmek, ilim yapmak. Hepsinde sabır lazımdır.

‘Allah sabredenlerle beraberdir’ ifadesinde aklî mecaz vardır. Allah’ın yardımı manasında olduğu düşünülebilir.