اِذْ تَبَرَّاَ الَّذ۪ينَ اتُّبِعُوا مِنَ الَّذ۪ينَ اتَّبَعُوا وَرَاَوُا الْعَذَابَ وَتَقَطَّعَتْ بِهِمُ الْاَسْبَابُ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | إِذْ | işte |
|
2 | تَبَرَّأَ | uzak durdular |
|
3 | الَّذِينَ | kimseler |
|
4 | اتُّبِعُوا | uyulan |
|
5 | مِنَ | -den |
|
6 | الَّذِينَ | kimseler- |
|
7 | اتَّبَعُوا | uyan |
|
8 | وَرَأَوُا | gördüler |
|
9 | الْعَذَابَ | azabı |
|
10 | وَتَقَطَّعَتْ | kesildi |
|
11 | بِهِمُ | onların |
|
12 | الْأَسْبَابُ | bağları |
|
Riyazus Salihin, 176 Nolu Hadis
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İnsanları doğru yola çağıran kimseye, kendisine uyanların sevabı gibi sevap verilir. Ona uyanların sevaplarından da hiçbir şey eksilmez. Başkalarını sapıklığa çağıran kimseye de, kendisine uyanların günahı gibi günah verilir. Ona uyanların günahlarından da hiçbir şey eksilmez.”
Müslim, İlim 16. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Sünnet 6;Tirmizî, İlim 15; İbni Mâce, Mukaddime 14
Çoğulu esbâb olan sebeb kelimesinin asıl manası hurma ağacına tırmanmak için kullanılan iptir. Ayette esbâb ile kastedilen insanlar arasındaki mevcut olan soy veya dostluk bağıdır.
اِذْ تَبَرَّاَ الَّذ۪ينَ اتُّبِعُوا مِنَ الَّذ۪ينَ اتَّبَعُوا وَرَاَوُا الْعَذَابَ وَتَقَطَّعَتْ بِهِمُ الْاَسْبَابُ
Zaman zarfı إِذۡ önceki ayetteki إِذۡ ’den bedeldir. Muzâftır. تَبَرَّأَ fiili muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
تَبَرَّأَ ve تَقَطَّعَتۡ fiilleri tefa’ûl (tefa’ale) babındadır. Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüb (sakınma) ve talep anlamları katar.
ٱلَّذِینَ şeklindeki cemi müzekker has ism-i mevsûl, تَبَرَّأَ fiilinin faili olup mahallen merfûdur. Meçhul bina edilmiş ٱتُّبِعُوا۟ cümlesi mevsûlun sılasıdır. Îrabtan mahalli yoktur.
ٱلَّذِین cemi müzekker has ism-i mevsûlu مِنَ harf-i ceriyle birlikte تَبَرَّأَ fiiline müteallıktır. ٱتَّبَعُوا۟ cümlesi ikinci mevsulün sılasıdır.
وَ haliyyedir. رَأَوُ fiili ve mef‘ûlü olan ٱلۡعَذَابَ kelimesinden oluşan cümle mahallen mansubtur. تَبَرَّأَ fiilinin failinden haldir.
Ayetteki ikinci وَ atıf harfidir. تَقَطَّعَتۡ fiili تَبَرَّأَ fiiline matuftur. بِهِمُ car mecruru تَقَطَّعَتۡ fiiline müteallıktır. ٱلۡأَسۡبَابُ fiilin failidirاِذْ تَبَرَّاَ الَّذ۪ينَ اتُّبِعُوا مِنَ الَّذ۪ينَ اتَّبَعُوا وَرَاَوُا الْعَذَابَ وَتَقَطَّعَتْ بِهِمُ الْاَسْبَابُ
Bedel olarak fasılla gelen ayette fasıl sebebi kemâl-i ittisâldir.
تَبَرَّأَ cümlesi, önceki ayetteki إِذۡ ’den bedel olan zaman zarfı إِذۡ ’in muzâfun ileyhidir. Müsbet mazi fiil cümlesi sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Müsnedün ileyhin ism-i mevsûlle marife olmasının sebebi, adı geçenleri anmak kerih görüldüğü için olabilir.
İsm-i mevsûllerde müphem yapıları nedeniyle tevcih sanatı vardır. Ayetteki farklı kişileri temsil eden iki mevsûl arasında tam cinas ve reddü’l-acüz ales-sadr sanatları vardır.
ٱتُّبِعُوا۟ - ٱتَّبَعُوا۟ kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ales-sadr sanatları vardır.
ٱلۡعَذَابَ ’deki tarif ahd-i sarihidir.
رأوا veya تَبَرَّأَ ’ye matuf son cümlede car mecrur önemine binaen, faile takdim edilmiştir. Müsbet muzari fiil cümlesi sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
تَبَرَّأَ ve تَقَطَّعَتۡ fiillerinin tefa’ûl babında gelmesi mübalağa içindir. Müşriklerin arasındaki cahiliye asabiyeti, nesep, akrabalık ve riyaset bağlarının hepsinin ebediyyen ve bir daha bir araya gelmesi mümkün olmayacak şekilde koptuğunu ifade eder.
Ayette geleceğin geçmişle ifade edilmesi, geleceği, müşahede eder gibi göz önünde canlandırmak içindir. (Âdil Ahmed Sâbir er-Ruveynî, Min Ğarîbi Belâgati’l Kur’ani’l Kerim, S.495, Soru 1259)
إِذۡ تَبَرَّأَ ٱلَّذِینَ ٱتُّبِعُوا۟ مِنَ ٱلَّذِینَ ٱتَّبَعُوا۟ Bu da اِذْ يَرَوْنَ 'den (65. ayet) bedeldir. Yani üstler astlardan ellerini çektikleri zaman demek olur. Tersine de okunmuştur ki, astlar üstlerden ellerini çektikleri zaman demek olur. وَرَأَوُا۟ ٱلۡعَذَابَ [onu gördükleri halde] demektir ki, وَ hal içindir, قد edatı da gizlenmiştir. تَبَرَّأَ 'ye ma’tûf olduğu da söylenmiştir. وَتَقَطَّعَتۡ بِهِمُ ٱلۡأَسۡبَابُ , [Aralarındaki sebepler de kesilir] ifadesinde وَ ’ın تَبَرَّأَ 'ye yahut رَأَوُا۟ 'e atfı mümkün olduğu gibi hal için olması da mümkündür. Birincisi daha açıktır. ٱلۡأَسۡبَابُ da astları ile aralarındaki bağlantılar, din üzerinde ittifak ve buna götüren beklentilerdir. Sebebin aslı ağaca çıkılan iptir. (Beyzâvî)
İşte o zaman tâbi olunanlar, peşlerinden gidilen liderler, kendilerine tâbi olanlardan, yani peşlerinden gelenlerden, dünyada savundukları şeylerin, ortaya koydukları türlü sapıklıkların asılsız ve batıl olduğunu itiraf ederek uzaklaşacaklar. Artık onlarla beraber olmaktan kaçacaklar, onlara lanetle karşılık vereceklerdir. Azabı görecekler ve aralarındaki bağlar kopacaktır. Azabı görür görmez, hemen uzaklaşacaklar, daha önce aynı inançlar etrafında bir araya gelen bu kimseler arasındaki tüm bağlar kopacaktır. Küfür ve inkârları yüzünden kurtuluş beklerken, böyle bir durumla yüzyüze gelmelerinden dolayı darmadağın olacaklardır. (Ruhul Beyan)
Ayet, körü körüne sevmenin sonucundan bahseder.
وَرَأَوُا۟ ٱلۡعَذَابَ [Azabı gördüler] - وَتَقَطَّعَتۡ بِهِمُ ٱلۡأَسۡبَابُ [Sebepler kesildi] Cümlelerinin sonunda seci' vardır. Buna Arap edebiyatında tersîl denilir. (Safvetü't Tefâsir)
ٱلۡعَذَابَ - ٱلۡأَسۡبَابُ kelimeleri arasında lüzum mâ lâ yelzem vardır.